Paranız varsa toprak alın. Artık üretmiyorlar. -Mark Twain |
|
||||||||||
|
Evet. Bitirdim. Biraz zor oldu, zaman aldı, araya işgüçsefillik girdi. Ama bitirdim. Efendim sıradaki kurbanımın adı Ozanın Şarkısı. Sevgili Göktuğ Canbaba'nın yanılmıyorsam ilk kitabıydı. Sonra, belki biliyorsunuz belki bilmiyorsunuz, Tılsım-ı Kudret'i de yazdı ki o kitap da eleştirilerime kurban gitmiş bahtsızlardan biridir. Neyse. Kitabın başlığı; Kuzey Kıtalar Efsaneleri, Ozanın Şarkısı. Birinci Baskı Haziran 2007'de yapılmış. Kitap Ankira'dan çıkmış. Sayfa sayısı 336. Kapak resmini ( http://kerembeyit.deviantart.com/gallery/?q=ozan#/dy20ki ) Kerem Beyit yapmış ki bu kadarı bile kıskançlıktan ÇATlamama yeter(naçizane bizim de kitabımızın bir kapak resmi var işte...). Sesi zaten okurken arka planda duymuşsunuzdur. ÇAAAT!!! Eh şimdi varın siz düşünün bu eleştiride Göktuğ Canbaba yer mi yemez mi...Yer mi yemez mi... Bismillahirrahmanirrahim. Başlıyorum. Ciddi olalım. Kitabı eleştirirken göz önüne aldığım nokta bunun bir Dragonlance ya da ne bileyim bir Riftwars, Forgotten Realms; Wizards of the Coast, Warcraft Kitapları gibi bir çalışma olmadığıydı. Bu kitap bir Türk yazarın yazdığı, Türk dilinde yazdığı bir kitaptı ve Türk edebiyatında bir elin parmaklarının geçmeyecek sayıda verilen Fantastik kurgu türünde bir eserdi. Kısacası çok az yürünmüş bir yolda kendi yolunu güç bela aşarak yürümeye çalışan öncü kitaplardan biriydi. Destekliyorum. İşte bu yüzden eleştiriyorum. Bir yandan da bu kitaptan sonra zaten bir kitap daha yazdığı ve onu eleştirdiğim, onda bu gibi kusurları görmediğim için bazı eleştirilerimi buduyorum. Göktuğ onları aşmış. Bir kere kitabı internetten araştırırken bir eleştiri yazısı okuduğumu söylemeliyim ve o eleştiri ile ortak bazı eleştirileri paylaşmak zorundayım. Nedir bunlar.. Punto ölçüsü. Yazılar küçük. Sayfa sayısı az olsun diye mi seçildi başka bir neden mi var bilmiyorum ama puntolar yüzünden kitap okumak psikolojik ve fiziksel olarak yorucuydu. Tabii bunun yazarla alakası yok. Adam napsın punto küçükse. Salla. Sıradaki. Kitapta yorucu derecede, göz yıldırıcı ve göz korkutucu derecede kalın-uzun paragraflar var. Eksi puan. Wall of text-yazıdan duvar-duvar gibi yazı. Çok yaramazca. Okumayı kolaylaştırmak için bu kadar uzuuun paragraflardan kaçınmak gerek bence, ben de bazen bu hataya HALA düşüyorum.. Devam edelim. Kitap aşırı derecede, alışık olmadığım derecede sevgi dolu! Bu kadarı beni bunalttı. Evet, bildiniz, çok sayıda kucaklaşma olmasından bahsediyorum. Dünyanın atmosferi, olayların atmosferi, yazarın anlatım tarzı ve hikayenin gidişi diyebilirsiniz ama bana bu kadarı fazla geldi. Ben biraz soğuk-uyuz-kıl-robot-mesafeli-yabani olduğumdan bana ekstra baygınlık verici geldi. Öyle yani... (sana demiştim Göktuğ, kıskançlıktan çatlattın beni diye. Dur daha bitirmedim) Konu ne kitapta? Kitabı yazarken belli ki devam hikayeleri olsun ve bir dünyaya giriş kitabı olsun diye istemiş. Bu yüzden bu tür bir eserden beklenileceği üzere Kuzey Kıtaların bir ölçüde çerçevesini-sınırlarını çizme işine de girişmiş. Burada sorun yok. Sorun bunu yaparken BENCE asıl öyküsünü biraz bulanık bırakmış olması. Kitabın ortasına geldim ve hala tereddütteyim; ulan bu arkadaşlar acaba Buzermişini kurtarmanın peşine mi gidecek yoksa başka bir şey mi var? Konunun ne olduğunu ben anlayana kadar kitap bitti. Belki de ben öküzüm? O da mümkün. Eleştiriden ziyade saptamalarım; bu çocukların kavgalarını kısaca yüzeysel biçimde anlatmayı ve geçiştirmeyi seçmiş. Bir Salvatore gibi ayrıntıda boğ bizi demiyorum ama biraz daha aksiyon iyi olurdu hani. Bir de bu gurup hangi kavgaya girdiyse kaybetti desem yeridir, nasıl kahraman lan bunlar diye bağırasım geldi. Ya da nasıl becerdi bunlar bu işi(burayı silip baştan yazdım, okumamaış ama okuyacak olanlar için epey bi spoiler vermişim bu arada.. hihi). Eleştirilerime rağmen bu kitabı okuduğum için mutluyum. Bu hikayelerin devamında neler olucak diye merak ediyorum açıkçası. Sana kıl oldum Göktuğ, o hafıza silinme olayı, anladın sen onu, yazık ulan adama. Sevdaya yaptığın bu Gargamelliktir. Ayıp. Cidden üzdün beni orada. Kitabın sonunda vurup geçirdin. Çınladı mı kulakların Göktuğ? Neticede... Bu eleştiri bir Göktuğ Canbaba eleştirisi değildir. Çünkü 2007'den bu yana yıllar geçmiş ve ortada Tılsım-ı Kudret gibi beğendiğim bir esere atılmış taze bir ıslak imza var. Göktuğ yazdıkça açılıyor. Bu eleştiri bu kitaba ait bir eleştiridir. Bu bir Ozanın Şarkısı Eleştirisidir. Sevgili Göktuğ Canbaba'nın iki eserini de kutluyorum ve Türk Sanat ve Edebiyatına armağan ettiği bu iki güzel çalışma için kendisine sevgilerimi, selamlarımı, saygılarımı gönderiyorum. **** Sıradaki eleştiri kurbanımı bilmiyorum açıkçası. Elimde bir kaç kitap var ama seçemedim. Arada okumak istediğim bir iki farklı konuya ait metinler de söz konusu. Seri cinay.. ay.. eleştirilerime en yakın zamanda geri dönmek üzere... Selamün aleyküm.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Levent Ölçer, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |