|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
2 Aralık 2003
Anne Olmaya Zaman Bulamamak
Kâmuran Esen
Neden bir çocuk annesiyim? |
|
Bir çocuk annesiyim.O nedenle yıllarca çevremdekilerden - özellikle yaşlılardan - hep eleştiri aldım, öğüt aldım.... “ Neden tek çocukla kaldın!”........” Bir çiçekle yaz geçmez.”...... ”Bir çocuk, hiç çocuk.”....” Neden ikinci bir çocuk düşünmedin? ” sözleriyle adeta azarlandım.....Hele hele kız annesi olduğumu bilen veya öğrenen hemen herkes tarafından, “ Belki oğlan olur.” diye, ikinci çocuğa özendirilmek istendim........Bu “ille de erkek çocuk” saplantısı, toplum olarak içine düştüğümüz büyük bir yanılgı.
Oysa benim, ikinci kez anne olmaya hiç ama hiç zamanım olmadı ki!.....Öğretmenlik hayatım çok yoğun geçti. Günde beş, son yıllarda altı saat ders, derslerden sonra yetiştirme veya öğrencilerin beşinci sınıfta girecekleri sınavlara hazırlık kursları, halk oyunları ekibi çalışmaları, zaman zaman müsamere çalışmaları ve başka sosyal etkinlikler.......Ayrıca bir ev kadınıydım.Çekip çevirmek zorunda olduğum bir evim vardı. Evet, bir öğretmendim ama aynı zamanda anneydim, eştim, hatta bir evin geliniydim. Omuzlarımdaki yük öylesine ağırdı ki!Yanımda, sürekli benden bir şeyler isteyen, benden bir şeyler bekleyen birileri vardı. Kadın olmak zordu...Bu yoğun koşturmaca içinde; ikinci bir bebeğe ayıracak uygun haftaları, uygun ayları, uygun seneyi bir türlü bulamadım.
Birinci sınıfı okuttuğum yıllarda, asla anne olamazdım. Birinci sınıf; zevkli olmakla beraber, çok çalışmamı gerektiren bir sınıftı, yorucuydu. Birinci sınıf, en önemli sınıftı. Öğrenciler okuma - yazma öğreneceklerdi. Günlük yaşamda, diğer sınıflarda kendilerine gerekli olacak birçok bilgi ve becerilerin temelleri birinci sınıfta atılacaktı.O nedenle birinci sınıfı okuttuğum yıllarda anne olamazdım. Birkaç haftalığına veya birkaç aylığına sınıfımı bir başkasına bırakamazdım.
İkinci sınıfı okuttuğum yıllarda, anne olmaya yine zamanım yoktu...Çünkü birinci sınıfta okumayı- yazmayı öğrenen öğrenciler, bu becerilerini ikinci sınıfta geliştireceklerdi. Matematikte birçok bilgi, beceri, pratiklik kazanacaklardı. Birinci sınıfta hazırladığımız malzemeleri ya da ham maddeleri kullanmayı, işlemeyi öğreneceklerdi. Eğer öğrenciler ikinci sınıfta yeteri kadar eğitilmezlerse, üçüncü sınıfta çok zorluk çekerlerdi.
Anne olup izne ayrıldığımda, elbette yerimi bir öğretmen dolduracaktı. Ama o öğretmen ne kadar çalışkan, ne kadar iyi bir öğretmen olursa olsun, asla yerimi tutamazdı. Çünkü; öğrencilerimi ruhsal yönden hiç tanımayan, onların başarı grafiklerini, ferdi farklılıklarını , seviye gruplarını bilmeyen ve sınıfımda ancak bir süreliğine öğretmenlik yapacak bir öğretmenin yeteri kadar başarılı olması mümkün değildi.......Bunu bir örnekle açıklamak isterim: Bir ev hanımı düşünün. Bir akşam yemeğine, kendisine misafir gelir...Yemekler yenilir. Misafir, masanın toplanmasına, bulaşıkların yıkanmasına yardım eder...Misafirler gider...Ertesi gün evin hanımı, mutfakta aradığı bazı şeyleri yerinde bulamaz.Örneğin tuzluğun, şekerliğin, sürahinin yeri değişmiştir. Arızalı olduğu için kendisinin çok dikkatli kullandığı, contası aşınan mutfaktaki musluk su damlatmaya başlamıştır. Buzdolabının , fazla ağırlık kaldırmayan rafına ağır bir tencere konulmuştur; raf bel vermiştir, hatta belki çatlamıştır...Bundan şu sonuca varabiliriz: Bir işi en doğru ve en güzel, o işi yapmaktan birinci derecede sorumlu olan kişi yapabilir........Demek ki ben, ikinci sınıfı okuttuğum yıl anne olamazdım, sınıfımı bırakamazdım.
Üçüncü sınıf, çok ama çok önemliydi, çocuklar için bir sıçrama noktasıydı.Bırakın anne olmayı, hasta olmaya bile zamanım yoktu. Çünkü öğrenciler seneye dördüncü sınıfı okuyacaklardı. Dört, ağır bir sınıftı.Öğrenciler Fen Bilgisi, Sosyal Bilgiler, yabancı dil gibi yeni dersler alacaklardı. Matematik konuları ağırlaşacaktı. Dördüncü sınıfı kaldırabilmeleri için, üçüncü sınıfta çok iyi bir eğitim almalılardı. Aksi takdirde, dördüncü sınıfta bocalarlardı.....O halde ben üçüncü sınıfı okuttuğum yıllarda da anne olamazdım.
Dördüncü sınıfı okuttuğum yıllarda, anne olmayı düşünemezdim bile...Dersler, üçüncü sınıfa göre çok ağırdı.Öğrencilerim seneye Parasız Yatılı , Anadolu Lisesi , Fen Lisesi ve Bursluluk Sınavına gireceklerdi.O sınavlarda başarılı olabilmeleri için, kendilerinin şimdiden çok iyi yetiştirilmeleri gerekiyordu. Ders haricinde, onlarla çalışmam gerekiyordu. Kurslar, testler, normal derslerin dışında verilecek ödevler, bu ödevlerin kontrolü ve bunlar için evde yapmam gereken çalışmalar...........Kısacası ben dördüncü sınıfı okuttuğum yıllarda da anne olamazdım.
Hele hele beşinci sınıfı okuttuğum yıllarda , bir bebeğe ayıracak haftalarım, aylarım hiç yoktu. Beşinci sınıf, son sınıftı. Öğrencilerime bu yıl ne verebilirsem, kârdı. Bu sınıfta kalacak eksikleri tamamlayabileceğim başka bir yılım yoktu. Beşincisi sınıf; yedeği, telâfisi olmayan bir sınıftı. Ayrıca öğrencilerimin bu yıl girmeleri gereken sınavları vardı. Kendilerini çok iyi yetiştirmeliydim. Sınavlarda, ilkokul programının dışındaki konularla ilgili sorularla karşılaşacaklardı. O nedenle ders saatleri yetmezdi. Son dersten sonra kurslar vermeliydim. Akşamdan sonra evde, öğrencilerimin düzeylerine uygun testleri kendim hazırlamalıydım.Bir sonraki günün derslerine hazırlı girmek için, çalışmalıydım........İşte bunun için, beşinci sınıfı okuttuğum yıllarda asla anne olamazdım.
Böylece, yıllar yılları kovaladı. Ve ben, öğretmenlik hayatım boyunca ikinci kez anne olacak zamanı; bir bebeğe ayıracak haftaları, ayları, uygun seneyi hiç bulamadım. İkinci kez anne olacak zamanım hiç olmadı, olamadı....Bir de şu vardı: Etrafımda her zaman sevebileceğim çocuklar vardı. Çocuklarla çok içiçeydim.O nedenle küçük bir çocuğa, bir bebeğe pek özlem duymadım. Okulda çocuklar, eve gelince çocuklarla ilgi yaptığım çalışmalar. Günümün büyük bir kısmı onlarla doluydu. Ben onların yanındaydım, onlar benim yanımda...........Zannettim ki yaşamımda, öğrencilersiz bir dönemim hiç olmayacak...Veya böyle bir dönem hiç aklıma gelmedi.
Yıllar sonra emekli oldum...Aradan dört yıl geçti........Şimdi yanımda ne öğrencilerim var ne kendi çocuğum. Meyvesiz bir ağaç gibiyim......Bazen soruyorum kendime: ” Ben yıllarca öğretmenlik yapmadım mı? O yaşadıklarım bir rüya mıydı? Gördüğüm uzun bir rüyadan mı uyandım? ”........Ve yine kendime soruyorum bazen: “ İkinci kez anne olma mutluluğunu - öğrencilerim için - kendimden esirgedim. Kızıma, bir kardeş sevgisini tattırmadım.......Mesleğime, öğrencilerime bu denli bağlı olmak, bu denli idealist olmak acaba ne kadar doğruydu? Yoksa bir hata mı yapmıştım? ”
Kendime sorduğum bu soruların yanıtını, şimdi yine öğrencilerimde buluyorum............Hani bazı günler, geceler vardır.İnsan bu günlerde, sevdikleri tarafından hatırlanmak,aranmak, sorulmak ister.Ben de siterim doğal olarak.Ve hatırlanırım da...Dini bayramlarda, yılbaşlarında, anneler gününde hele hele Öğretmenler Günü geldiğinde, öğrencilerim beni hiç unutmazlar.Annelerini arar - sorar gibi bana telefon ederler, evime gelirler, kart yazarlar, hatta mektup.............Bu özel günlerde bazı yakınlarım beni unutabilir ama öğrencilerim hiç unutmazlar.
Kısacası; ikinci, üçüncü kez anne olamadım. Anne olmaya, anneliği tekrar yaşamaya zaman ayıramadım. Ama; onlarca, yüzlerce çocuğun öğretmeni olabildim. Kendilerini çocuğum gibi sevdim, kendileri tarafından anneleri kadar sevildim. Bu nedenle hem gururlu hem mutluyum. Bir çocuğun öğretmeni olmak, onun annesi olmakla eşdeğerdedir. Bir çocuğun annesi olabilmek için; ille de o çocuğu doğurmak, onu emzirmek gerekmiyor. Çocuk anne karnında şekilleniyor, fakat; yaşamı boyunca ihtiyaç duyduğu duyacağı sevgiyi, şefkati, sıcaklığı öğretmenin o kocaman yüreğinde buluyor.
İşte böyle........Yaşamım boyunca, yalnızca bir çocuk dünyaya getirdim. Bedenen bir kez anne oldum ama benim yüzlerce çocuğum var. Ben bir değil, yüzlerce çocuğun annesiyim. Çünkü ben bir öğretmenim.
:: Eli öpülesi bir anne . |
Gönderen: Fikret Simsek / Almanya
|
25 Aralık 2003 |
|
| Kamuran Esen hanim . O bir cok cocugun annesi oldum demisiniz , siz gercekten böyle hissederek onca sene ögretmenlik yaptiniz .
Ben sizi öyle güzel bir insan , oldugunuz icin kutluyorum .
Sevgiler |
:: Kalemine sağlık |
Gönderen: Levent KOÇAK / Bursa
|
7 Aralık 2003 |
|
| Sevgili Kamuran, anne olmanın ne demek olduğunu, kaygılarını ve bir eğitimci olarak karşılaştığımız onca çocuğun aslında bizim için neyi ifade ettiğini sanırım sen olmasaydın asla öğrenemeyecektim. Böyle yürekten, böyle sevgi dolu bir yazıyla bana kendimi bulmamda bir adım daha attırdığın için kalemine sağlık... |
:: mükemmel |
Gönderen: despina kazak / İstanbul/Türkiye
|
4 Aralık 2003 |
|
| her zamanki gibi mükemmelsiniz. Kadınların bu kadar mı ortak noktaları olur? Ben de ikinci bir çocuk düşünmedim ama sizden farklı sebeplerden. Ben çocuğum için çalışma hayatını yarıda bıraktığım için onu büyüteyim kendim için de bir şeyler yapayım istedim. Yazılarınızı her zaman zevkle okuyorum. |
|
Söyleyeceklerim var!
Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?
Yazıları
yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz
ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız,
yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.
Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.
|
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
|
Okumak ve yazmak bir tutkudur benim için. Yazdıklarımı okuyucularla paylaşmak amacıyla buraya gönderiyorum. Yıllardır, yerel bir gazeteye haftalık köşe yazıyorum. Mudurnu Belediyesinde gönüllü kültür müdürü olarak çalışıyorum.
Yayımlanmış Kitaplarım:
-Şiirlerle Öyküler - şiir / Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yazarlar Dizisi ( 1988). . . . . . . .
-Sevgi Yumağı - şiir ( 1997 ). . . . . . . . .
-K. Esen'in Kaleminden Mudurnu - derleme / Mudurnu Kaymakamlığı Kültür Hizmetleri Dizisi ( 2002 ). . . . . . . . . . .
-Oynatmayalım Uğurcuğum- deneme , anı / --Senfoni Yayınları ( Haziran / 2004 )
-Mudurnulu Fatma Nine'nin Günlüğü - Baskıya hazırlanıyor
Etkilendiği Yazarlar:
Okuduğum her yazardan veya yazıdan etkilenirim. Bende bir etki bırakmayacak, herhangi bir şey öğretmeyecek bir yazı düşünemiyorum.
|
|
bu
yazının yer aldığı
kütüphaneler |
|
|
|