..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Dilerim, tüm yaþamýnýz boyunca yaþarsýnýz. -Swift
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Eleþtiri > Dostluk ve Düþmanlýk > Mehmet Sinan Gür




21 Þubat 2008
1915 Ermeni Tehciri (20. Þubat. 2008)  
Mehmet Sinan Gür
Bir Þubat günü kasabada korkunç bir fýrtýna patlamýþ, çýlgýn gibi esen rüzgâr minareleri yýkmýþ, aðaçlarý kökünden sökmüþ, çatýlarý uçurmuþtu. Ama bu iþin en anlaþýlmaz tarafý fýrtýnanýn Ermenileri de gökyüzüne uçurmasýydý.


:CAAI:
Tanýnmýþ yazar ve müzisyen Zülfü Livaneli Van’da baþlayan Mutluluk adlý romanýnda bir nedenle Ermeni tehcirine deðinir. Romanýn kahramanlarýndan Meryem herkesin sevdiði, adý Ohannes olan bir Ermeni’den kalma konakta büyümüþtür.

“Ermenilerden kalma konak büyüktü, bu yüzden ailenin tümü bir arada kalýyordu. Eskiden, bütün kasabanýn yardýmýna koþan ve herkesin çok sevdiði Ohannes adlý bir adama aitti bu ev.

Bir gün askerler gelmiþ, bütün Ermenilere kasabanýn aþaðýsýnda toplanmalarýný, yanlarýna taþýyabilecekleri eþyalarýný da almalarýný söylemiþlerdi. Ermeniler aðlayarak, inleyerek çaresizce emre uymuþ ve kasabaya son bir bakýþ atarak yürüyüp gitmiþlerdi. Bir daha da onlarý gören, duyan olmamýþtý. Hiçbiri geri gelmemiþti. Askerlerin onlarý çok uzaklara götürdüðü söyleniyor, bu konuda ancak fýsýltýyla konuþuluyordu. Bazý Ermeniler giderken deðerli eþyalarýný Müslüman komþularýna emanet ederek, sonra gelip alacaklarýný söylemiþlerdi ama aradan on yýllar geçmesine raðmen ne gelen vardý ne de giden.

Bu konudaki bir baþka gariplik de kasabadaki bazý yaþlý kadýnlarýn aslýnda Ermeni olduðunun fýsýldanmasýydý… ailelerin kýzlarýný Müslüman komþularýna býraktýklarý konuþuluyordu… adlarý Ani ya da Anuþ olan kýzlarýn adlarýný Saliha’ya, Fatima’ya çevirerek…

… Meryem bir gün bütün bunlarýn doðru olup olmadýðýný teyzesine sormuþ, o da özellikle Ermenilerle ilgili bölümün uydurma olduðunu söylemiþti. Onca Ermeni’nin bir günde yok oluþunu ise bir mucizeye baðlýyordu. Bir Þubat günü kasabada korkunç bir fýrtýna patlamýþ, çýlgýn gibi esen rüzgâr minareleri yýkmýþ, aðaçlarý kökünden sökmüþ, çatýlarý uçurmuþtu. Ama bu iþin en anlaþýlmaz tarafý fýrtýnanýn Ermenileri de gökyüzüne uçurmasýydý. Allah’ýn hikmetinden sual olunmaz. Bir ilahi rüzgâr kasabadaki Müslümanlara dokunmamýþ ama kadýn erkek, çoluk çocuk demeden ne kadar Ermeni varsa hepsini göðe uçurmuþtu. Belki de onlar Allah’ýn sevgili kullarýydý ki peygamberleri Ýsa Aleyhisselam gibi gökyüzüne yükselmiþlerdi.” (Mutluluk, S.19-21, Remzi Kitabevi)

Artýk Ermeni tehcirinin (katliamýnýn deðil sürgününün) tarihte olduðunu herkes istemese de kabul ediyor. Ama zaman geçtikçe biliyoruz ki yaþanmýþ tarih baþkalarýnýn çýkarlarýna göre deðiþikliðe uðratýlmaya çalýþýlýyor.

Osmanlý Devleti zamanýnda milliyetçilik akýmlarý ortaya çýktýktan sonra ona baðlý olan birçok ulus, savaþarak baðýmsýzlýðýný kazandý. Bu sýrada Avrupa devletleri, baðýmsýz olmak isteyen devletlere açýk yardýmlarýný esirgemedi. O þartlar altýnda belki de olmasý gereken þey oldu. Uluslar ayrýþtýlar. Osmanlý Devletinin son yýllarýnda geriye Türklerle birlikte baþlýca beþ ulus kalmýþken (Araplar, Kürtler, Ermeniler, Rumlar) Birinci Dünya Savaþý baþladý. Ancak o zamana kadar ulus bilinci yalnýz baþkalarýnda deðil, Türklerde de uyanmýþtý.

Araplar özellikle Ýngilizlerin yardýmýyla baðýmsýzlýklarýný kazandýlar. (Avrupalýlarýn politikalarý gereði hiçbir zaman bir bütün devlet olamadýlar) Kürtler savaþ sýrasýnda Türklerle birlikte canla baþla savaþtýlar. Doðudaki Ermenilerin bir kýsmý ise savaþtan yararlanarak baðýmsýzlýk istedi. Osmanlý Devleti o sýrada fýr dolayý bütün çevresinde savaþmakta idi. Karadeniz, Çanakkale, Filistin, Suriye, Irak, Yemen, Muþ, Erzincan, Sarýkamýþ’ta canýný diþine takmýþ, bir savaþ kazanmak için deðil, canýný kurtarmak için, hayatta kalmak için, savaþýyordu. Doðuda Çarlýk Rusya’sýnýn egemenliðinde yarý baðýmsýz bir Ermenistan devleti vardý. Doðudaki Osmanlý topraklarýnda yoðun bir Ermeni nüfusu vardý. Aslýna bakarsanýz Ermenistan’da da yoðun bir Türk ve Müslüman nüfusu vardý. Ýki millet baþka milletlerle de karýþýk olarak birlikte yaþýyorlardý.

Tehcir, sürgün, göç ettirmek anlamýna gelir. Hicret, tehcir, muhacir hepsi ayný köklü kelimelerdir. Ermenilerin yoðun olarak bulunduðu yerler Rus sýnýrýna yakýndý. Devlet o bölgede yaþayan Ermenileri daha güneye, göçe zorladý. Ordu Ruslarla savaþ halindeydi. Kendi güvenliðini düþünecekti. Göç sýrasýnda bölgenin daðlýk olmasý, kýþ þartlarý yüzünden birçok kimse yollarda öldü. Devletin soykýrým diye bir politikasý yoktu. Hiçbir aklý baþýnda devlet böyle bir politika güdemez. Fakat belki de devleti temsil edenlerin içinde bu eylemi yapanlar oldu.

Yazar Kemal Tahir (1900-1973) Yorgun Savaþçý adlý tanýnmýþ romanýnda bu konuya deðinir.

“… Cemil az kalsýn bu soruya da ‘bilmem’ diyecekti. Býyýklarýný çiðneyerek gülümsemesini sakladý. ‘Arkadaþ’ýn yüzünü hiç görmemiþti. Ýttihatçýlarýn kodamanlarýndan, eski Diyarbakýr Valisi Doktor Çerkez Reþit Bey’i bekliyordu. Reþit Bey Ermenileri öldürme iþinin belli baþlý suçlularýndandý. Kapatýldýðý Bekiraða Bölüðü’nden kaçýrýlmýþtý on iki gün kadar önce…” (Yorgun Savaþçý, S.10, Ýthaki Yayýnlarý)

“-Öldürdükleri adamý tanýyor musun?
-Yoook… Mahpusdan kaçmýþ… Bekiraða Bölüðü’nden
-Kaçmadý, kaçýrdýlar. Yanýna kattýklarý subayý, kaçýranlar vuracakmýþ da, ‘olmaz’ demiþ… Bugün de polislere kýyasýya atmamýþ.
-Kim söyledi?
-Polisler… Þaþýlacak þey… ‘Merhametli’ desem, Ermeni sürgününde binlerce insan öldürtmüþ, çoluk çocuk…
-Belki öldürtmemiþtir.
-Öldürtmese yargýlanmaktan niçin korksun da canýna kýysýn?...” (Yorgun Savaþçý, S.22, Ýthaki Yayýnlarý)

Bu yazýnýn geçtiði dönem, Birinci Dünya Savaþýnýn kaybedilmiþ, Ýstanbul’un iþgal edilmiþ ve Ýttihad ve Terakki Cemiyeti’nin liderlerinin dýþarýya kaçmýþ olduðu dönemdir.

1910’lu yýllara kadar yýllara kadar barýþ içinde yaþayan uluslar ondan sonra birbirlerine düþman oldular. Örnek olarak, Kayseri’nin yarýsýnýn savaþtan önce Ermeni olduðu söylenir. Mimar Sinan Ermeni asýllý bir Kayserilidir. Ama ayný þekilde Erivan’ýn da yarýsý Türk’tü. Türkler Anadolu’ya 1071 yýlýnda girdi. Demek yaklaþýk 850 yýl bir arada yaþayabilmiþler (Eski Osmanlý topraklarýnda bugün 30’dan çok baðýmsýz devlet vardýr. Ýnsanlar hiç düþünmüyor ki bu uluslar yok olmadan katliama uðramadan nasýl bugünlere kadar gelebilmiþler). Sonra ne oldu da iki ulus birbirine girdi? Sebep karþýlýklýdýr. Fransýz devriminin dalgasý Anadolu’ya ulaþmýþtý. Ýki tarafta da ulus bilinci uyanmýþtý. Osmanlý Devletinin zayýflamasýný isteyen Avrupalýlar da bunu körüklediler.

Ermenilerin Taþnak örgütü Ruslarýn da yardýmýyla düzenli ordular kurdu. Ruslar Ardahan’ý iþgal ederken bu ordular da Van’ý iþgal ettiler. Daha sonra Rusya’da devrim olup onlar savaþtan çekilince yerlerini Ermeniler aldýlar. Türk, Kürt ve Müslüman halka çok büyük eziyet yaptýlar.

Yazar ve düþünür Þevket Süreyya Aydemir, (1897-1976) Suyu Arayan Adam adlý kendi yaþantýsýný anlattýðý kitabýnda doðu bölgelerinde gördüðü eziyeti anlatýr. Aþaðýdaki anýlar 1917 yýlýna aittir.

“Ýleri hareket geliþtikçe, karþýlaþtýðýmýz görüntüler, tabiatýn kahrýný arka plana attý. Savaþ bir kan sarhoþluðu halini aldý. Bu sarhoþluk bir an geldi ki, en vahþi haddine vardý.

Ermeni ordusuna Taþnak komitacýlarý hakimdi. Bu komitanýn büyük hýrsý, sadece bir imha ve intikam savaþýndan ibaretti. Çýlgýn hesaplaþmanýn bir türlü sonu gelmiyordu. Erzurum yolu üstündeki Cinis köyü karþýsýnda Evreni köyünde, kadýn, erkek, çocuk bütün köylüler öldürülmekle kalmamýþtý. Öldürülenlerin vücutlarý parçalanarak, kollar, bacaklar, kafalar, kasap dükkanlarýndaki etler gibi, duvarlara, çivilere, çengellere asýlmýþtý… …Cinis’te ise bütün köy halkýný ayakta ve köyün aðzýnda bekliyor gördük. Fakat bunlar bir ölü kafilesiydi. Köyden çýkarýlan, köye gireceðimiz yol üstünde süngülenirken birbirine sokulan ve yapýþan kadýn, erkek, çocuk bu insanlar, dayanýlmaz bir soðuk altýnda kaskatý donmuþlar ve öylece kalmýþlardý…

…Erzurum’da kan çýlgýnlýðý son haddini bulmuþtu. Þehrin galiba yarý nüfusu öldürülmüþtü. Yalnýz Gürcü kapýsý istasyonunda üç bin kadar ölü, bir odun veya kereste deposunda olduðu gibi, intizamla, adeta zevkle, dizi dizi, yýðýn yýðýn sýralanmýþ istiflenmiþti. Bunlar Erzurum þehrinin kadýn erkek çocuk Türk halkýndandý. Sýralarýn istiflerin bozulmamasý, yýkýlmamasý için boylarýna, cüsselerine göre dizilen ölü sýralarýnýn aralarýna, yerine göre ayrý ayrý boylarda çocuk, yahut yaþlý ölü vücutlarý sýkýþtýrýlmýþtý. Bütün bunlarý yapanlar, belli ki yaptýklarýndan zevk alýyorlardý… (Suyu Arayan Adam, S.120-121, Remzi Kitabevi)

Tehcir ve bireysel soykýrýmdan Atatürk’ün söylevinde de söz edilmektedir.

“Toplanacak olan Mebuslar meclisi üyeleri arasýnda... ...tehcir ve kýyým iþleriyle yurdun ve ulusun gerçek çýkarlarýna aykýrý baþka kötülüklerle lekeli olan kimselerin bulunmasý doðru olmadýðýndan...”
22 Ekim 1919
Bahriye Nazýrý
Salih Hulusi
(Söylev (Nutuk), Sayfa 172 Belge 160)

Burada konu dolaylý olarak alýnmýþ da olsa böyle bir olayýn varlýðý kabul edilmiþtir. Diyor ki toplanacak meclise tehcir ve kýyým iþlerine karýþmamýþ insanlar katýlsýn, karýþanlar katýlmasýn. Ayrýca bu yurdun ve ulusun gerçek çýkarlarýna aykýrýdýr.

Nermidil Ermer Binark’ýn ‘Þakir Paþa Köþkü’ adlý kitabýnda Osmanlý devletinin çýkardýðý ‘Tehcir Kanunu’ndan söz eder. 700bin Ermeni göç ettirilmiþ. Yazarýn annesi 1914’te 18 yaþýnda iken Antep yakýnlarýnda Gavur Daðlarýndan atlý araba ile geçiyormuþ. Buz gibi havada yürüyen kadýn, çocuk ve ihtiyarlar görmüþ.

“Bir kadýn, ‘Kulun kölen olayým, bilmem ... yiyeyim beni al’ diye arabama saldýrdý. Ýnsanlar yürüyerek ölüyordu. Gece çadýrlardan çocuklarýn ‘mayrik’ (Ermenice anne) diye aðlayan sesleri duyuluyordu. Manzara feciydi. Ermeni göçünün tam ortasýna düþmüþtük.” (Remzi Kitabevi, Þakir Paþa Köþkü, S.45, 46)

Atlas Dergisi Haziran 2001de ‘1915, En Uzun Yýl’ adý altýnda özel bir sayý çýkardý. Tehcirle ilgili fotoðraflar, Hamidiye Alaylarý ve ondan önce Ruslarýn desteklediði, Ermenilerin kurduðu düzenli ordular açýk seçik görünüyor. Söylendiðine göre soykýrýmdan en çok Hamidiye Alaylarý (ya da Abdülhamid alaylarý) sorumlu tutuluyormuþ. Bu alaylar bölge insanlarýndan oluþan, baþýnda binbaþý rütbesinde bir aþiret reisi bulunan yarý sivil yarý askeri bir güçmüþ. Günümüz korucularýna benzer bir örgüt. Onlar gibi baþka bir fotoðrafta da düzenli Ermeni güçlerinin Van’da resmi geçit yaparken görüyoruz.

“107 yaþýndaki Hacý Mehmet Þaar Van’ýn Ermenilerin eline geçmesiyle muhacir (göçmen) olmuþ. Neredeyse bütün ailesi göç yollarýnda ölmüþ. ‘Dünya ateþe düþmüþtü, kim iyi kim kötü belli deðildi.’...” (Atlas özel sayý Haziran 2001 S.32)

Sonuç olarak diyebilirim ki, savaþ zamanýydý ve her iki taraf da birbirine kötülük yaptý. Olay hiçbir þekilde Avrupalýlarýn dediði gibi tek taraflý olmadý.

Bir þey daha, ne olduysa Osmanlý devleti zamanýnda oldu. Türkiye Cumhuriyeti zamanýnda deðil. O yüzden bu konu ile ilgili Türkiye Cumhuriyetinin dileyeceði bir özür yoktur. Ben kendimi bu konu ile ilgili olarak zerre kadar suçlu ve sorumlu hissetmiyorum. Ama olayýn iyi bir þey olduðunu da söylemiyorum. Kimse de söyleyemez. Doðuda kiþisel olarak olaylara karýþmýþ olanlar, hayattaysalar hala olaylarý yaþýyor olabilirler. Cumhuriyetten sonraki olaylar için (Varlýk vergisi, 6-7 Eylül olaylarý) ayný devlet örgüsü içinde suçluluk ve sorumluluk hissetmek olabilir. Nitekim Amerikalýlarýn geçmiþte yaptýklarý Kýzýlderili katliamlarýndan sonra 2002 Kýþ Olimpiyatlarýnda bayraðý göndere Kýzýlderililere çektirmeleri bir özür niteliðindedir.

Benim Eniþtem Ahýska Türklerindendir. Erzurumlu kuzenlerim var. Bu olaylarý birebir yaþamýþ olan yaþlýlardan dinlediklerini ve Ermenilere ne kadar tepkili olduklarýný biliyorum. Bir gün bu kuzenlerimden biri dedi ki: “En iyi Ermeni ölü bir Ermeni’dir.” Bu aslýnda Amerikalý General Sheridon’un kendisini “Tosawi, iyi Kýzýlderili” diye tanýtan Kýzýlderili þefe karþýlýk olarak söylediði sözün biraz deðiþtirilmiþ halidir.

“Bir zamanlar beyazlarýn dostuyduk, ama sizler dalaverelerinizle kendinizden uzaklaþtýrdýnýz bizi... Neden dobra dobra konuþup her þeyin düzelmesini istemezsiniz anlamýyorum” diyordu Kara Kazan. Büyük Ovalarýn orta bölümündeki Kýzýlderililer kuzeydekiler kadar þanslý olamadýlar. Güneyli Cheyennelerin önderi Kara Kazan alçakça öldürüldü. Gaga Burun ve Uzun Boða’nýn sürüklediði savaþçýlar Arapaho, Comanche ve Kiowalar ile ittifak yapmalarýna karþýn beyazlarýn büyük ateþ gücü karþýsýnda fazla dayanamadýlar. Teslim olmayanlar öldürüldü. Teslim olan Comanche resisi Tosawi, General Sheridon’a kendini þöyle tanýttý: “Tosawi, iyi Kýzýlderili”. Yanýt hiçbir zaman unutulmayacaktý: “Gördüðüm tek iyi Kýzýlderili ölü bir Kýzýlderilidir”. Birkaç yýl içinde bütün büyük Cheyrenne reisleri “iyi bir Kýzýlderili” olmuþlardý.

Atlas Dergisi Haziran 2001 sayýsý.

Bizim anlayýþýmýz ne olursa olsun bu olmamalý. Kendimizi korumayalým, kucaðýmýzý açalým demiyorum. Ama aklý baþýnda insanlar olarak ve kontrolü elimizde tutarak onlarýn da özgür ve eþit olarak yaþama hakkýný teslim etmemiz gerekir.

Belgeler gösteriyor ki o yýllarda her iki taraf için de hiç masum olmayan olaylar yaþanmýþtýr. Bununla birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin bugünkü yöneticilerinin Cumhuriyetten önce yaþanmýþ olaylarý neden kabul etmediklerine aklým ermiyor. Böyle bir olay olmadý demek, Osmanlý Devleti zamanýnda geçen olaylarý da üstlenmek, kabullenmek demektir. Bu ise daha vahim sonuçlar doðurur. Bildiðim kadarýyla ben bir Osmanlý vatandaþý deðilim. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Osmanlý Devletini yýkarak kurulmuþtur. Zaman zaman iki taraf güçleri birbirleriyle çarpýþma bile yapmýþtýr.

Ýnsanlýk tarihindeki olaylara bakarsak baþka bir ulustan özür dilemeyecek hiçbir ulus bulamayýz. Ben suçluysam eðer, benim suçum her ulustan insanýn iþlediði suç kadardýr. Yalnýzca bu nedenle, insan olarak suçluluk ve eziklik hissederim ve ediyorum. Bütün bunlarý söylemekle kazancým ne olacak? Týraþ olurken aynaya baktýðýmda yüzüm kýzarmayacak ve Türklüðümden nefret etmeyeceðim. Evet, ben Türk’üm, dürüst, iyi ve güvenilir bir insaným ve doðruyu söylüyorum diyeceðim.

Yabancýlar da bunu kabul etmemizi istiyorlar. Burada kendilerinin ve Ermenilerin çýkarlarý var. Hiçbir zaman sahip olmadýklarý topraklar ve mallar üzerinde talepte bulunacaklar. Fransa’da “soykýrým yoktur” demek artýk yasalar karþýsýnda cezayý gerektiriyor. Ama onlar nalýncý keseri gibi yanýz kendilerine yontuyorlar. Madalyonun öteki yüzünü görmüyorlar, örneðin o zamanlarda Erivan’ýn yarýsýnýn Türk olduðunu. Gökten gelen ilahi rüzgâr orada da yalnýz Türkleri mi havaya uçurmuþ? Daha çok yakýn zamanda Azerbaycan - Ermenistan savaþýnda Karabað’da katliam yaptýklarýný kabul etmiyorlar. Azerbaycan’ýn topraklarýný vermiyorlar. Çünkü dürüst deðiller. Bu savaþta Ermenilerin ellerine geçirdikleri hamile kadýnlarýn bebeklerinin cinsiyeti için yazý tura attýklarýný, sonra kadýnýn karnýný yarýp bebeðin cinsiyetine baktýklarýný biliyoruz. 1992 yýlýnda Azerbaycan - Hocalý kasabasýnda sýrf Türk olduklarý için çoluk çocuk Ermeniler tarafýndan katledildi. Biz de mi onlar gibi olalým? Sana biri tokat vurursa öteki yanaðýný dön demiyorum ama göze göz, diþe diþ mantýðýnýn da doðru olmadýðýný söylüyorum. Rakip faþistse sizin de faþist olmanýz gerekmez. Temeli milliyetçilik olan intikam duygusu, insanlarý Ali’ye kýzýp Veli’den intikam almaya götürür. Ayný Hrant Dink olayýnda olduðu gibi ve insaný faþist konumuna sokar.

Bundan sonra ne yapmak gerekir? Bir kere zamanýn 1915 olmadýðýný, 2008 olduðunu anlamak gerekir. Aradan geçen 93 yýl içinde çok þey deðiþti. Dünya yeni yönlere doðru gidiyor. Vurmak için kimsenin etnik kimliðine bakmayan ekonomik krizler geçirdik. Bugün Türkiye’de birilerinin beli bükülüyorsa, kötü duruma düþenlerin aralarýnda etnik bir ayýrým olmuyor. Doðudaki ne kadar eziliyorsa batýdaki de o kadar eziliyor. Demek ki ortada bir çeliþki varsa bu Türklerle Ermeniler veya Kürtler arasýnda deðildir. Bu da Türkiye’de yaþayan bütün insanlarýn çýkarlarýnýn ayný olmasý demektir. Daha iyi bir ülkede, daha iyi bir dünyada yaþamak istiyorsak ortak çýkarlarýmýz için birlikte davranmamýz gerekir. Bu saatten sonra böyle þeyleri körüklemek hiç kimsenin iþine yaramaz. Herkes bilmeli ki böyle insanlar iki tarafýn da zararýna çalýþmaktadýrlar. Gelecekte 1915’te olmuþ olaylar gibi olaylara meydan vermemek için bu anlayýþtaki kiþiler ve düþüncelerle mücadele etmelidir. Yoksa Türkiye’nin baþýna yalnýz kriz deðil daha büyük felaketler gelebilir. Güçlü olmalýyýz. Yalnýz güçlü olmak bizi korur.

Destekleyici bilgi olarak, okumadýysanýz lütfen www.izedebiyat.com da “Türkiye’nin Belkemiði” kütüphanesindeki yazýlarý da okuyun.

21.Þubat.2008



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn dostluk ve düþmanlýk kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Erbil (Kuzey Irak) 1
1915 Ermeni Tehciri (2002 Tarihli Yazý)
Erbil (Kuzey Irak) 2

Yazarýn eleþtiri ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Yemen Türküsü
Kitap - Sevdalinka - Ayþe Kulin
Kitap - Karl Marx 32inci Dereceden Masonmuþ
Rüya Gibi - Kafkas Halk Danslarý Gösterisi
Empati Kelimesinin Anlamýný Hrant Dink'ten Öðrendim
Sezen Aksu Konserinin Düþündürdükleri
Film Kitap - Turyetski Gambit ve Plevne Savaþý
Boykot Bütün Dünyada Yayýlýyor
Ýngilizce Eðitim I, ODTÜ ve Oktay Sinanoðlu
Cola Turka Üzerine

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Nazým Hikmet'ten Çanakkale Þiiri [Þiir]
Ateþ ve Ölüm (Bütün Þiirler 16. 07. 2009) [Þiir]
Seni Seviyorum Bunalýmý [Þiir]
Ýncir Aðacý [Þiir]
Bir Dosta E - Mektup [Þiir]
10 Aðustos 1915 Anafarta Ovasý [Þiir]
Sevgisizlik [Þiir]
Mor Çiçekler [Þiir]
Eskiden [Þiir]
Bir Ruh Çaðýrma Operasyonu [Öykü]


Mehmet Sinan Gür kimdir?

Yazmayý seviyorum. Bir tümce, bir satýr, bir sözcük yazýp altýna tarihi atýnca onu zaman içine hapsetmiþ gibi oluyorum. Ya da akýp giden zamaný durdurmuþ gibi. . . Bir fotoðraf, dondurulmuþ bir film karesi gibi. Her okuduðunuzda orada oluyorlar ve neredeyse her zaman ayný tadý veriyorlar. Siz de yazýn, zamaný durdurun, göreceksiniz, baþaracaksýnýz. . . . Savaþ cinayettir. Savaþ olursa pozitif edebiyat olmaz. Yurdumuz insanlarý ölenlerin ardýndan aðýt yakmayý edebiyat olarak kabullenmiþ. Yazgýmýz bu olmasýn. Biz demiþtik demeyelim. Yaþam, her geçen gün, bir daha elde edemeyeceðimiz, dolarla, altýnla ölçülemeyecek bir deðer. (Ancak baþkalarý için deðeri olmayabilir. ) Nazým Hikmet’in 25 Cent þiiri gerçek olmasýn. Yaþamý ýskalamayýn ve onun hakkýný verin. Baþkalarýnýn da sizin yaþamýnýzý harcamasýna izin vermeyin. Çünkü o bir tanedir. Sevgisizlik öldürür. Karþýmýza bazen bir kedi yavrusunun ölümüne aldýrmamak, bazen savaþa –yani ölüme- asker göndermek biçiminde çýkar. Nasýl oluyor da çoðunlukla siyasi yazýlar yazarken bakýyorsunuz bir kedi yavrusu için þiir yazabiliyorum. Kimileri bu davranýþýmý yadýrgýyor. Leonardo da Vinci’nin ‘Connessione’ prensibine göre her þey birbiriyle ilintilidir. Buna göre Çin’de kanatlarýný çýrpan bir kelebek Ýtalya’da bir fýrtýnaya neden olur. Ya da tam tersi. Ýtalya’daki bir fýrtýnanýn nedeni Çin’de kantlarýný çýrpan bir kelebek olabilir. Bu düþünceden hareketle biliyorum ki sevgisizlik bir gün döner, dolaþýr, kaynaðýna geri gelir. "Düþünüyorum, peki neden yazmýyorum?" dedim, iþte böyle oldu. .

Etkilendiði Yazarlar:
Herþeyden ve herkesten etkilenirim. Ama isim gerekliyse, Ömer Seyfettin, Orhan Veli Kanýk, Tolstoy ilk aklýma gelenler.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.