Dünya hayal gücünün tuvalinden başka birşey değildir. -Henri David Thoreau |
|
||||||||||
|
Ağaçların yeşili, yavaş yavaş sarıya bırakıyor yerini.Yapraklar, terk etmeye hazırlanıyor tutunduğu dallarını. Sardunyalarımın bile eski neşesi yok. Çiçekleri azaldı. Aynı saksıyı paylaştığı petunyalar, çoktan solup gittiler. Oysa , hayata birlikte açmışlardı gözlerini. Var mıydı böyle koyup gitmek?Şurda güzel güzel paylaşırken toprağı, aynı elden verilen suyu? Sardunyalar, yine de vefalı çiçekler. Hem vefalı, hem sabırlı. En son onlar terk edecek balkonumu. İşte komşu İsmet Teyze. Soğuk havalarda giydiği ceviz kabuğu rengindeki yeleğini geçirmiş sırtına. Hem de " Daha Eylül bir" der demez. Mahalle arasında giydiği terliklerini çoktan çıkarıp atmış. Lastik ayakkabılara emanet etmiş yaşlı ve yorgun ayaklarını.Yazın dimdik yürüyen kadın, sanki dar bir giysiye sığdırılmış gibi yürüyor. Bizim memleket de, dokuz köyün doğrucusu hani. Sonbahara girdik diye, hemen böyle soğuyacak ne var sanki! Gökyüzü de pırıl pırıl değil artık.Karanlık, insana ürperti veren bulutlarla örtünmüş yer yer. Kaşları çatık, çocuğunu azarlamaya hazırlanan bir baba - anne gibi. Sabah - akşam, evlerin bacalarından duman tütmeye başladı. Zaman zaman, odun - kömür yüklü kamyonlar geçiyor yoldan. Belli ki, yaz mevsimi toplamış tasını tarağını.Veda etmeye hazırlanıyor bize. Oysa nasıl alışmıştık ona. Yazın yeniden geldiğini görmek, acaba kimlere kısmet olacak? Öyle ya, gelip de bulamamak var.Örneğin şu cılız, yaşlı armut ağacını bir daha göremeyebilir. Kimbilir belki balkonumdaki sardunyalarımı da göremeyecek. Zamanın ne getireceği, ne götüreceği hiç belli olmuyor. Geçen yaz aramızda olanlardan, sevincimizi - üzüntümüzü paylaştıklarımızdan bazılarını yitirdik. Onların gülen gözlerini ve yüzlerini aradık yaz boyu. Ama onlar, hiçbir yerde yoktular.Şu dar sokağı aydınlatan beton elektrik direği, şu ahşap giydirilmiş köprü, şu sokağın başındaki yıllardır yıkılacak diye hep korktuğumuz leylek çadırı gibi ev inadına ayakta!... Beton direk kadar dayanıklı olamamak! Yuh olsun! Gitmeye hazırlanan her mevsim, işte böyle hüzne boğar beni. Hele sonbahar.Yerde sürüklenen sarı yapraklar, insanların yaşlılığını anımsatır.Çok çok uzaklara gidenlerin yokluğunu, geride kalanların iç burukluğunu anımsatır.Ve taş gibi ağır, buz gibi soğuk, arsız özlemi. Velhasıl yaz bitti. Bir dahaki gelişinde bakalım kim nerde olacak veya olamayacak? Ama ben, sardunyalarımın bir sonraki yaz mevsimini de görmelerini sağlayacağım. Bir sonbahar gecesinin beklenmeyen , aniden bastıran ayazında donmalarından korktuğum için; dal uçlarından içim titreyerek onlarca filiz kestim, küçük saksılara diktim. Kışın onları sıcak salonumda konuk edeceğim. Çiçek vitaminleriyle besleyeceğim.Yaz gelince de doğru sokağa. Onların ölmelerine, balkonlarımı renksiz ve kokusuz bırakmalarına asla izin vermeyeceğim; elektrik direğine inat. Keşke, sevdiklerimin gitmelerine de engel olabilseydim. Gitmek üzere olan yaz mevsimini onlarla birlikte uğurlayabilseydim. Yaz bitiyor. Hüzün mevsimi sonbahar geliyor. Her şey kabulümüz. Zaten; "Gökten ne yağdı da ne yer kabul etmedi ki! " İnsanın, gitmelere engel olamaması; ne kötü!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |