Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür -Atatürk |
|
||||||||||
|
Turizmde İlkeler Evimin sokağında iki pansiyon var. Fokai pansiyon ile Huzur pansiyonu. Huzur pansiyonu denize sıfır olduğundan Alman ve Fransız turistler bu pansiyonun sadık müşterileri. Turistler gelip geçerken o su deposu ile klozete iğrenerek bakıyorlar. Onların bakışlarını gördükçe kahroluyorum. Sokağımızın karşısında İş Bankası lojmanlarının köşesinde iki çöp konteniyeri var Kara sinekler oğul gibi çöp bidonlarının üzerine inip kalkıyor. Sinek bolluğundan oldukça sıkıntıdayız. Evi ilaçlamak sorunumuzu çözemiyor. Ölenleri elektrikli süpürgeyle toplamaya fırsat bulamadan, pencereleri açar açmaz içeriye hücum ediyorlar. Sineklerden kurtulmak için belediyeden hiçbir yardım alamıyoruz. Kontaniyerlere lütfen çöpünüzü yere bırakmayınız. Bidona atınız diye uyarılar yazıp yapıştırdım, aldıran yok. Bir ilave daha yaptım. Dikkat!!! Bu uyarı sadece insanlar için geçerlidir. Uyarı etkili oldu. Çöpler eskisi gibi etrafa yayılmaz oldu. Komşularla birlikte her gün kontaniyerlerin altlarını süpürüp temizliyoruz. Menemen’den sırt motorumu getirip yakın çevremi gece gündüz ilaca boğdum. Sık sık da ilaçlıyorum. Komşularımın bir kısmı, bırakın komşularımı pansiyon sahipleri bile sineklere karşı olabildiğince duyarsız. Sırt motorunu sırtıma almak için hiç kimseden yardım alamıyorum. Neyse ki çabalarımla kara sinek bulutlarından kurtuluyoruz. Belediye hoparlörlerinden Yerel Gündem 21 in davet anonsunu duyunca belirtilen yere belirtilen saatte gittim. Solondaki kalabalık umulanın çok üzerindeydi. Yerel Gündem 21 in sorumlusu açılış konuşmasını yaptıktan sonra ilk sözü turizm müdiresi aldı. Esnafın duyarsızlığını ele alarak esnafı yerden yer vurdu. Foça’daki tüm esnafı dolaşarak Uluslar arası İstanbul fuarına katılıp Foça’mızı tanıtmak için açacağımız standa gereken parayı güçlükle bulabildik. Elimizde yeteri kadar para olmadığı için tanıtımımız yarım yamalak oldu. Biz bu standı Foça’mızı tanıtmak ve dolayısıyla esnafımızı kalkındırmak için açtık ama nedense esnafımızdan hiç destek görmedik diyerek konuşmasını bitirdi. Söz istedim. Başka söz isteyen olmadığı için bana hemen söz verildi. Müdüre hanım İstanbul’a kadar giderek Foça’nın tanıtımını yaptığında söz ediyor. Oysa Foça yeni bir tanıtıma gerek görmeyecek kadar tanınan bir kentimiz. Foça’nın sorunu tanıtım değil, etrafa saçılan çöpler, görsel kirlilikler ve eğitimsiz esnaf ve çalışanlardır. Evimin yakınındaki sokakta bir apartmanın kapısı yanında paslı bir su deposuyla eski bir klozet sergileniyor. Bunların antik bir değeri mi var ki orada tutuluyor. Sahil pislik içinde. Gazinolarda çalışan garsonlar olabildiğince eğitimsizler. Dün gece sahildeki bir gazinonun garsonu çişini yapmak için yakınındaki tuvalete gideceğine tarihi Beşkapılar’ın kapı sokuntusuna gitti. İşini bitirdikten sonra ellerini yıkamadan servise başladı. Bu durumu gören hangi insanın midesi o gazinoda yemek yemeyi kaldırır? Kaymakamlığın direklere astırdığı levhalarda kaymakamlığın şu sayılı ve tarihli kararıyla yaya kaldırımlarında bisikletlerle ve mobiletlerle gezmek yasaklanmıştır diye yazıyor. Bırakınız gezmeyi, o kaldırımlarda yarış yapılıyor yarış. Kuru yemiş satıcılarının arabalarında yerlere kabuk atmak yasaktır. Cezası yirmi milyon liradır diye yazılmış. Cezayı uygulayan yok ki takan olsun. Banklarda oturmaya utanıyorum. Zira bankların altında kabuk dağları var. Yasalar da, kurallar da uygulanmak içindir. Eğer uygulayamıyorsanız o kağıtları ve levhaları söktürün ki yasalar ve kurallar ayaklar altında kalmasın. Biz biri birimizden utanmayı kaldırmışız. Bari yabancı turistlerden utanalım diyerek sözlerimi tamamladım. Belediye başkanı söz aldı. “Biz insanlarımızı cezalarla değil, uyararak eğiteceğiz. Bu nedenle ceza uygulamaya taraftar değiliz.” Deyince yine söz aldım. Sayın Başkan, siz insanları hangi kadroyla uyararak eğiteceksiniz? Zabıta memurlarınız harika bir yapıştırıcı ile kıçlarından koltuklara yapıştırılmışlar. O yapışkan madde memurlarınızın ancak kapıya kadar çıkmalarına izin veriyor deyince salon alkıştan inledi. O günün gecesi zabıtalar uyarı gezilerine başladılar. Zabıtayı takan yok. Onlarda uyarmaktan vaz geçtiler. Neyse ki turistlerin gözü önündeki depo ve klozet bu sayede kaldırılmış oldu. Bu yazdıklarımı kendi çevreniz ile karşılaştırın. Değişen bir şey var mı? Yıllar önce Bir Delinin Hatıra Defteri’nin ünlü oyuncusu Yücel Çiftçi Muğla’da program yapacak. Bir Delinin Hatıra Defteri tek kişilik bir oyun. Üstelik mikrofon kullanılmadan oynanılıyor. Temsilin oynanacağı geceden önceki gece konuğum oldu. Sohbetimiz sırasında yarın gece işin çok zor olacak. Zira ay çiçeği yiyenlerin çıkardıkları çıtırdı sesleri arasında senin söylediklerin karan bola gidecek. “Yapma be abi” dedi. Kolayı var dedim. Sahneye çıktığında temsile başlamazsın. Bu gürültü arasında söylediklerim duyulmayacağı için çekirdeklerinizin bitmesini bekliyorum dersin. Ertesi gece Zeybek sinemasında sahneye çıktı. İzleyiciler ay çiçeği çekirdeği yemeye ara veremediklerinden alkışa bile gerek duymadılar. Yücel Çiftçi bir süre bekledikten sonra “temsilime niçin başlayamadığımı biliyor musunuz” diye sordu. Aldıran yok. “Sevgili izleyicilerim, salonumuzu fareler basmış, onların yedikleri çekirdeklerin bitmesini bekliyorum” deyince salon tam bir sessizliğe büründü. O gece müthiş bir performans sergiledi. Temsil çok beğenilmişti. Yücel Çiftçi ile arkadaş olduğumu bilenler ısrarla yeni bir gece düzenlememi istediler. Yücel seyirciden memnun kalmamıştı. Bu nedenle yeni bir temsili gerçekleştiremedik. O temsilden kazancımız o geceden sonra sinema salonlarında çekirdek yenmesinin yasaklanması olmuştu. Ne kötü alışkanlık bu kabuklu çerez işi. Sigara kadar insanların iliklerine işlemiş. Yarattığı görsel kirliliğe de aldıran yok. Eşimle sahilde yürüyüş yapıyoruz. Bazen oturma gereği duyuyoruz. Altı temiz bir bank bulamadığımızdan oturmaktan vazgeçiyoruz. Nedeni de bankın altındaki kabukların bizim eserimiz olduğunu zannederler diye. Turizm ve temizlik. İkisi iç içe girmiş bir kavram. Bacasız fabrika turizm için elimizden geldiği kadar temiz olmamız gerekir. Bol kazançlı bir turizm sezonu dileğiyle. Özcan Nevres ozcannevres@hotmail.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |