Her devrim yokolup gidiyor ve peşinden yalnızca yeni bir bürokrasinin artıklarını bırakıyor. -Kafka |
|
||||||||||
|
Sıkıntıları var… Keles’te Mustafa Bektaş’ın ölü yatırım yapmaktan ürktüğünü söylemeliyim. Belediye imkânlarının uç uca yönetildiğini söylüyor. “Eğer halı sahada oynayacak genç bulamasaydık karşısına geçip bakardık,” diyor. “İdareci olmak ileriyi görmektir yoksa idareci olmanızın bir anlamı olmaz” diyerek zor bir görevde olduğundan bahsediyor. Kocayayla için güzel planları var… Şölenlerin yaylaya zarara uğrattığını kendisi de biliyor. Yayladan çoğu kimse menfaat kazanıldığını söylese de beş para etmeyen doğa güzelliği bulunuyor. İşte bu noktada ‘5 para etmeyen bir yer nasıl 10 para eder’in hesabı yapılıyor. Yaylanın cazibe noktası olma yolunda çalışıyor. Bunu istemeyenler var tabi… 1-2 kişinin “mera” olarak kullandığı yaylamız turizme bir türlü açılamıyor. Mera kanunu belediyenin yüklü bir miktarı ödemesini gerektiriyor. Bu da zaten kıt kanaat ilerleyen belediyeyi zor durumda bırakıyor. Gece 2 de başkanı su deposunun çevresinde görürseniz şaşırmayın… Hem de bu bilhassa tatil geceleri olsa bile. Ben gördüm şaşırdım. Bektaş’ı böyle bilmezdim. Bursa’dan gelen Keles’te kendini harcıyorsun, gel daha ekonomik görevlerde bulun tekliflerini: “Burası benim memleketim” diyerek geri çevirdiğini bilmezdim. Avukatlığını bilirdim, belediye başkanı olduğunda kazancının düştüğünü bilirdim ama hizmet ederek huzur dolduğunu yeni yeni öğrendim. Yayladaki birkaç tesisin camını kıran menfaatçilerin, alkollü sapık eğlence düşkünlerinin hep karşısında durdu. İhaleleri iptal etti. Görev yaptığı sürede Keles’te huzuru bozan bir durum ortaya çıkmadı. İrfan Tatlıoğlu ise zaman zaman bahsettiğimiz üzere tabiri caizse ‘eğitim delisi’ bir başkanımız bir öğrenci sınavı kazansın ben 10 seçim kaybedeyim ne çıkar diyerek hizmetini sürdürüyor. Popülist bir yaklaşımı da yok. Bektaş gibi o da basında boy boy çıkmayı sevmiyor. Yıllık broşürlerimizle ne yaptığımızı tanıtalım yeter bize diyenlerden. Şimdilerde ne mi yapıyor? Yörenin sözcülüğüne soyundu. Kalkınmada öncelikli yöre vasfına kanun elvermediği için yörenin teşvik kapsamına alınmasını istiyor. Bu yolda da ‘tek başına’ hayli yol almış durumda. Yanında kimsenin olmadığını söylüyor. Ama biz olacağız. Ancak bu teşvikin ‘pis sanayi’ olmasını istemiyor. Yöreye has bir sanayinin olmasından yana. Öyle kocaman kocaman alanlarımız da yok zaten. Aynı zamanda eğitimin, bilinçlenmenin ve birlikte yaşayıp selam verme onurunun da teşvik edilmesini istiyor. Çok mu şey istiyor? Gelelim Hüseyin Bozkurt’a kendini CHP’nin milli görüş kanadından olarak tanıtıyor. Alaycı bir tanım elbette. Bunu Göynükbelen’in çıkarları için yaptı. AKP’den CHP’ye transfer olarak cümle âlemi hatta Baykal’ı bile şaşırttı. “Bizim bu kanat ne zaman kuruldu” dedi Baykal Efendi. O da göçün önüne geçmek için çırpınıyor, cazip noktalar bulmak istiyor. “Burada kimse kalmadıktan sonra fabrikayı ne yapayım?” diyenlerden. Haklı elbette… Yıllardır sömürüldü belde belediyeleri. 100 lira aldılarsa 45 lirası bağlı olduğu merkez belediyelere aktarıldı. Her şeye ve herkese rağmen 3 başkan da umutlu… Partilerin ilçe teşkilatları zayıf olsa da onlar hâlâ bir şeyler yapabilmenin telaşında. Seçime az kalsa da popülist yatırımlardan özellikle kaçınıyorlar. Orhaneli oraya buraya taş döşemek yerine yolun altında görünmeyen belediyecilikle uğraşıyor. Sıra sosyal belediyecilikte diyor. Eğitime, sağlığa kısacası ‘insan’a hizmette… Keles yine sosyalleşmenin ivmesinde... Birbirini tanımayan insanlar topluluğu olmasını istemiyor Bektaş. “Üniversitelilerin verdiği bir selam bozuk moralimi düzeltir, okumamış biri bana çok şey öğretir” diyerek işini özetliyor aslında… Yeter ki biz ne istediğimizi bilelim, Neyi niçin istediğimizi… İsterken de yerel yöneticilere katkı sunmayı asla unutmayalım. Çünkü büyük bir eksikliğimiz istemediğimiz bir şeyin yerine yenisini önerememek. O hâlde ya bir yol bulun ya da başkanlarımızın önünden çekilin!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yunus Emre Coşan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |