..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"İşimden büyük tat aldığımı söylemeliyim." -John Steinbeck
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Dinler, İnançlar ve Ateizm > Emine Pişiren




20 Ekim 2013
Biz Hem Kurtların, Hem de Kuzuların Doymasını Sağlayalım.  
Emine Pişiren
"-Birkaç km uzaklıkta kanguru sürüsü gidiyordu. Sürünün başındakine ricada bulunduk. Biz şu kadar kişiyiz ve çok açız. Sizden birini bize yememiz için sunarsanız, size minnettar oluruz. Verdikleri yanıt sonrası büyük bir ilgiyle yola devam eden kadın gördüğü manzara karşısında adeta donar, kalır."


:BJHF:

Kızılderili der ki;
“Her şey aynı nefesten alır: Hayvanlar, insanlar, ağaçlar… Hayvanlar olmazsa insanlar ne yapar? Tüm hayvanlar gitse insanların ruhu büyük bir yalnızlığa boğulur; insanlar yalnızlıktan ölür.”
Kurban bayramı telaşlarımız geçince şöyle köşemize çekildik. Okuyamadığım beş günlük gazeteleri, “dünyada ve yurdumuzda ne var ne yok” diye sayfaları ivecen çevirirken bir anda gözlerim, gazeteci Emin Çölaşan’ın köşesinde mıh gibi takılı kaldı!
Yazının başlığı şöyle atılmıştı: “Senin ne işin vardı orada?”
Yazarın yazılarının takipçisiydim, “acaba kime ne demiş?” diyerek merakla okumaya başladım: Makalenin sonunu okur okumaz, “yine mi!” diye içim bir fena olmuştu. Yüzümde acının çizgileri oluştu.
Ortalıkta yine kan vardı, ama bu kez çok fazla insan kanı akmıştı. Gelin, haberin bir kısmını birlikte okuyalım isterseniz:
– Kurban kesmeye kalkan dört acemi kasap kendini yaralamış ve ölmüştü.
– İlk günden acemi kasapların yaralanması beş bini geçmiştir. Dün itibariyle altı bin olmuştur. Hastanede tedavi altına alınan yaralıların bazıları çok ağırmış.
– Adamın biri kurbanını apartmanın sekizinci katına çıkartıp, balkonunda kesmiş.
– Büyükbaş hayvanlar kesildikten sonra sokaklarda baş-aşağı vinçle gezdirilmiş.
– Kaçan hayvanların bazıları tabancayla öldürülmüş.
-10 yaşındaki çocuğun eline bıçak verilip kurban kestirilmiş.
– Rize’de boğa dereye kaçmış, sahipleri tarafından yakalanıp kesilmiş.
– Kaçan kurbanlık hayvanlarının çoğu iğne ile uyuşturulup yakalanmış.
Emin Çölaşan’ın yazısını okuduktan sonra 19 Ekim’e ait gazetedeki haber, bu kez yüzümü aydınlatmıştı! Haberin güzeli olur mu? Oluyormuş işte…
Efendim, Adana Çukurova’da iki kurbanlık koyun kaçmış, emniyete sığınmış!
Kesilmekten son anda kurtulan koyunların sağlık durumları iyi, keyifleri de yerindeymiş. Polisler iki koyunu Fatih Emniyetinin bahçesinde şefkat ve sevgiyle besliyorlarmış. Üstelik de koyunların sahipleri bulunamamış. Ne güzel!..Tabi -koyun aklı- deyip geçmemek gerekir. Bizler, doğanın o muhteşem ruhuna saygı duymalıyız. Hatta teşekkür etmemiz daha doğru olur…
Gazetedeki kurban kazaları, kanlı vahşet haberleri yüzümüzü buruştururken yüreğimizi de sızlatıyordu. Bu arada tabi benim de içim kıyılmıştı: Elimden ne gelirdi ki? Kaçan o koyunlara sevinmiştim ya!..Bu duygu anımda Şadi Şiraze düşüncelerime usulca sızı-vermişti: “Kurtlar birbirine düştüğü zaman, aralarında koyun rahat eder.”
Gerçekten de günümüze anlam katan bir sözdü. Herkes, bayram nedeniyle iştahlarını biliyordu. Üstelik kan ve acıyı “et yeme” düşüncesiyle umursamıyorlardı.
Aklıma yıllar öncesi okumuş olduğum bir Aborjin hikâyesi gelmişti. Aslında bu hikâye her kurban bayramında aklıma takılırdı. Okuduktan sonra eminim her kurban bayramında sizin de aklınıza takılacaktır.
Bir kadın gazeteci Avustralya’daki Aborjinlerin yaşantısını merak eder. Onların arasına katılır. Aborjinler araştırmacı kadına “dünyada neyin varsa bırakmalısın” derler ve kadının tüm kişisel eşyalarını ateşe atıp yaktırırlar. Kadın bir tek pasaportunu saklar. Onu da geri dönüşünde “kim” olduğunu kanıtlamak içindir.
Uzun süre Avustralya’nın ormanlarında yürürler; acıkırlar. Yanlarına su dahi olmak üzere hiçbir yiyecek yoktur. Kadın Aborjinlerin nasıl besleneceklerini düşünürken onlar yere oturup sessizce dua ederler. Onların düşünce güçlerini kullandıklarını bilen gazeteci kadın sorar:
-Nasıl bir dua ettiniz, diye.
Aborjinlerinler yanıtlar;
-Birkaç km uzaklıkta kanguru sürüsü gidiyordu. Sürünün başındakine ricada bulunduk. Biz şu kadar kişiyiz ve çok açız. Sizden birini bize yememiz için sunarsanız, size minnettar oluruz.
Verdikleri yanıt sonrası büyük bir ilgiyle yola devam eden kadın gördüğü manzara karşısında adeta donar, kalır.
Yaşlı ve ayağı sakatlanmış bir kanguru, -onları- beklemektedir!
*
Ne zaman bu Aborjin hikâyesini belleğimin çekmecelerinden çıkartsam, Kurban Bayramında kaçan hayvanların ÖLMEK istemediklerini, kendilerini insanlara SUNMAK istemediklerini, hatta doğanın yasasına göre o kaçan hayvanların YAŞAMAK hakkını zorla aldığımızı düşünürüm.
İnançlara saygım var; ama böylesi bir zorla can alma da çok acı veriyor insana. Hatta ibadetten çok, kanlı bir kıyıma dönüşüyor!..
Doğa herkese yetecek kadar geniş, herkesi besleyecek kadar da yiyecek sunduğunu düşününce, zengin ve fakirler arasındaki farkın olmaması için “bir Aborjin gibi olabilsek keşke” diye içlendim açıkçası. Bir yandan açlıktan, yoksulluktan ölen insanları düşünüp, çaresizlik duygusu ile kıvranırken, diğer yanda insanları toplu kıyan zalimlere duyumsadığım öfke, düşüncelerimi bulandırıyordu. Soğuk iklim yazarı Tolstoy, bana “üzülme der,” gibiydi;
“Biz, hem kurtların doymasını, hem de koyunların sağ kalmasını istiyoruz.”
Sosyal paylaşım sitelerinde “karşıyım” diye yazdığımda olumsuz tepkileri de karşılamak zorunda kaldım. Ben, usulsüz kurban kesimlerine karşıyım, İslami inançlara değil!..
Hayvan katliamlarında dünya listelerinde en baş köşede ülkemin adımı görmek ulusalcı tinimi acıtmıştır. Bir Uzak-doğu ülkelerinden olan Çin, köpekleri kesip yiyorlardı. Önceleri onlara da karşıydım. Köpek eti yenir-miymiş, diye…
“Dünya Hayvan Hakları Örgütü” o ülkeyi mahkemeye vermişti. Hayvan Örgütleri kaybettiler. Çin’in kazanma nedeni ise ülkesindeki veteriner kontrollerinin standartların çok çok üzerinde olmasıymış. Aynı zamanda köpeklerini sağlıklı kesim yaptıkları entegre tesislerini kurmuşlar. “Köpek Üretim Çiftlikleri”ile de hayvan soyunun devamını sağlamaktalarmış.
Haklı olarak da “Bizim yemek kültürümüz bu. Ülkemizde bir köpek kesiyorsak, on köpek üretiyoruz” diye, savunmalarını yapmışlar.
Asya ülkesi olan Hindistan’a baktığımızda inançları gereği asla inek yemediklerini görüyoruz. Çünkü onların inancında “inek” kutsal bir hayvandır. Kim-bilir biz nasıl ki, Çin’e “köpek kesiyor” diye kızıyorsak, Hintliler de kurban bayramlarımızda bizlere duygusal tepki verebilirler.
Peki, ülkemizde büyük ve küçük-baş hayvancılığı; uluslararası standartlarda veteriner kontrollü sağlık koşullarında üretme, yetiştirme, korunması, beslenme ve bakılması konusunda biz hangi aşamadayız?
Asıl olan da bu sorunun yanıt bulmasıdır. Uyuşturmadan, gözlerini bağlamadan, çoluk çocuğun gözleri önünde hayvan boğazlamayı Allah da hoş görmez. Benim mantığım bu doğrultuda çalışır.
Tolstoy’un düşüncesini benimseyen aklım, firar etmeden çayımı demleyip güne bir Aborjin duası ile başlamak en iyisi:
“Seni ayakta tutmaya yetecek kadar
Güzelliklerle dolu bir yaşam sürmeni dilerim.
Aydınlık bir bakış açısına sahip olmana
Yetecek kadar güneş diliyorum.
Güneşi daha çok sevmene
Yetecek kadar yağmur diliyorum.
Ruhunu canlı tutmaya yetecek kadar
Mutluluk diliyorum.
Yaşamdaki en küçük zevklerin daha büyükmüş
Gibi algılanmasına yetecek kadar acı diliyorum.
İsteklerini tatmin etmeye yetecek kadar
Kazanç diliyorum.
Sahip olduğun her şeyi takdir etmene
Yetecek kadar kayıp diliyorum.
Son ELVEDAYI atlatmana yetecek kadar
MERHABA diliyorum.”
*
Ve bende insanların ve hayvanların zorla kurban edilmediği bir dünya diliyorum.
Sevgiyle kalın.
Emine PİŞİREN-Edremit



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın dinler, İnançlar ve ateizm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Atatürk'e Duyulan Bu Öfke, Bu Nefret Nedendir?
Siz Böyle Yanmıyor Musunuz? - 2 -
Siz Böyle Yanmıyor Musunuz? - Son -
Siz Böyle Yanmıyor Musunuz?

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Değerli Yazım Dostumuz Sayın...
Yarım Somun Yemek İçin Orospuluk
Entellektüel Kadınlar Nasıl Bir Erkek Arar?
Yoksa Canınız Hoşaf mı Çekti?
Allah'ın Laneti Üzerlerine Olsun!..
Eh, Burası Türkiye
Her İkisi de Bir Şairin Asil Yüreğine Sahiptiler
Havada Bok Kokusu Var Baba
Hadi Yıkayalım Ruhumuzu!..
Kısa Kes Aydın Havası Olsun!..

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Adamdan Saymışız [Şiir]
Ah Ulan Istanbul! [Şiir]
7. Didim Şiir ve Şairler Buluşması [Şiir]
Çekinme Söyle [Şiir]
Yağmur Kuşu Suskunluğu [Şiir]
Hangi Dua İle Sana Gelelim? [Şiir]
İsterdim [Şiir]
Davetsiz Konuk - 1 - [Şiir]
Madem ki... [Şiir]
Git Demene Gerek Yok [Şiir]


Emine Pişiren kimdir?

Yazmayı, okumayı ve birikimlerimi paylaşmayı seven biriyim. Edremit'in yerel bir gazetesinin köşe yazarıyım. Bazı web sayfalarında da edebiyat adına paylaşımlarım yayınlanmaktadır. Sevgi ve ışık sizle olsun.

Etkilendiği Yazarlar:
Mehmet Emin Yurdakul, Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Victor Hugo, Balzac, Leo Buscaglia, Eric Frrom, Irvın Yalom, Dale Carneige, Doğan Cüceloğlu, Haluk Yavuzer...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.