|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Azmi, Bir Kadın, Bir Çocuk, Bir Bebek
İsa Kantarcı
Öykü > Aşk ve Romantizm
AZM, BİR KADIN, BİR ÇOCUK, BİR BEBEK
41 yaşındaki Azmi, hayvan tüccarıydı mutlu hayatında, sığır üretip satardı, bu işlerin içinde büyümüştü, babasının işi buydu, kurbanlık için da et ve et ürünleri üreten şirketler için. Köyde bir çiftliği vardı, tarlaları vardı. Ondan sığır
satın almak için gelen bir baba ve iki oğlu vardı, kamyonla, dört sığır satın almışlardı, asmanın altında çay kahve içmişlerdi,
Azmi müşterisi şişman adamı ve iki gen
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Öykü > Çocuk |
121
|
|
|
|
Daha sonra değişti. Vicdanları örseleyen, ahlakı yok eden bir canavara dönüştü. |
|
122
|
|
|
|
Onlar bugün bahçede oynuyor. Hava epey soğuk. İyi ki rüzgâr yok. İkisinin de yanakları kıpkırmızı. Eğiliyorlar, çabucak toplar yapıyorlar; uzağa atmaya çalışıyorlar. Buna da çok gülüyorlar. Sonra tekrar eğiliyorlar...
|
|
123
|
|
|
|
Çocukluk yılları hayatın en anlamlı en unutulmazları arasındaki yerini her zaman korur. İlk öğrendiklerimiz, yalan yanlış tecrübelerimiz, kendimizi denemelerimiz hep bu yıllardadır. İlk kavgamız, ilk isyanımız, ilk kendimizi ispatlama gayretlerimiz hep |
|
124
|
|
|
|
(*)Hasan Kallimci Kimdir?1949’da Sarayköy’de (Denizli) doğdu. Masal, hikâye, roman, şiir, mani, tekerleme, bilmece, tiyatro eseri, efsane ve destan gibi edebiyatın her dalında eserler vermiştir. Gençler ve daha üst yaştakiler için hikâye roman tiyatro, şiir, araştırma dallarında (13 kitap) olmak üzere toplam (95) kitap neşretmiştir. Halen mahallî gazete ve sitelerde de yazılar yazmaktadır. |
|
125
|
|
|
|
Böyle düşünüp yürürken, ilerdeki otlukta bir geyik gördü. Geyik, arada sırada etrafına bakınıp tekrar ot yemeğe başlıyordu.Geyik, aniden koşmaya başladı.Aynı anda yan taraftaki çalılıktan iki kaplan fırladı. Biraz sonra geyiğin önüne iki kaplan daha çıkınca geyik dört yandan sarılmıştı. Belli kaplanlar geyiği yakalamak için tuzak kurmuşlardı. En iyi savunma hücumdu. Cesur geyik, son bir gayretle ileri atıldı.Kendisine en yakın kaplana sivri boynuzlarıyla müthiş
bir kesme vurdu. Kaplan kanlar içinde sırtüstü yuvarlandı. Hafif yana döndü. Önündeki ikinci kaplana da aynı şekilde vurmak istedi. Fakat tutturamadı. Peşinden gelen diğer kaplanlar da
yetişmişti. Geyik, ne kadar kuvvetli olursa olsun, üç tane kaplanla baş etmesi olanaksızdı. Kaplanlar, güçlü pençeleriyle vurarak geyiği yere yuvarladılar ve öldürüp yediler. Daha sonra çekilip gittiler.
|
|
126
|
|
|
|
günümüzde yara olun bir sorunu teme alıp birşeyler karalamaya çalıştım. ne kadar doğru ne kadar yanlış tartışılır ama bence yinede teması güzel....
|
|
127
|
|
|
|
Küçük gözlerinden akan yaşlar yanaklarından yavaşça süzülürken içini çekiyordu küçük Sabriye. |
|
128
|
|
|
|
tek bir kum tanesinin
ümitsizliğin ayakların altında ezilip giden.
Yakası açılmadık acılarla dans ediyor varlığın
Tut ellerimden küçüğüm
Benim de ihtiyacım var sana.
|
|
129
|
|
|
|
Adam vurduğu sineği tutup pencereden atarken düşünüyordu; |
|
130
|
|
|
|
çocuklarımız bizim çocuklarımız,onlar daha güzel yaşamalı...onlara en büyük mirasımız güzel bir gelecek olmalı... |
|
131
|
|
|
|
Kimimiz evlat,kimimiz çocuk kimimiz de anne adaylarıyız.Kutsal analarımıza ayrılan bugün tek bugün de olsa onları mutlu edelimmi...İyiki varım ve bunu anneme borçluyum... |
|
132
|
|
|
|
sımsıkı sarıldı bebeğine
üşüyor ürküyor ve titriyordu
dantel örtünün motif aralarından izliyordu herşeyi
|
|
133
|
|
|
|
Küçük bir kızın hikayesi. |
|
134
|
|
|
|
Evlerinin önünde kendini oyuna kaptırmışken bir araba kornasıyla irkildi. Olduğu yerden doğruldu. Kapını önünde lüks bir otomobil duruyordu. Nurettin arabadan inenlere ürkek gözlerle baktı bir müddet. |
|
135
|
|
|
|
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde. Mine adında çok güzel bir
genç kız yaşarmış. Mine’ nin babası çiftçilikle uğraşır, evinin geçimini oldukça büyük tarlasını ekip biçerek temin edermiş. Mine, ev işlerinde annesine yardımcı olur, boş zamanlarında ise, evlerinin önündeki bahçede fesleğen çiçeği yetiştirirmiş. Bahçedeki fesleğenlerin kokusu uzaklardan hissedilir ve yüreklerde ferahlık sağlarmış.
Padişahın oğlu Şehzade Selim, fırsat buldukça atına biner, dağlarda, ovalarda gezermiş. Günlerden bir gün, yolda giderken, ilerden bir yerden burnuna çok güzel fesleğen kokuları gelmiş. İçinde bir merak uyanmış, ‘ Acaba bu kokular nereden geliyor?..’ diye. Kokunun kaynağına ulaşmaya karar vermiş. Gitmiş…Gitmiş…Sonunda, bir evin önündeki bahçede fesleğenleri görmüş. Bakmış bahçede güzel bir genç kız fesleğen topluyor. Kır atını bahçenin kenarına kadar yaklaştırmış ve kıza seslenmiş:
|
|
136
|
|
|
|
iki küçük arkadaşın hikayesi |
|
137
|
|
|
|
İlk aşkla ilgili çocukca bir yazı. |
|
138
|
|
139
|
|
|
|
...Ama paraşüt yukarı doğru uçmuyordu, aşağı iniyordu. Bunun üzerine Josef sıcak hava balonuna bindi. O yukarı doğru uçuyordu. Ve onunla yükseldi... |
|
140
|
|
|
|
Yürekte umut tükenmez, çarpan anne yüreği ise o umut hiç tükenmez... |
|
|
|