Ben bir öğretmen değil, bir uyandırıcıyım. -Robert Frost |
|
||||||||||
|
Konuşmak sanattır. Ne yazık ki ağzı olan konuşuyor ve çam üzerine çam deviriyor. Sayın başbakan ak iktidar ak elli başkanlarla geliyor diyor. Tamam sayın başbakanımız. Eli ak olanların tümü oylarını sizin ak iktidarınızın adayına versinler. Ama benim ellerim halkımızın elleri gibi nasırlı, çatlak ve biraz da kirli. Kimimiz ekmeğimizi topraktan çıkarırız. Kimimiz ateşin karşısında demir döverek, cam üfleyerek. Hele bir kesim var ki, kimi ekmeğini çöp bidonlarından, kimi de ayakkabılarımızla kirlettiğimiz merdivenleri temizleyerek. Kimileri kirli, çatlak ellerini yastık ederek başlarını dayadıkları kara taşta yorgunluklarını gidermeye çalışırken, kimileri diskolarda, barlarda yorgunluk nedir bilmeden çalkalarken, daha yumuşak olsun diye kremledikleri elleri ak mı ak ışıl ışıl parlamakta. Sormak gerekir, hangisinin eli daha ak diye. Benim ellerim ak değil, çatlak ve kirli de değil. Kumral tenimin gereği kumral ellerim var. Benim ellerimden biri her zaman Düşünen Adam heykelindeki gibi hep şakağımda. Memur, işçi, emekli, şehit, dul ve yetim aylığı alanların aldıkları maaşla nasıl mucizevi bir şekilde geçindiklerini kara kara düşünüyorum. BAĞ-KUR emeklisiyim. Eşim en yüksek dereceden memur emeklisi. Biraz da yan gelirim var. Evim kira değil. Buna rağmen ayın sonunu ucu ucuna ancak denk getirebiliyoruz. Halime şükrediyorum ama şimdilerde üzerime yeni bir dert çöktü. Bu derdin altında ezim ezim eziliyorum. Sayın başbakanımız aldığı altı milyar maaşla geçinemiyormuş. Bu yüzden dünyada başka örneği olmasa da o ticaret yapmayı sürdürmek zorunda kalıyormuş. Sayın başbakanımızın haline baktıkça iyi ki başbakan değilim diyorum. Zira benim arkamda beni destekleyecek, ticaret yapmamı sağlayacak tek bir firma bile yok. Benim ellerim ak değil. Benim ellerim çatlak değil. Kirli de değil. Ben kumral ellerimle oyumu ak vaatlere değil, ellerinin rengine bakmadan iş yapacağına inandığım adaya vereceğim. Balkonumdan gün batımını seyrederken baharın müjdecisi çiçek açmış ağaçlardaki beyazlığın güzelliği ilişiyor gözlerime. Denizin mavisi ile parktaki ağaçların yeşilinin yarattığı doyumsuz güzelliğe ağaçların açtığı beyaz çiçekler güzel bir kadının boynundaki pırlanta gerdanlık gibi ışıl ışıl bir güzellik katıyor. Biri bu güzelliğe gözünü dikmiş. Oraya kütük evler yapacağım diyor. Projesini hazırlamış bile. Büyükçekmece’nin tek yeşil alanı bu park. Büyükçekmece’nin tek oksijen deposu. Bu müthiş güzelliğin kütük evler uğruna yok edilme planı, doğa severlerce, çevrecilerle dişe diş, tırnağa tırnak bir mücadeleyle engellenmelidir. Büyükçekmece’liler hangi partinin adayı olursa olsun, bu projeye destek veren adayların hiç birine oy vermemelidirler. Seçilecek başkanın ilk işi bu projeyi iptal etmek olmalıdır. Bu parkın içinde biriken çöplerin kaldırılmamasının, park içinde temizlik yapılmamasının, Gazi Mustafa Kemal caddesi ile arasındaki duvarın bakımsızlığı, yarattığı görsel kirliliğe karşı umursamazlığın nedeninin bu projede yattığı anlaşılmaktadır. Yaratılmak istenilen imaj bu kirlilik ancak kütük evler sayesinde ortadan kalkar. Oysa kazın ayağı öyle değil. Çevreci bir belediye başkanı parkın içini güzelce temizlettikten sonra uygun yerlere su yatakları döşetir. Yükseltiden yararlanarak şelalelerden akan sularla yaz sıcağının bunaltıcılığını azaltırken, su akağının etrafına koyduracağı banklarda insanlarımıza güzel bir dinlence sağlar. Bu şekilde bir düzenleme yeşil dokuya en küçük bir zarar vermeyeceği gibi ağaçlara da yararlı olur. Ağaçların yaz boyunca daha yeşil kalmasını sağlar. Ellerim kumral benim. Ak değil. Ellerimin tuttuğu kalem hiç satılmadı, ölünceye kadar da satılık değil. Kalemim hep doğruları yazdı. Doğruları yazdığı için de fişlendi. Ne fişlenmek, ne tehditler beni hiç yıldırmadı. Muğla’da bir Adalet Partili “sen bu memleketin başına bela mı geldin” demişti. Zira Ulus, Demokrat İzmir ve Devrim gazetelerinde yazdıklarımdan hoşlanmıyordu. Hayır, ben Muğla’nın başına değil, hırsızların, vurguncuların ve çıkarcıların başına bela olmak için geldim demiştim. Beni zor durumda bırakmak için hiçbir açığımı bulamayınca hakkımda komünist olduğum ihbarı yaptılar. Ondan da aklandım. Hiç birinden yılmadım ve Muğla’ya bir çok şey kazandırdım. Büyükçekmece’de Kaymakamlık binasının arkasındaki tarihi ahşap köşkte başlatılan restorasyon çalışmalarını zevkle izliyorum. Devam Özcan Nevres diyorum. İyi şeyler oluyor. Özcan Nevres ozcan@nevres.net
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |