..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Kitaplarla dolu bir oda, ruhlu bir beden gibidir. -Cicero
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Aşk ve Romantizm > Özcan Nevres




19 Eylül 2001
Görgüsüzlüğün Sonu  
Özcan Nevres
Müşterilerine nişanlısının nişanını niye attığını anlayamadığını söylüyordu


:BADC:
Metin berberlik yapıyordu. İyi müşterisi vardı. Evlenme zamanı da gelmişti. Annesi kendisine harıl harıl kız arıyordu. Annesinin istediği helal süt emmiş bir olmasıydı. Oğlunu mutlu edecek, kayınvalidesini sevip sayacak, biraz da varlıklı bir kız olmalıydı. Sonunda annesi gönlüne yatan bir kız bulmuştu.
Önce kızı görmeye gittiler. Usuldendir kız evine gidilir. Gelin adayı kız kahve pişirir. Damat adayının fincanına bolca tuz koyar. Damat adayının bu tuzlu, iğrenç tadı olan kahveyi içmesi gerekir. İçecek ki ne denli uyumlu bir insan olduğunu kanıtlasın.Metin suratını ekşitmemeye gayret ederek kahveyi sonuna kadar içti. Böylece ne kadar uyumlu olacağını kanıtlamış oldu.
Her iki aile çocuklarının ne düşündüklerini öğrenmek için kısa bir süre için izin istediler. Evden çıktıklarında Metin annesine,
Anneciğim bu kızı çok beğendim. Arayı soğutmadan hemen isteyelim kızı dedi. Annesi,
Acele etme oğlum, ben de kızı çok beğendim elbette isteyeceğiz. Adet böyledir. Kız evi naz evidir. Haklı olarak seni soruşturacaklar. Kötü alışkanlıkları var mı? Evini baka bilir mi? Soyumuz sopumuz nasıl. Hele bir soruşturmayı tamamlasınlar. Haber gönderecekler bize. Gelin kızı isteyin diye. Elhamdülillah soyumuz temiz. Senin de hiçbir kötü alışkanlığın yok. Yakışıklısın da. Vermeyip te ne yapacaklar. Bizden iyisini mi bulacaklar? Ne demişler? Acele işe şeytan karışır. Bu yüzden acele etmeyeceğiz. Su aka aka yatağını bulur.
Sayılı günler çabuk geçer. Kısa zamanda kız evinden beklenen haber geldi. Gelsinler kızı istesinler deniliyordu gelen haberde. Yüz görümlüğü bir tepsi hazırladılar. Kız evine istemeye gidecekleri günü bildirdiler. O gün için bir tepsi de baklava sipariş ettiler. Babası, annesi, amcası, ve yengesi, hatırlı bir komşularını da yanlarına alarak kız evine gittiler.Kızı isteme görevini hatırlı komşularına yüklediler. Kız evi naz evidir ama, nazlanmadan söz kesildi.
Eve döndüklerinde sonucu merakla bekleyen metine muştuladılar. Annesi
Yarın hep beraber çıkıp söz yüzüklerinizi alacağız dedi, Ertesi gün öğleden sonra aileler buluştular. Metini de yanlarına alarak kuyumcuya gittiler. Sözlüler oldukça utangaçtılar. Biraz da laf olur korkusuyla biri birleriyle konuşmuyorlardı. Göz göze bakışmayı yeğliyorlardı.
                    ***
Üç ay sonra Lazın sinemasında sadece kadınların katıldıkları bir nişan düğünü yapıldı. Nişandan sonra bile kızın ailesi, kızlarını nişanlısı ile baş başa gezmesine izin vermiyordu. Düğün günü yaklaştığında, beraberce İzmir’e gitmelerine izin çıktı. İkisi de çok sevindiler. İlk defa el ele tutuşup dilediklerince gezeceklerdi.
Genç nişanlı Mehtap ertesi gün İzmir’de gün boyu el ele tutuşup gezeceklerini düşündükçe içi içine sığmıyordu. Nişanlısı kim bilir nerelere getirecekti onu. Tenha bir yerde belki de dudak dudağa öpüşeceklerdi. Nişanlısı onu mutlaka lüks bir lokantaya götürecek ve baş başa yemek yiyeceklerdi.Hayatında ilk defa nişanlısının sayesinde İzmir’de hem de lüks bir lokantada yemek yiyecekti. En büyük, en güzel mağazaları gezip çeyiz beğeneceklerdi. Sabahı zor etti.
Erken saatte nişanlısı eve geldi. O zaten bu anı beklediğinden çoktan hazırlanmışlardı. Annesi sıkı sıkı tembihlemişti.
Sakın ha yanlış bir iş yapmayın demişti. O
Hiç yapar mıyım anneciğim demişti. Zaten bu konuda kendisine güveni tamdı. Garaja gidip otobüse bindiler. Ola bildiğince mutluydu. Başını nişanlısının omuzuna dayayarak etrafını seyrediyor, bazen göz göze bakışarak fısıltı halindeki bir sesle sohbet ediyorlardı. Yol sanki hiç bitmeyecekti. Bir an önce İzmir’e varıp nişanlısıyla el ele tutuşup gezmek için can atıyordu. İzmir’e vardılar. Nişanlısının hemen bir taksi çevirip çarşıya gideceklerini umuyordu. Olmadı. Nişanlısıyla birlikte bir dolmuşa bindiler. Konak’ta indiler. Bu kez de umduğunu bulamadı. Nişanlısı onu hep ucuz mal satan salaş yerlere götürüyordu. Deniz kenarındaki gazinolarda kaç kez sevgilileriyle baş başa konuşanları görmüştü. Hatta bazıları etraflarına aldırmadan dudak dudağa öpüşüyorlardı. Saat on dörde gelmişti. Halen nişanlısı bir lokantaya oturup yemek yemeyi önermemişti. Nişanlısının bu vurdum duymazlığına sinirlenmeye başlamıştı. Saat on beş sıralarında Metin,
Hayatım çok gezdik. Karnımız da acıktı. Şuradan iki simit alayım da karnımızı doyuralım dedi. Mehtap soğuk bir tavırla,
Benim karnım tok. Sabahleyin iyi doyurmuştum karnımı. Sen acıktıysan al ye dedi. Metin simitçiden aldığı simiti iri lokmalar halinde çabucak yutuverdi. Mehtap bir an önce dönmeyi ve kendisine bu azabı çektiren görgüsüzden kurtulmayı düşünüyordu.
Metin ben çok yoruldum. Hadi artık dönelim
Dönelim sevgilim. Garaja iyice yaklaştık. Yürüye yürüye gidelim.
Sen ne söz anlamaz adamsın be? Sana yoruldum diyorum, anlamıyor musun?
Ama sevgilim, garaja çok yaklaştık. Bu kadar yakın bir yere araba parası vermeye değmez ki.
Tamam yürüyelim ama, hızlı yürüyelim. Artık Metin’in yanında bile yürümüyordu. Koşar adımlarla Metin’in önünde yürüyordu. Metin,
Ne oldu sana böyle sevgilim, neden böyle koşarcasına gidiyorsun?
Sana bir an önce dönmek istediğimi kaç kez söyleyeceğim. Garaja vardıklarında kalkmak üzere olan bir minibüs vardı. Mehtap hemen minibüse bindi. Metin,
Mehtap’çım, otobüse binseydik daha iyi olmaz mıydı?
Ben buna bindim. Sen istersen ucuz olan otobüsle git.
Öyle olur mu sevgilim?
Niye olmasın ki? Metin çaresiz minibüse bindi. Mehtap çantasından çıkardığı parayı şoföre uzattı. Bir kişi alır mısınız? Şoför,
Nereye?
Son durak. Şoförün verdiği para üstünü alıp çantasına koydu. Metin cebinden çıkardığı parayı şoföre uzattı. Bir son durak ta buradan al dedi.
Yol boyunca hiç konuşmadılar. Metin nişanlısının birden böyle değişmesine anlam veremiyordu. Bir ara,
Mehtap’çım, ne oldu sana böyle dedi?
Hiçbir şey olmadı. Ne olmasını istiyordun ki?
Birden değiştin de.
Bazen benim böyle hey heylerim tutar. Sen bana aldırma. Son durak olan garaja varıncaya kadar da konuşmadılar. İndiklerinde Metin,
Seni evine kadar götürü vereyim dedi. Mehtap,
Gerekmez dedi. Ben zaten şuradaki bir arkadaşıma uğrayacağım. Metin,
Peki sevgilim sen nasıl istersen deyip dükkanının yönüne uzaklaştı. Mehtap evinin kapısından içeri girer girmez hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Odasına girip yatağına yüze koyun yatarak ağlamasını sürdürdü. Annesi merak ve heyecanla kızının yanına koştu.
Kızım, benim güzel kızım ne oldu sana böyle?
Hiçbir şey olmadı anne.
Doğruyu söyle kızım. Yoksa sana zorla sahip mi oldu?
Hayır anne.
Öyleyse bu canhıraş ağlayışın ne böyle?
Dur anne, her şeyi anlatacağım. Rahat bırak beni. Sinirlerim yatışsın her şeyi anlatacağım. Meliha hanım, kızının gür siyah saçlarını okşarken sabırsızlanıyordu. Merakından ölecekti. Neydi kızını böylesine ağlatan. Kızının ağlaması uzun sürdü. Sanki ağlaması hiç bitmeyecekti. Bir ara ağlaması kesildi. Yattığı yerden doğruldu. Kızının ağlamaktan gözleri kızarıp şişmişti. Dönüp annesinin boynuna sarıldı.
Anneciğim, ben bu nişanı atacağım. Ne olur kızma bana. Ben bu görgüsüz adamla evlenemem.
Ne oldu kızım, ne geçti aranızda? Mehtap Umutla gittiği İzmir’de başına gelenleri anlattı.
Yıkıldım anneciğim, hem de çok kötü yıkıldım. Bu adam nişanlıyken böyle . Ya evlendikten sonra nasıl biri olacak.
Çok haklısın kızım. Bu işler ağlamakla çözülmez. Önce parmağındaki yüzüğü çıkar bakalım. Sonra da bu görgüsüzlerin nişan için getirdiklerini toparlayıp bohçalayalım. Baban geldiğinde hemen geri göndeririz.
Babam ne der peki?
Ne diyecek kızım? Hangi baba kızını ateşe atmak ister ki? Ana kız sandıklarda gardıropta ne varsa hepsini çıkarıp bir bohçaya yerleştirdiler. İş bitince Meliha hanım,
Vay! Benim kafasızlığıma. Senin ne kadar aç olduğunu düşünmedim bile. Hadi bakalım sofraya. Önce karnını doyur.
Babamın gelmesine ne kaldı anne. Babamı beklesek daha iyi olmaz mı?
Hayır kızım, olmaz. Baban geldiğinde de hafif bir şeyler yersin. Pişirdiği yemek halen sıcaktı. Tabağa doldurduğu yemeği kızının önüne koydu. Mehtap yemeği yerken,
Anneciğim, senin pişirdiğin bu yemek var ya, değme lokantalarınkine değişmem.
Afiyet olsun kızım. Mehtap yemeğini yediğinde kalkmak istedi. Annesi,
Otur kızım. Sana bir yorgunluk kahvesi yapayım. Karşılıklı içeriz.
Ben yapayım anne.
Olur mu kızım? Sen çok yorgunsun. Kahvelerini içerlerken babası geldi.
Ooo bakıyorum ana kız kahve içiyorlar. Hayrola ne kahvesi bu?
Gel otur. Sana da bir kahve yapayım. İçerken biraz laflarız. Kızının gözlerindeki kızarıklığı görünce merakla sordu.
Hayrola kızım, bu gözlerinin hali ne böyle? Meliha hanım
Sorma bey, sorma. Kızımızın başına neler geldiğini bir bilsen?
Ne diyorsunuz siz? Ne geldi kızım başına.
O yorgun bırak ta ben anlatayım. Meliha hanım kızının anlattıklarını aynen kocasına nakletti.
Vay namussuz vay. Ne duruyorsunuz? Toplayın eşyalarını, def edelim namussuzu.
Biz eşyaları topladık bile bey.
Verin hemen götüreyim.
Şimdi olmaz bey. Tam yemek saati. Gidersin bulamazsın. Acelesi ne? Yemekten sonra götürürsün. Melihanım sofrayı yeniden hazırladı. Mehmet efendinin aklı bir türlü yatmıyordu bu işe. Esnaf adam nasıl bu kadar görgüsüz ola bilir diye geçiriyordu içinden. Yemeği konuşmadan yediler. Kalkarken
Hadi hanım, kahve yemeğin üstüne iyi gider. Kahvemi içtikten sonra giderim.
                    ***
Yemekten sonra bohçayı alıp doğruca damat adayının dükkanına gitti. Metin
Hoş geldin diye karşılayıp elini öpmek istedi. Mehmet efendi buz gibi bir sesle,
Benim sana öptürülecek elim yok diyerek tersledi. Metin,
Hayrola babacığım bir şey mi oldu?
Çok şeyler oldu. Hele sen şu yüzüğünü al bakalım diyerek elindeki bohçayı yere bıraktı. Cebinden çıkardığı yüzüğü uzatarak,
Bu kızıma taktığın yüzük. Bohçadakiler de yüz görümlüğü diye getirdikleriniz. Bizim size aldıklarınızı dilerseniz gönderirsiniz. Dilerseniz sizde kalsın.
Ama babacığım, Mehmet efendi gerisini dinlemeden dükkandan hızla çıktı. Metin dona kalmıştı. Dükkanındaki müşterilerine,
Ne oldu bu adama böyle yahu dedi? Daha bu gün nişanlımla İzmir’deydik. Ne güzel, bütün gün gezmiştik. Müşterilerini bırakıp evine gidemiyordu. Hele işlerini bitirsin eve gidip annesine olan biteni anlatacaktı. Gece yarısına doğru bohçayı alıp dükkanını kapattıktan sonra evine gitti. Annesi yatmıştı. Uyandırdı ve olanı biteni anlattı.Annesi,
Ne oldu böyle? Daha bu gün güle oynaya İzmir’e gitmiştiniz.
Evet anne gitmiştik.
Orada her hangi bir şeyden tartıştınız mı?
Yok anne, yalnız öğle yemeği için simit alıp yemeyi önerdim. İstemedi.
Ne! Simit mi alayım dedin?
Evet anne.
Vay! Benim gök görmedik oğlum vay. Onu güzel bir lokantaya sokmadın ve simitle geçiştirmeye çalıştın öyle mi?
Evet anne.
Allah kahretsin seni. Sana az bile yapılanlar. Ben olsaydım onun yerine, omuzumdaki çantayı kafana geçirirdim. Neyse ki kız iyi insanmış. Benim düşündüğüm gibi yapmamış. Bu durumda ne yapa bilirim be oğul? Yarın toplar eşyalarını göndeririz.
Ama anne ben nişanlımdan ayrılmak istemiyorum.
Bu iş bitmiş oğlum. Senin istemenle olmaz. Ben de olsaydım aynı şeyi yapardım.
                    ***
Ertesi gün Nedime hanım eşyaları toplayıp doğruca eski dünürünün evine gitti. Meliha hanım hiçbir şey olmamış gibi karşıladı. Elindeki bohçayı alıp divanın üzerine koydu. Uzatılan yüzüğü alıp sehpanın üzerine bıraktı. Meliha hanım,
Ne yapalım dedi. Kısmet buraya kadarmış. Nedime hanım,
Evet Meliha hanım. Kısmet buraya kadarmış dedi. Ben de olsaydım, oğlumun yaptığının karşısında, aynen sizin yaptığınız gibi yapardım Sağlık olsun. Sizden ricam, dargınlık olmasın. Tekrar ediyorum siz yerden göğe kadar haklısınız. Kahveler içildikten sonra tokalaşıp ayrıldılar.
                    ***
Metin müşterilerine habire nişanının neden atıldığını anlayamadığını anlatıyordu.
                                        Özcan NEVRES

















Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın aşk ve romantizm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Onu Ölesiye Sevmişti
Severek Ayrılalım
Neden Terk Ettin
Güz Gülleri Gibi
O Yalancının Biriydi
Aşk Bu Mudur
Ölümüne Aşk
Ağlatan Anılar
Unutulmayan acı
Aşk Nedir

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Muhabbet Kuşları Nasıl Üretilir
Mutluluğu Ölümü Ararken Buldu
Mustafa Efe
Bir Zamanlar Ben De Politikacıydım
Bağımsız Aday Deli Osman
Tarımda Neden İlerliyemiyoruz
Bebek Can
Giritli Nevres Cafer Ağa
Çıldırtan Aşk
Yasak Aşk

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Acılarla Yaşamak [Şiir]
Özleyiş [Şiir]
[Şiir]
Bir Dosta Mektuplar 1 - 12 [Şiir]
Sevgiliye [Şiir]
Seni Düşündüm Yine [Şiir]
Alın Götürün Beni Dalgalar [Şiir]
Ah Bu Sensizlik Yok Mu [Şiir]
Bir Rüzgardır Yaşamak [Şiir]
Uyan Be Memet [Şiir]


Özcan Nevres kimdir?

1958 de gazetecilige basladim. O zamandan beri yazmaktayim.

Etkilendiği Yazarlar:
Yaşar Kemal, Ümit Yaşar Oğuzcan Fazıl hüsnü Dağlarca


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.