..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Doğallık sahip olunan değil, kazanılması gereken bir erdemdir. -Cervantes
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
İzEdebiyat - Çocuk
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri

Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  

Azmi, Bir Kadın, Bir Çocuk, Bir Bebek
İsa Kantarcı
Öykü > Aşk ve Romantizm

AZM, BİR KADIN, BİR ÇOCUK, BİR BEBEK 41 yaşındaki Azmi, hayvan tüccarıydı mutlu hayatında, sığır üretip satardı, bu işlerin içinde büyümüştü, babasının işi buydu, kurbanlık için da et ve et ürünleri üreten şirketler için. Köyde bir çiftliği vardı, tarlaları vardı. Ondan sığır satın almak için gelen bir baba ve iki oğlu vardı, kamyonla, dört sığır satın almışlardı, asmanın altında çay kahve içmişlerdi, Azmi müşterisi şişman adamı ve iki gen

[DEVAMI]

 

 


 

 




Arama Motoru


• İzEdebiyat > Öykü > Çocuk
21 
 O Şey  (Veysel Başer)

Yemek yiyen adamlardan birisi, bıçağın ucunu batırarak alıp örtü sofrasına koydu birkaçını. Bıçakla böldü onları. Beş altı kişiydiler. Hemen yemeye koyuldular. O şeyleri ağzına atanlar, parmaklarını da yalıyordu. Demek ki çok tatlı şeydi o yedikleri. Öyle bir canı çekti ki oğlanın, ağzı sulandı…
22 
 Keloğlan'ın Kuzu Sevgisi  (Serdar Yıldırım)

Keloğlan kasabaya giderken yolda bir kılıç bulmuş. Kasabaya varınca kılıcın sahibini aramaya başlamış. Kime sorduysa ne kılıcı daha önce gören ne de sahibini tanıyan çıkmamış. Hayvan pazarından geçerken küçük bir kalabalık Keloğlan'ın etrafına toplanmış. Birkaç kendini bilmez Keloğlan'la alay etmeye başlamış. Adamlardan biri orta yere bir kuzu getirmiş: " Şu kuzuyu kılıçla keselim. Şişe takıp döndürelim. Nar gibi kızartalım. Afiyetle yiyelim. " demiş.
23 
 Kırmızı Balık Mega  (Serdar Yıldırım)

Büyükçe bir bahçenin ortasında küçücük bir havuz. Bu havuzda minicik bir balık. Kırmızı balık Mega. Onun hikayesi inanıyorum ki, pek çok okuru derinden etkileyecektir. Sarsılmaz bir iradesi vardı Mega’nın, taş gibi. Asla yolunu şaşırmadı. Ayrıca mangal gibi yüreği vardı, korkusuzdu. Haksızlıkları gördüğü anda resmen patlardı.
24 
 İki Papağanın Hikayesi  (Şefika Ünal)

Hayvanat bahçesinden iki papağan anlaşmış ve kaçmaya karar vermişler. Kaçmak için uygun bir zaman kollamaya başlamışlar, günlerden bir gün hayvanat bahçesindeki görevlilerin ihmalini ve kapının açık bırakıldığını görünce bizim iki kafadar kafeslerinden çıkıp, kaçmışlar.
25 
 Minyatür Çocukluk  (Zehra Betül Bıyık)

O kıpır kıpır yıllarda en sevdiğim oyundu saklambaç. Tanıdık tanımadık kim varsa toplanır, tâ gece yarılarına kadar saklanırdık. Çanak çömlekler patlar, kurtlar topallardı. İyi saklanamayıp sobelenenler çok olursa parmak çekilirdi. Arada karakediler de çıkardı tabii.
26 
 Deve Kervanı  (Serdar Yıldırım)

Eskiden, İran’da, İsfahan şehrinde, Cemal adında kervancı bir genç yaşardı. Kervan sahipleri kervanlarını çok güvendikleri Cemal’e gönül rahatlığıyla teslim ederler ve onun kervandaki malları kendi malıymış gibi koruyup, gözeteceğini bilirlerdi.
27 
 Keloğlan Don Kişot'a Karşı  (Serdar Yıldırım)

Bir varmış, iki varmış, üç varmış, beş varmış. Bir Keloğlan varmış. Canı çalışmak istemezmiş, bütün gün evde yan gelip yatarmış. Bir de Don Kişot varmış. Yel değirmenlerine savaş açmış. Nerede bir yel değirmeni görse hücum deyip saldırırmış. Don Kişot'un yolu bir gün Anadolu'ya düşmüş. Anadolu'da çok aramış ama yel değirmeni bulamamış. Köylülerle, kasabalılarla konuşmuş, hayallerini anlatmış. Herkes, ey Don Kişot, senin ilacın Keloğlan'dır. Keloğlan'ı bul, onunla konuş, bize anlattıklarını ona da anlat, sana yol gösterir, demişler.
28 
 Kayıp Kitaplar  (Ceren Emre)

Koli kutusunun içinden neler çıkmamıştı ki? “Pal Sokağı Çocukları”, “Fareler Cumhuriyeti”, “Uzun Çoraplı Kız Pippi”, "Gülibik", "Fadiş", “Küçük Prens”... Hemen oracıkta paylaşmışlardı, sen şunu al, ben bunu alayım.
29 
 Bücür Zürafa  (Serdar Yıldırım)

İstanbul Gülhane Parkı’ndaki hayvanat bahçesinde zürafalar için oldukça geniş bir yer ayrılmıştı. Burada anne ve baba zürafa ile iki yavru zürafa kalıyordu. Onlar gün boyu geziyorlar, ziyaretçiler de onları seyrediyordu. Anne ve baba zürafa yıllardır burada bulundukları için durumu kabullenmişler, bu hayata alışmışlardı. Fakat yavru zürafaların canı çok sıkılıyordu. Devamlı olarak babalarına “ Babacığım, bizler burada daha ne kadar zaman kalacağız? Bizleri masallarda anlattığın o güzel yerlere ne zaman götüreceksin? “ diye sitem ediyorlardı.
30 
 Bir Parça Simit  (Nermin Güday Kaçar)

Elindeki simitle kalakalmıştı sokakta. Düşüncelerinden sıyrıldığında etrafına baktı. Simitçi yeni müşterilerle ilgileniyordu. Elindeki simide baktı. Simidi önce kokladı, sonra dişlerini geçirdi. Evine gitmek üzere yola koyuldu. Bir ara sanki uzaklardan Ali’ nin sesini duyduğunu hissetti. “ Oğlum, hepsini yemeyeceksin, sadece on kuruşluk tamam mı “
31 
 Kedix ve Köpex  (Esin Yardımlı)

Köpex sakinleştikten sonra Karabaş Kemikçalan’ı nasıl yakalayacaklarını konuşmaya başladılar. Kedix iki kişinin ağaç evin birinci katının pencerelerine dışardan iple sarkmalarını önerdi. Ellerinde tavalarla tabii...
32 
 Karınca ve Buğday Tanesi  (Gülşen ÖZALTAN)

tüm canlıların en birinci görevi herşeye rağmen yaşamaktır. Yaşadığını herzaman ve her koşulda söylebiliyormusun?
33 
 Masal - 2  (Bayse Hatipoğlu)

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, Cömertken cimriler, para bitmişken zenginde. Memleketin birinde yaşıyordu bir oğlan, Verdiği sözü tutan, yüzüyse güleç olan.
34 
 Dondurma  (Nuray DUMAN)

babam dondurma seviyormuş
35 
 Ateş ve Hayal  (şinasi zafer)

Gözlerini kısa bir anlığına hafifçe aralıyor, tavandaki flüoresan lambanın ışığına fazla direnemeyerek hemen kapatıyordu...
36 
 Keloğlan Zenginler Ülkesinde  (Serdar Yıldırım)

Zaman zaman içinde, zaman saman içinde, saman duman içinde, yaman bir Keloğlan yaşarmış. Bu Keloğlan çok çalışkanmış. Çok çalışır, çok kazanırım umuduyla köyünden ayrılmış, şehre çalışmaya gitmiş. Günler, haftalar, aylar birbirini kovalamış, fakat Keloğlan istediğini bir türlü elde edememiş. Şehirde iş varmış var olmasına da bulduğu işler sürekli olmazmış. Beş gün çalışır, üç gün boş gezer, bir hafta çalışır, on gün boş gezer iş ararmış. Çalıştığı günler biraz para arttırırmış, boş gezdiği günlerde bu para ile geçinirmiş. Sonuçta sıfıra elde var sıfır. Ne uzar ne kısalırmış. İstermiş ki, devamlı çalışacağı bir işi olsun, para biriktirsin. Şöyle kocaman bahçeli bir evi olsun. Evin içine yeni eşyalar alsın, giyinsin, kuşansın. Bayram günlerinde bile hep aynı elbiseyi giymek zorunda kalmasın.
37 
 Oğlak İle Kartal  (Serdar Yıldırım)

Bursa Hayvanat Bahçesi’nde kartallar için ayrılan yer çok büyüktü. Buradaki kartallar, tel örgülerle çevrili, yüksek yerde uçup duruyordu. Yorulanlar ise, kayaların üstünde oturuyordu. Pek çoğu yarını bekliyordu. Genç kartal Pena, yarın bekleme bahsini çoktan geçmiş, bugünü değerlendirme çabası içine girmişti. Tellerin yukarıdaki kayalara monte edildiği yerde kaçıp gidebileceği bir gedik açmıştı. Buradan kurtulup zengin olma düşüncesindeydi.
38 
 Pencereden Bakmak  (şinasi zafer)

Çocukluğundan beri pencereye çıkar, bayırın en tepesindeki evlerinden, aşağıya doğru uzanan daracık sokağa saatlerce bakardı...
39 
 Şarkıcı Bülbül  (Serdar Yıldırım)

Uzaklardan gelen nağmeler kulaklarından ruhunun derinliklerine yayılmıştı, İhtiyar Kaplumbağanın. Yuvasından çıktı. Büyük ve ağır kabuğunu zorlukla sırtında taşıyordu. Ayakları ağrıyordu, ama olsundu. Sıkıntıya katlanacak fakat en güzel öten, en güzel şarkı söyleyen Bülbül’ün konserini kaçırmayacaktı. O Bülbül ki, aman efendim, bir ses bir nefes! Duyanlar elindeki işini bırakır, dinlemeye koşardı.. Zalim bir de yakışıklıydı ki.. Şöyle bir yan döner, kafasını yukarıya kaldırıp şarkı söylemeye başladığı zaman, dinleyenler mest olur “ Ah “ çekerler, biçareler, mecnunlar “ Of “ çekerlerdi.
40 
 Papağan İle Zürafa  (Serdar Yıldırım)

Afrika’nın uçsuz bucaksız savanlarında yaşayan bir papağan vardı. Bu papağanın adı Sarp’tı. Sarp hangi ağacın altındaki gölgelikte serinleyen hayvan grubu varsa oraya gider, konuşmaları dinlerdi. Kim ne demiş, kim ne söylemiş, kimin ne derdi varmış, hepsini bilirdi. Papağan Sarp öğrendiklerini sağda solda anlatmaz, olayların hesaplaşmasını kendi iç dünyasında yapardı. Duydukları çok önemliyse, bunları arkadaşı zürafa Bili ile paylaşırdı. Zürafa Bili, papağan Sarp’ın anlattıklarını önemsemez, güler geçerdi.

Önceki Sayfa  1 2 3 4 5 6 7 8 9  Sonraki Sayfa




son eklenenler
Ahtapot
Serdar Yıldırım
Öykü > Çocuk
Dev Hamsi
Serdar Yıldırım
Öykü > Çocuk
O Şey
Veysel Başer
Öykü > Çocuk
Ateş ve Hayal
şinasi zafer
Öykü > Çocuk

 


 


Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.