"...öyküyü yazan bilge, beşinci ya da altıncı göbekten kral torunu olduğumu ortaya çıkaracak şekilde belirleyebilir soyumu." -Cervantes, Don Quijote |
|
||||||||||
|
. Amaaaa hükümet iki yüz yirmi beş bin resmi hizmete mahsustur aracı halen elinde tutmakta sakınca görmüyorsa ve resmi araba saltanatı tüm rezilliğiyle sürüp gidiyorsa, en başta milletvekilleri ellerini ceplerine atmıyorlarsa, kimse kusura bakmasın. Benden zırnık yok. Yirmi yedi mayıs sonrası açılan kampanyaya canı gönülden katılmıştım. Daha sonra bu kampanyaya benim gibi gönülden katılanların tümü pişman olmuştu. Hükümet özveride bulunmak isteyenleri gururla açıklarken, aklıma yıllar önce yaşadığım bir olay geldi. Yıl bin dokuz yüz atmış. Nişan düğünüm yoğun katılımla ve çalgıcıların çaldıkları oynak müziğin eşliğinde oldukça hareketli. Çok güzel bir köçek göbek atıyor. Davetlilerden biri kalkıp köçeğe beş yüz lira takıyor. Bu para o gün için beş dönüm tarla alabilecek güçte. Konuklar takılan beş yüz lirayı görünce gaza gelip para takma yarışına giriyorlar. Ellilikler, yüzlükler ve onluklar köçeğin üzerinde tomarla birikiyor. Para takanlar “helal olsun bu güzele” diyorlar. Altı yıl sonra Muğla’ya yerleşmiştim. İş yerimi açalı bir ay bile olmamıştı. Dükkanımın kapısı önünde oldukça şişman bir kadın dikildi. “Çok af edersiniz, size bir şey sorabilir miyim?” dedi. Sorabilirsiniz dedim. “Siz Menemenli misiniz? Evet Menemenliyim. Nevres’lerden misiniz? Evet Nevres’lerdenim. Beni tanıdınız mı? Hayır tanımadım. İçeri girip koltuklardan birine zorla sığarak oturdu. Demek beni tanımadınız? Ben senin nişanındaki köçeğim. Boşta bulunup neeeee demiştim. Nasıl şaşırmayayım? O güzel kadın bir varilden beter olmuş. Eski güzelliğinden eser kalmamış. Kadın anlatmaya başladı. “Köçeklik hayatımda en çok parayı senin nişanında kazanmıştım. Hacıoğlu göğsüme beş yüz lirayı takarken kulağıma fısıldamıştı. Bu beş yüz lirayı geri almak üzere takıyorum. Amacım size çok kazandırmak. Dediği gibi olmuştu. Gerçekten çok kazanmıştım” Çarşıda geziyorum. Ticarette işler kesat olunca yaprak oynamıyor diye bir söz vardır. O söze tam uygun bir ortam var. Dükkanların neredeyse tamamı sinek avlıyor. İş yeri sahipleri ayakta kalma savaşı veriyor. Bir ata sözü vardır. Kendisi himmete muhtaç bir dede, kendinde yok ki kime himmet ede? İş yeri sahipleri yarınını kurtarma savaşında. Bu ortamda kim kime ne verebilir ki? Buna rağmen hükümet şu resmi saltanat arabalarını samimi olarak elden çıkarsın. Ama her zaman yapıldığı gibi elli tanesini satıp, yerine yüz tane alarak değil. Gerçek anlamda resmi saltanata son versin. İşte o zaman tüm ülkesini sevenler, boğazından, giyiminden keser ve karınca kararınca devlete verebildiği kadarını verir. Hem de hiçbir karşılık beklemeden. *** Geçtiğimiz günlerde bir uçak kaçırma eylemi gerçekleştirilmişti. Kaçırılan uçak Atina’ya indirilmişti. Televizyon sunucusu bakın haberi nasıl veriyor. İstanbul Ankara seferini yapan bir uçağımız kaçırılmaya teşebbüs edildi. Hadi çıkın işin içinden. Uçak kaçırılmış, Atina’ya indirilmiş, sunucumuz teşebbüsten söz ediyor. Ne kadar dil fakiri olduk. Aydınlarımız her zaman isyan ederler. İki yüz kelimelik bir dil haznemiz var. Böyle dil olmaz diye. Üç gün önce İzmir Bornova’ya gitmiştik. Gelinimin ağabeyini ilk defa ziyarete gidiyoruz. Evi Bornova Osman Paşa’da. Bir seyyar satıcıya Osman Paşa’ya nereden gidilir diye soruyorum. Satıcı eliyle ileri gösteriyor ve “sola vıjn” diyor. Arabadakilere soruyorum ne anladınız diye? Eşim de, gelinim de, oğlum da hiçbir şey diyorlar. Sora sora evi buluyoruz. Dönüşte bir minibüsçüye Bayraklı’ya nerden gideriz diye soruyorum. Buradan tırın, tırın sağa diyor. Neyse ki ileride sağa dönüleceğini öğreniyoruz. Bir adresi bile doğru dürüst anlatamayacak kadar dil fakiri olmanın ezikliğini yaşıyorum. Kimseyi suçlamak haddim değil. Dil zenginliği için çok okumak gerekir. İnsanlarımız karın doyurmayı zor başarırken gazete, kitap okumayı kim düşünür? Savaşların olmadığı, barış içinde yaşanan bir dünya dileğiyle. Özcan Nevres
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |