İnsanlığın hangi filizi köreltilmek istenmişse, tersine o filiz daha gür büyümüştür. -Freud |
|
||||||||||
|
İnsan karanlık bir hisle baş başa kalınca… insan dehşet bir sis içinde bir tutsaklığa düşer, bu esnada gotik bir ormandasın, alaca bir karanlık var, çocukluğumda TRT ekranlarından böyle çok film izledim şimdilerde hiçbiri yok, bir metre öteni göremiyorsun, karanlık bir his çınlar içinde, kalbinde, zihnine sıçrar. İnsan kötü şeylere nasıl meyil eder, işte sana anatomisini anlatıyorum dostum, o karanlık his, o sancı, o koyu acı, kalbinden saçılan gerginlik, zehir gibi bir his, zihnine akar durur, işte çılgınlığa, uç noktalara sapma aşaması bu, ya öldüreceksin, ya delireceksin ya da bu hisle başa çıkmasını öğreneceksin, çok pislik bir histir bu, iç sesin, o sesler konuşur durur, kötü şeyler fısıldar sana o ses, diğer bir ses onu bastırmaya, yok etmeye çalışır, içinde iyi ve kötünün kapışması başlamıştır, hadi gel bu oyunu oyna der, kötü şeylere seni çekmek isteyen ses, iyi şeylere yol vermeni ister iyi kalpli ses bu oyunda…iradeni hangi tarafa sevk edersen hayatını belirler, kaderindir, toplumun hafızasına bununla geçersin, bu tek kareyle, Allah varsa nerde, ben acı çekerken nerde? Lan mal, Allah ne etsin seni, başının çaresine bak işte, mücadele et. İşin bu, çare gökten gelmez. İnsan karanlık bir acıyla baş başa kalınca gerçek kimliği ortaya çıkar, bir hayvan mısın, uslu pembe çayırların teki ki, ahlaksızlığın en güzel mi, piç misin, it misin, temelinde yatan enerji nedir, omurganda uyuyan bir prens ya da prenses mi vardır, bir kız gördüm abim, sakindi, öyle konuşurdu, çok sakin bakan suratını, gözlerini acayip sevdim, bir süre dost olduk, derken ona aşık oldum ve aniden çekti gitti, çok kızdım; ama böyle olması gerekiyordu, sonradan anladım, o da delirdi, delirmiş gibiydi, ya kendini, ya bir şeyleri doğrayacak gibiydi, bizler yaşamak denilen şeyin içinde sürekli deriliyoruz, normal insan bir kurgudur, bir kumraldı, bir kumralla dans ederken nasıl öpüşülür, hiç denemedim; ama bu kızla denemek isterdim, biz onunla konuşurken de öpüşürdük, çay içerken, bir yere bakarken, elini tuttuğumda, onu dinlediğimde, biz onunla ruhsal anlamda öpüşürdük, bir kızla en mühim olan nedir biliyor musun, onu öpmek okşamak değildir, en mühim olan onu hissetmektir, bir erkek olarak böyle diyorum, onun da da seni hissetmesidir; ama kökleriyle kökünde, ruhsal manada, bir kadınla bir erkeğin başarılı ilişkisi tam tamına böyledir, sarılıp sarkmaya, dağdan esen rüzgar ve sevişirken kan ter içinde güneş olup akmaya gerek yok, koşturmaya, heyecana, can alıcı konuşmalara, izahlara ve bilgeliğe gerek yok; sakin iki kişi, kökleriyle birbirlerini hissediyorlar, ruh kökleriyle, dostum , işte bu ölümsüzlük kadar değerli bir şey bence, yaş ilerleyince anladım bunu. İnsan karanlık bir hisle baş başa kalınca….dananın kuyruğu orada kopuyor işte…git şunu gebert. Git şunu vur, git şunun ayaklarına sık. Git şunu patakla. Git şunun yüzüne kezzap at, ben bunu hak etmiyorum, bu şerefsiz bunu hak ediyor..ah, insan neler düşünmez ki… İnsan karanlık bir hisle baş başa kalınca…büyük bir hata yaptım ve yıllarca hapis yattım, sonra eve geldim, derin, sarıcı ve beni pas pas gibi ayaklar altına alan bir utanç ile ve babamın eline mecbur kaldım, kimse iş vermiyordu ve onunla da tartışıp duruyorduk, babam sürekli damarıma basıyordu, baltayı onun kafasına indirmeyi düşünüyordum, ben değil, şeytan böyle düşündürüyordu, içimden kötü şeyler geçiyordu, babam yanında baltayla uyurdu ve balta elinden yere düşerdi ya da yatağın yanında dururdu, ben mutfağa çay yapmaya girerdim gece, ses yapmama, ışığı açmama kızardı, hep sıkıntıydı, gidip odasında yatmazdı, ah baba, ben ufakken neden hep dövdün beni, abimi, sen beni dövdün durdun, gücün, kaba gücün mühim ve gerçek olduğunu sandım ve ben de adam dövmeye başladım, Bruce Lee yaşı ufakken eşek kadar adamları dövermiş, ben de öyle oldum, ama yavşak çıktı ve bıçak çekti, yaralandım ve bıçağı elinden alıp boynuna sapladım. Babam leş gibi kalırdı işten gelince salonda, divanda, tv’ye bakarken uyuyakalırdı, üç çocuktuk biz, tv meraklısı, babam uyursa kapattırırdı televizyonu, sinema filmi izleyemezdik, gidip geberseydi yatak odasında, anneme, gel beni yatır derdi bazen,
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İsa Kantarcı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |