Kitaplarla dolu bir oda, ruhlu bir beden gibidir. -Cicero |
|
||||||||||
|
Gazeteler boy boy şehit haberleri ile dolu. Az zaman öncesine kadar gazetelerdeki haberini kıyıda köşede bulduğumuz şehitlerimiz şimdilerde cennetle inatlaşırcasına mertebelerini dünyada da yükseltiyorlar. Sevindirici bir olumsuzluk belki de… Milletimin hafızası umarım bu kez dirençli çıkar, günübirlik seyahat tutkunluğundan öte geçer şehitlik ziyaretleri. Anaların ağlamasından ötesi yalan olmaz da köklü bir çözüm gelir geride kalanlara. Haberlerde okuduk, gözlerimizle gördük, dillerimizle haykırdık… Ülkemin fidan gibi gençlerinin bir bir devrilmesine karşı koyma zamanının gelip geçtiği bir dönemin içerisinde olduğumuzu şimdilerde anlıyoruz. Şehitler ölüyor, gibi anlatımı bozuk cümleler kuruyoruz, beyinlerdeki hayallerinden ötesini saymayarak. Yetişmiş gençliğimiz sönüyor, ardına birikmiş bir hırs bırakarak. Bize canlı, üretken gençliğimiz lazım, elbet vatan sağ olacak ama… Ama işte boğazımızın burnumuzun direği ile sızılaşıp düğümlendiği vakitlerde düşünemiyoruz fazlaca. Onlar’a ölüler demiyoruz ilahi seslere kulak vererek. Özlüyoruz geride bıraktıkları boşluğu görerek… Magazin dünyamız ne yazık ki belleğimizi uyuturken, benliğimizi de alıp götürmüş Gabar Dağı’ndan, Kayalık Dağları’na ulaşan bir coğrafyaya. Ah gözünü sevdiğimin diplomasisi, sınırları yırtan para tepsisi… Kimin elindesin, kimin yüzüne parıldamaktasın 21. yüzyılın ışıklı kentlerinde? Konferans masalarında hangi ülkenin evlatlarına mekanik oyuncakları doğrultmaktasın? Pis bir oyuna alet edilmenin eşiğindeyiz, bunu çocukluğumuzda kalan temiz oyunlarımızda öğrendik. Kendi mekânlarımızda daha güçlü hissederdik kendimizi. Saklambaç oyunlarında hiç bulunamayacağımızı düşlerdik eve yakın saklandığımızda. Oysa ülkemin içinde olduğu oyun böyle mi? Daha oyun başlamadan yerleri tutulmak isteniyor, oyuncularının evleri yağmalanıyor. Kardeşçe paylaştığımız sokaklarda tuzaklar örülüyor, okullar dağıtılıyor. Cahil kalsın halkımız, paraya inansın, kandırılsın ve yoz bir dünyanın temelleri kurulsun, kendilerini vatansız sananlar celâllensin diye! Vatan şehitleri koynunda saklarken, bayrak içli gözlerle izliyor kalleşlikleri. Tavır koyduğunuz şeylerin ciddiyetsizliği gidiyor gücünüze, sırt verdiğiniz dağların arka çıkmamasına içerliyorsunuz. Asker oluyorsunuz sonra. Annenize topladığınız çiçekler, parmağınızı tetiğe uzanırken geliyor gözünüzün önüne. “Hangi anaların evlatları, hangi yollarda” diye üzülüyorsunuz insanlığa. Vuruluyorsunuz. Ardınızda yüz binler sonra. Sonra şehitlerin vurulmuşluğu… Unutulmuşluk. Bir kez daha vuruluyorsunuz, cennetin en lütufkâr köşelerinde… “Biz görevimizi yaptık” dediğinizi duyuyoruz. “Bizi unutsanız da olur” diyen bir âlicenaplık fışkırıyor mezar taşlarınızdan. Sessiz, bir tepeden izliyorsunuz ders yapan çocukları. “Bir de biz bölmeyelim derslerini” diyorsunuz. Onurlu bir tepede şahadete eriyorsunuz. Vatan hâlâ sizin aziz hatıranıza ayakta! Bizi geçiniz. Paylaşılacak çok şeyimiz var dostlar, henüz vatana sıra gelmedi daha ve gelmeyecek de! yunusemrecosan@mynet.com yec@yunusemrecosan.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yunus Emre Coşan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |