..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. -Cervantes
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > Aşk Romanı > Kemal Yavuz Paracıkoğlu




6 Ocak 2013
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/24. )  
Kemal Yavuz Paracıkoğlu
Bu gün Halil’e tanıdıkları beş gün doluyordu. Akşam olmuştu ve son geceydi Halil ile diyalogsuz geçirmek zorunda kalacağı. Ümmühan, yarın sabahtan itibaren Halil’in tepesinde bitebilecekti.


:AAEC:
Bu gün Halil’e tanıdıkları beş gün doluyordu. Akşam olmuştu ve son geceydi Halil ile diyalogsuz geçirmek zorunda kalacağı. Ümmühan, yarın sabahtan itibaren Halil’in tepesinde bitebilecekti. Onun, kafasını bir şekle sokup sokamadığını öğrenmek için sabırsızlanıyordu.

Akşam olduğu halde Halil’in hala evlerine dönmemesinden dolayı meraklanan Ümmühan, yerinde duramaz oldu. Telefonun başına gelerek alıcıyı kaldırıp, abisinin çalıştığı avukatlık bürosunu aradı. “Alo?”

Karşısındaki Makbule Hanım, “Avukat Hakkı Öz’ün yazıhanesi. Buyurun!” diye cevap verdi.

Ümmühan, karşıdan gelen kadın sesinin Makbule’ ye ait olduğunu anladığı halde, her ihtimale karşılık, yine de “Makbule hanım, siz misiniz?” diye sordu.

Bu defa da, Makbule onun sesini tanıdığı halde, “Siz kimsiniz? Kimi aramıştınız?” diye sordu. Makbule’ nin bu soruyu sorma nedeni Ümmühan’ınki ile aynı değildi. O zaman kazanıp, alıcının ağzını eliyle kapatarak, masasının önünde oturan Erol’a fısıltıyla, “Kardeşin, ne diyeyim?” diye sorabilmek içindi. Erol, karşısından, işaretle yok de, derken,

Ümmühan da, “Ben Erol Soylu’nun kız kardeşi Ümmühan’ ım!” diyordu.

Makbule hanım, kızla dalga geçerek, “Ben de Makbule’ yim. Buyur Ümmühan’cığım,” dedi.

“Abimle görüşecektim…”

Makbule, “Abin yok, şekerim,” diyerek gülümsedi.

Ümmühan, hayal kırıklığı ile, inler gibi “Öyle mi?” dedi. “Nereye gittiğini biliyor musunuz?”

Makbule, kasıtlı, “Ne biliyim ben, şekerim? Çıktı, gitti,” diyerek sertleşti.

Ümmühan, son bir ümitle, “Yalnız mıydı? Yanında Halil var mıydı?” diye sorunca, Makbule bu defa Erol’un karşısında oturmakta olan Halil’ e bakıp, onu işaret ederek, Halil’i soruyor, ne diyeyim, anlamında başını salladı. Yine de vakit kazanmak ve Ümmühan’ın Halil’i sorduğunu anlaşılır kılmak için, aynı anda, “Halil kim? Ben tanıyor muyum?” diye sordu.

Ümmühan, “Abimin arkadaşı. Üç dört gün önce sizinle tanıştırmış ya?” diye ısrar edince;

Makbule, “Haa, tamam, hatırladım,” dedi. “Erol beyin kan kardeşi imiş… Onlar ikisi gittiler, evet, evet, ikisi.”

“Nereye gittiklerini bilmiyorsunuz tabii!”

“İnan ki, bilmiyorum, şekerim!”

Ümmühan, “Teşekkür ederim!” diyerek telefonu kapattı.

Halil, “Bu kız on dakkada buraya damlar, bizi de yakalar, bak görürsünüz,” deyince;

Erol, “Doğru söylüyorsun, vallahi…Kalkın haydi, bir an önce çıkalım!” diyerek ayaklandı.

Üçü de, ofisten çıkmak üzere hazırlanmaya başladılar.

Ümmühan, telefonu kapatır kapatmaz, mutfaktan bahçeye geçerek, tıpkı Sarımsaklı’ da Halil’i yanından koşup geçerken ki kadar süratli ve bu defa komşu bahçe duvarlarının üzerinden adeta uçarak Nisa teyzesinin evine geldi.

Nisa hanım, salondan, mutfağın kapısını telaşlı telaşlı çalanın Ümmühan olduğunu tahmin ederek, geçti mutfağa. Kız dışardan acele etmesini işaret edip duruyordu. Nisa hanım gidip kapının kilidini çevirerek açtı.

Ümmühan, “Şu kapıyı kilitlemesen, olmaz sanki, “ diye söylenerek hızla daldı içeri. Bir taraftan da Nisa hanımı çekiştirerek salona gitti. Bedri bey televizyonun karşısındaydı. Ona, “Merhaba Bedri amca!” dedikten sonra, onun vereceği cevabı umursamadan, “Nisa teyze, çabuk, abimin yazıhanesine telefon et! Erol var mı, diye sor? Nereye gitti, diye sor? Çabuk!…Yok, yok, yok…Erol diye sorma, Halil diye sor!”

O kadar seri konuşuyordu ki, bu arada Bedri bey’in, “Merhaba kızım! Nasılsın?” diye soruşunu bile duyamadı.

Nisa hanım, eline tutuşturulan telefon alıcısını, “bir dakika kızım… dinlesene…” diyerek yerine bırakmaya çalışıyor ama, Ümmühan onu da duymuyordu.

“Telefon numarasını mı bilmiyorsun? Dur ben söyleyeyim… İki yüz on altı yedi yüz…”

Nisa hanım, elleriyle ağzını kapattı onun, “Bi sus ta dinle!” diye çıkıştı.

Ümmühan, sustu.

Nisa hanım, “Erol da, Halil de on dakika kadar önce yazıhanedeydiler. Halil bana, oradan telefon etti. Dedi ki, anne, Erol ile birlikte doktoramı tamamlayışımızı kutlamaya Cunda’ya gideceğiz. Biraz geç gelebilirim. Merak etmeyin dedi. Anladın mı, şimdi?”

Ümmühan, bu defa Nisa hanıma çıkışmaya başladı. “İçki ile mi kutlayacaklarmış? İçki mi içecekmiş? Niye izin verdiniz? Ya sarhoş olursa?…”

Nisa hanım, sevgiyle kucakladı kızı, “Deli kız, deli kız… Gel, sakinleş artık da, oturalım. Onlar yirmibeş yaşındalar. Unuttun mu? İçsinler, varsın. Sarhoş olup, bizi dövecek halleri yok ya, değil mi?” Ümmühan’ı sakinleştirmeyi başaran Nisa hanım, birlikte Bedri beyin yanına giderek oturdular.

Ümmühan, “Yine de o sekreter, yok diye yalan söyleyerek aldattı…” diye söylenmeye başlayınca,

Bedri bey, gülümseyerek, “Kızım, hepimiz, birileri için bazen yalan söylemek zorunda bırakılmıyor muyuz? Abin ile sözlün söyletmiştir kadıncağıza yalanı…” dedi.

Bedri beyin ağzından kaçan “Sözlün” kelimesine takıldı Ümmühan, mutlu mutlu daldı.

Sonra, “Niye beni de götürmediler sanki? Niye, bensiz kutlama yapıyorlar?…” diye söylenmeye başladı.

Birden aklına gelen bir şeylerle sustu…. Onun bu suskunluğunun ardından bir şeytanlık çıkmasını bekleyen Bedri Bey ve Nisa hanım, beklenti içinde bakmaya başladılar.

Ümmühan, “İki kişilik kur masamı, meyhaneci! Sevgilim gelecek…” diye Halil’in şiirini mırıldandı.

*

Ümmühan ayağa fırladı. “Ben gidiyorum!” diye seslendi.

Nisa hanım, Bedri beye, “Aynen aklıma geldiği gibi!” dedi.

Bedri bey de, “Tıpkı benim de tahmin ettiğim gibi…” dedi.

Geldiği gibi, rüzgar hızıyla mutfağa koşturup, bahçe kapısından çıktı, gitti.

Arkasından, “Güle güle kızım!” diye seslenen Nisa Hanımın ve Bedri beyin, sarf ettikleri bu uğurlama cümlesi bitinceye kadar, Ümmühan evlerine varmıştı bile.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın aşk romanı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/40)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/37)
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/10. (1. Bölüm Sonu)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/36. )
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/39)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/35. )
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/38)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/34. )
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/32. )
Mevsim Gülbahar (2. Bölüm/7. )

Yazarın roman ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bizim Köyün Ayıları
Paşazade... 2
Paşazade…1.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/3.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/1.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/9.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/4.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/2.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/8.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/6.

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Part - Time Sevişmeler [Şiir]
Bir "Hiçbir Şey" Olmak [Şiir]
Deliler Bayramı [Şiir]
Nazlı Nazlı Karılar... [Şiir]
Gülbahar'ım; Can Çiçeğim! [Şiir]
İkimiz İçin [Şiir]
Hayatım [Şiir]
Halepçe [Şiir]
Senden Önce, Sensiz [Şiir]
Çapkın Kız... [Şiir]


Kemal Yavuz Paracıkoğlu kimdir?

Okur yazar, okuduğunu anlar, yazdığı okunur, emekli büro memurluğundan devşirerek, kendi kendine oldu yazar. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Hiç kimseden etkilenmemiştir, kendine özgü bir yazı dili kullanır...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Kemal Yavuz Paracıkoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.