Bulanmadan ve donmadan akmak ne hoştur. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
Aylarca dört duvar arasına sıkışmaktan, kışı pencere arkasında geçirmekten bunalırız. Bakışlarımız donuklaşır, benzimiz sararır. Gözümüz yolda, kulağımız seste; bahardan bir işaret bekleriz, hacı yolu bekler gibi. O da nazlanır, bir türlü gelmek bilmez.Takvimler, baharın başlangıç tarihini her ne kadar 21 Mart olarak yazsa da; biz biliriz ki, onun gelmesi mayısı bulur. O nedenle, cemrelerin düşmesi bile; baharın gelişinin işareti değildir bizim için. Cemreler düşerken biz de odun - kömür derdine düşeriz. Kazma kürek yakmamak için, oduna- kömüre takviye yaparız. Biliriz ki kış, gücünü bizde dener. Bizi çok sever; çekip gitmez, minderi kaba gelen konuklar gibi. O nedenle Şubatta, Martta parlayan güneşe karşı tedbirli oluruz, cemreler düştü diye sevinmeyiz. Mart güneşi bizim için; " Eşek öldüren güneş, kadını dövdüren güneş," tir. Nisan ayına girdik ama, ağaçlarımız daha yeni tomurcuk. Açmaya korkuyor gibiler. Gecenin, sıfırın altına düşen sıcaklığına karşı tedbir alıyorlar sanki. Ağaçlar, çiçekli bitkiler; pusuya yatmış, baharı bekliyorlar. Soğuklar biter bitmez, soyunacaklar kabuklarından, boy gösterecekler. Ama ne mümkün! Soğuklar fırsat mı veriyor! Oysa nasıl özledik baharı! Bahçelerimizi, balkonlarımızı çiçeklerle donatmak için sabırsızlanıyoruz. Çiçeklerimiz, soğuğa az da olsa dayanıklı olan sardunyalarımız bile, şu mevsimde hâlâ içeride. Ilık bahar günleri geldiğinde; parka koşan çocuklar gibi dışarıya çıkaracağız onları. Çiçek deyip geçmeyin! Onlar, bizim yaşama sevincimiz. Çiçeklerimiz büyüyüp boy attıkça, renk renk açtıkça; içimiz aydınlanıyor. Bir canlıyı büyütüp, yaşatıyor olmanın sevinci dolduruyor içimizi. Benim de var sardunyalarım. Kışa girerken, ellerim titreye titreye kopardım dallarını. Her birini küçük saksılara diktim. Onlarca hem de. Kendilerine en uygun ortamı bulmak için, evimin içinde gezdirip durdum kış boyu. O camdan bu cama; o köşeden şu köşeye taşıdım kedi yavrusunu taşır gibi. Sardunyalarımı kışın suladım, çiçek vitaminleriyle besledim.Tül perdenin arkasından alabildikleri zayıf güneşle büyüttüm. Şimdi onları bahçeye, balkonuma, evimin önündeki köprünün ahşap giydirmesinin üstüne dikeceğim. Onların çeşit çeşit renkleri içimi kıpırtadacak. Her renk sardunya, benim için ayrı bir anlam ifade ediyor.Tıpkı; halı ve kilimlerde olduğu gibi. Mavi- umut, kırmızı- aşk, yeşil - murat, sarı- hüsran vs.....Yeter ki bahar gelsin hele. Bu sabah kuş sesleriyle uyandığımda, baharın gelmekte olduğuna inandım biraz. Cemreler düştü, gündüzler uzadı, kuşlar ötüşüyor.Yani bahar, müjdecilerini çoktan gönderdi. Kendisinin gelmesi yakındır. Haydi bahar! Gözümüz yolda , bekliyoruz gelmeni.... O da ne! Sardunyamın tomurcuğu yırtmış kabuğunu, pembe rengiyle gülümsüyor bana penceremin kenarından. Aman Tanrım! İşte eflâtun sardunya, şu da kırmızı. Mor bir sardunya da, belirli belirsiz göz kırpıyor...Güneş, daha erken doğdu odama bugün. Evimin karşısındaki erik ağacının uçlarında çiçekler gördüm. İçim kıpırdadı. Canım kırlara gitmek istiyor. Bahar geldi mi ne! 1 / Nisan 2006 / Mudurnu
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |