Özgürlük sevdası insanın başkalarına duyduğu sevgidir; güç sevdası insanın kendine duyduğu sevgidir. -Hazlitt |
|
||||||||||
|
Çocukluğumda, herkesten çok sevdiğim bazı kişiler vardı. İşte bunlardan biri Hötdük Nine’ydi. Annem hastalanıp hastaneye yattığında, bize bakan akrabamız. Ona neden Hötdük Nine diyorduk, bilmiyordum. Akrabamızdı ama, akrabalık derecesini de bilmiyordum. Bizim ninemizdi işte. O, yalnız bizim değil, bütün köyün Hötdük Ninesiydi. Çok yaşlıydı, kısa boyluydu. Hafif kamburu vardı. Eğilerek yürüdüğü için, boyu daha da kısalırdı. Konuşurken ağzında birkaç tane kalmış dişleri görünürdü. Yemek yerken zorlandığını farkederdim. O yaşlı halinde peşkir düğümlerdi.( Peşkir, yerli dokuma kumaşından yapılan havluydu. Bu havlunun uçlarına, makröme düğümüyle dantel gibi bir şey yapılırdı. Yapılan bu işe, peşkir düğümlemek denirdi.) Becerikli ablam, Hötdük Nine namaza durduğunda, hemen peşkiri alır, düğümlemeye devam ederdi. Ninemizin namazı bitirmesine yakın, hemen bırakırdı. Ablam o yaşta bile çok becerikliydi. Ben ise elişinden hiç anlamıyordum. O yaştaki çocuğun yapamayacağı şeyleri yapardı ablam. Hötdük Nine peşkiri tekrar eline aldığında, ablamın peşkiri düğümlediğini farketmezdi bile. Demek ki ablam, onun kadar güzel yapabiliyordu. Bu nedenle Höddük Nine, ablamın yaptığı yeri anlayamıyordu. O zaman ben ablamla gözgöze gelir, ninemize belli etmeden gülerdik. Annem rahatsızlanmıştı bir gün. Babam annemi kasabaya götürdü. Ve annem bir müddet kasabada kaldı. Sanırım hastanede yatıyordu. Bize her şeyi açık açık söylemiyorlardı. Onun için, anneme ne olduğunu, nerede olduğunu tam olarak bilmiyorduk. Annemim yokluğunda Hötdük Nine bakmıştı bize. Üç kardeşin yemeğini hazırlıyor, evi toparlıyor, yapılması gereken her şeyi yapıyordu. Hötdük Nine çok uysal bir kadındı. Bize hiç kızmazdı. Biz de onun bu yumuşaklığından yüz bulur, yaramazlıklar yapardık. Gece olup yataklarımız serilince, canavarcılık oynamak gibi. Canavarcılık çok zevkli bir oyundu. Ablamla ben yorganın altına saklanırdık. Erkek kardeşim canavar olurdu. Bize saldırır, yorganı üstümüzden çekip, bizi yemek isterdi. Ablamla ben, kendimizi canavardan korumak için, ona saldırır, gerçek canavar görmüş gibi çığlıklar atardık. Kardeşim de bir canavarın yapması gereken her şeyi yapardı. Korkunç sesler çıkararak, bizim üzerimize çıkar, tepinirdi. Yüzüne, ağzına ve gözlerine korkunç şekiller verirdi. Hötdük Nine bize bir şeycikler demezdi. Oturduğu sedirde, ne olduğunu anlamadığım bir şeyler mırıldanarak peşkirini düğümlemeye devam ederdi. Söyledikleri ilâhi miydi, türkü müydü anlayamazdım. Hötdük Nine namaz kılarken ona şakalar yapardık. Özellikle erkek kardeşim. Onun karşısına geçer, dilini çıkarır, namazda kadıncağızı güldürmeye çalışırdı. Onun tam secdeye ineceği zaman, seccadenin üzerine yatardı. Ablamla ben de kardeşime uyardık, ona destek verirdik. Evet biz ablaydık ama sonuçta biz de çocuktuk. Zaten birer yaş aramız vardı. Onun yaptıklarına kahkahalarla gülerdik. Hötdük Nine namaz sırasında güçlü bir “Allahüekber” sesiyle bizi, özellikle kardeşimi uyarırdı. Belki tüm bunları, annemizin yokluğunun üzüntüsünü üzerimizden atmak için yapıyorduk. Genelde uslu çocuklardık. Hötdük Nine de sanki bizim duygularımızı anlıyor gibiydi. Bize kızmıyor, bizi incitmiyordu. Annemizin yokluğunda, bizim bir tarafımızın kırık olduğunu biliyordu. İlk bakışta annemizin hastalığı sanki biz çocukların hiç umurumuzda değilmiş gibi görünse de, aslında öyle değildi. Evet, zaman zaman yaramazlıklar yapıyor, eğlenceli oyunlar oynuyorduk ama, içimizde fırtınalar esiyordu. Gece yatağa girdiğimde ve oyundan dönüp evde annemin yerine Hötdük Nine’yi gördüğümde çok kötü oluyordum. Kimseye göstermeden ağlıyordum. Göğsümün içinde yanan bir ateş var gibiydi. O ateş yandıkça, ince bir sızı duyuyordum. Annemi hem çok özlüyor, hem de çok merak ediyordum. Annemize bir şey olursa, biz ne yaparız diye düşünüyordum. Aradan çok uzun yıllar geçmesine rağmen, Hötdük Nine'yi hiç unutmadım. Annemin yokluğunda bize sahip çıkan Hötdük Ninemi çok seviyor, kendisini rahmetle anıyorum. Ruhun şadolsun Hötdük Nine!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Kâmuran Esen, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |