Seviyorum, öyleyse varım. -Unamuno |
|
||||||||||
|
Genel Kurmay Başkanı günlerdir merak edilen basın açıklamasını yaptı. Kıbrıs konusunda farklı görüşleri olanlar için Sayın Hilmi Özkök bilinenlerin ötesinde fazla bir şey söylemedi. Fazla bir şey söylememesine rağmen Ulu Önder Atatürk’ün sözlerinden alıntılar yaparak aba altından sopa gösterdi. Ordu bu ulusun ordusudur. Anayasanın orduya verdiği görevler vardır. Gerektiğinde ordu gerekeni yapacaktır diyerek bazı sakıncaları anlaşılır bir dille anlattı. Üzerinde en fazla durulacak olanı ise Amerika ile konuşulanlar bizim istediğimiz doğrultuda değildi diyerek ordumuzun tavrını açıkça ortaya koymasıydı. Internet’te ve basında orduyu ve şahsını yıpratmak için yazılanları da kınadı. Kendisine Cumhurbaşkanlığı teklif edildiğini bu nedenle suskun kaldığını söyleyenlere karşı da “ben hedeflediğim son noktaya varmış bulunuyorum. Genel Kurmay Başkanlığım sona erdiğinde köşeye çekileceğim” diyerek son noktayı koydu. Internet’te Sayın Rauf Denktaş’a çirkin sataşmalar var. Onun AB yolunda engel olduğuna inanan vatan sevgisinden yoksun kişilerin olması çok düşündürücü. Rum vahşetini yaşamış olan bir insanın AB nin sözlü garantisine inanması mümkün mü? O ilerlemiş yaşına rağmen temsil ettiği toplumun haklarını sonuna kadar koruma azminde olan yüce ve saygın bir insandır. Ne yazık ki boyalı basının neredeyse tüm köşe yazarları ağız birliği yapmışçasına var güçleriyle AB uğruna KOFi Annan’ın sunduğu anlaşmanın imzalanmasını istiyorlar. AB birliğine alınmamıza Sayın Rauf Denktaş hiçbir şekilde engel değildir. Engel olanlar ise AB ülkeleridir. Çoğu açıkça Türkleri ülkemizde görmek istemiyoruz diyorlar. Hele bir mayısta Güney Kıbrıs AB ye alındıktan sonra Türkiye’nin AB ye katılması hiçbir şekilde mümkün olamaz. Zira AB ye alınmak için üye ülkelerin oy birliği ile karar almaları ön şarttır. Bu durumda Türkiye Yunan ve Kıbrıs hükümetlerinin vetolarından kurtulamaz. Sayın Denktaş’ı köşeye sıkıştırarak elde edileceği sanılan başarı Kıbrıs’ın ve dolayısıyla ülkemizin başına ne işler açacağını zaman gösterecektir. Zira Yunanistan’ın Megalo İdeası Yunanlılar için hiç sönmeyen meşale olmuştur. Savaşta savaşı kaybeden taraf kazanana kan bedeli ödemek zorundadır. Oysa Yunanistan kaybettiği savaşlarda bile almasını çok iyi becermiştir. Önce Girit’i almayı başardı. İkinci Dünya savaşı sonrası On İki Adaları. Daha sonra kara sularını altı mile çıkarmayı başararak Ege’yi bir Yunan gölü haline getirmenin ilk adımını attı. Kara sularını on iki mile çıkarmak için de fırsat kolluyor. Lozan antlaşmasında statüsü belirlenmemiş adacıkların burnumuzun dibinde olmasına aldırmadan Kardak krizini çıkardı. Şimdilerde ise Kıbrıs’ın tamamını ele geçirme sevdasında. Ne yazık ki bu sevdasının gerçekleşmesine yardımcı olanlar var. Neden tüm dünyaya Kıbrıs gerçeğini anlatmakta bu denli beceriksiziz. Dünyada nüfusu iki yüz binin altında onca devlet varken nüfusu iki yüz bini aşan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini dünya tanımamakta neden bu denli ısrarlı. Dünyayı saran Yunan hayranlığı ve sempatisi mi? Yeni bir devletin kurulabilmesi için üç ana faktör aranıyor. Dil, din ve ırk. Bu faktörlerin üçü de Kıbrıs Türk’lerinde var. Otuz seneden beri yerlerinden oynamış olan taşların neredeyse tümü yerlerine oturmuş. Annan planı sayesinde bu taşlar tekrar yerinden oynayacak ve belki de eskisinden çok daha kanlı olaylara neden olacak. Başbakan Talat Rum’ların ayağına gideceğine Cumhurbaşkanı sayın Rauf Denktaş ile birlikte tüm dünya ülkelerinin başkentlerine gidip devlet yetkililerine Rum vahşetinin belgelerini önlerine sererek bizi tanıyın kampanyası başlatsa daha iyi olmaz mı? Vatan uğruna böyle bir fedakarlık tarafsız ülkelerce olumlu karşılanmaz mı? Vatan topraklarının Rum parasıyla parça parça elden çıkması hangi Türk’ün içini sızlatmaz? Bu gün kan gövdeyi götüren Filistin’de öyle olmamış mıydı? İsrail devleti zengin Yahudilerin Arap’lardan satın aldıkları topraklar üzerinde kurulmadı mı? İş işten geçtikten sonra dövünmek, ağlamak neye yarar? Özcan Nevres ozcan@nevres.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |