|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Azmi, Bir Kadın, Bir Çocuk, Bir Bebek
İsa Kantarcı
Öykü > Aşk ve Romantizm
AZM, BİR KADIN, BİR ÇOCUK, BİR BEBEK
41 yaşındaki Azmi, hayvan tüccarıydı mutlu hayatında, sığır üretip satardı, bu işlerin içinde büyümüştü, babasının işi buydu, kurbanlık için da et ve et ürünleri üreten şirketler için. Köyde bir çiftliği vardı, tarlaları vardı. Ondan sığır
satın almak için gelen bir baba ve iki oğlu vardı, kamyonla, dört sığır satın almışlardı, asmanın altında çay kahve içmişlerdi,
Azmi müşterisi şişman adamı ve iki gen
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Öykü > Beklenmedik |
241
|
|
|
|
Beklenmedik bir öykü bu, sevdanın derin seslenişi...
Hiçten hepe yolculuklar arayan bir maneviyat çağrısı,
İmdat diyen bir haykırış, cennet masalı sır oldu sanki,
Hasret diyarlarında, duyuldu sonsuzluğun matemi.
Mustafa Kemal İZGİ |
|
242
|
|
|
|
Unut dediler ilk, insan unutmak için mi sever birini? |
|
243
|
|
|
|
Ağlama Güneş, gömme karanlığa kendini.. Bitecek içindeki sonbahar, günler doğacak. Ya da ağla en iyisi. Gösterdiğin; ama göremediğin vefaya ağla. Gel yanıma ve akıt içime ne varsa. Böyle biter bu acı.. |
|
244
|
|
|
|
Parmağımdan çıktığında bu kadar kanatacağını bilmezdim bir altın halkanın.Yüzük izi gibi duruyor şimdi ince,beyaz parmağımdaki yara kabuğu... |
|
245
|
|
246
|
|
|
|
Ölüm mukadder,ama öldürme bir suçlu birde maktul demek. Ölümün ve öldürülmenin en acısı ise taammüden... |
|
247
|
|
|
|
kısa notlar, birbirini takip eden; zamansız, mekansız,
özgür... |
|
248
|
|
|
|
“Maraş Katliamı’nın olduğu gün ne yapıyordun?”
Sustun, gözlerini kaçırıyordun, dinledin, ben devam ettim:
“Okuldan gelmiştim, Annem ağlıyordu anlıyor musun? Ben, ölümle o zaman tanıştım… Birkaç yıl önce ölen dayımın cesedini göstermemişlerdi çünkü…” |
|
249
|
|
|
|
Denizdeki yaşamdan bir kesit... Günlük yaşam içinde sosyal statüleri olmayan deniz emekçilerine ithaf edilmiştir |
|
250
|
|
|
|
"Ben yapmadım.Benim suçum değil." |
|
251
|
|
|
|
Karşısında onun gibi bekleyen bir başka hanım daha vardı. Bir an göz göze geldiler. İki korkan, ürkek göz birbirine bakıyordu. Karşısındaki bayan “Siz Deniz’in annesi misiniz?” diye sorduğunda Leyla “Evet ama nereden bildiniz, tanışıyor muyuz?” dedi. Karşısındaki bayan “Ben de Umut’un annesiyim” diye yanıt verdi.
|
|
252
|
|
|
|
Kalkıyor, pencereye doğru yürüyor... Çıplak ayaklarından zeminin serinliğini hissediyordu. Bir de gözlerine gelen güneş ışıkları olmasa !..
|
|
253
|
|
|
|
'Acaba bana yeşil ışık yakacak mı, yoksa ayakkabı topuğunu mu kafama yiyeceğim?' diye düşündüm...
Ve o günden sonra sana kur yapmaya başladım.
Amacım seni kurduğum tuzağa çekmekti. Nihayetinde o iletileri yazmaya başladım. |
|
254
|
|
|
|
...Ben ne bedbaht bir kadınım, o gururu asla duyamadım, asla tam manasıyla mesut olamadım(!) |
|
255
|
|
|
|
Hepimiz şanslıydık. Göreli olarak... |
|
256
|
|
|
|
Zor Şartlarda Yaşanan Bir Aşkın Aldatmanın Karşı Konulmaz Zehri ile Yok oluşu |
|
257
|
|
|
|
saf olana dokunduğunda çıkan ses ne ise... |
|
258
|
|
|
|
Nar'ın Bahçesi,
her an karşılaşacağımız içimizden birinin öyküsü...
Yaşamın
her anında etkisinde kalınan çocukluk anılarının beklenmedik öyküsü...
|
|
259
|
|
|
|
Mevsimler bir cumartesi sabahını vurduğunda, ufacık bir kene, kırmızı deri ceketli bir mor ineğin kapkara, çikolata renkli sırtında, ineğin cinselliğini emiyordu. Aynı anda gökyüzü, bir galaksiler arası çatalca ayrılmışçasına, karşıt görüşlü bulutlar tarafından birkaç parçaya bölünmüştü. Ayın 32’siydi.
|
|
260
|
|
|
|
Yaşlandıkça görünmezlik yeteneği kazanan yaşlılarımız vardır bizim. Onlara o yeteneği biz kazandırırız. Fark etmeyiz. Fark edilmezler. |
|
|
|