Anlamak beğenmenin başlangıcıdır. -Spinoza |
|
||||||||||
|
Gittin/ Bendeki “ beni “ alarak gittin..Kalakaldım topuklarımın ezikliğinde..Ve sen beni hiç sevmedin..Sevdin sandın..Öylece bakakaldın ihanetin kirli yüzünde..Sonra öldün bende..Musalla taşına konan yüreğinin safına duran yoktu..Sadece ben vardım…Yok yok yanlış hatırlıyorum.O ben değildim..Sahi giderken bendeki beni sen öldürmüştün ya..Ben yoktum..Katilim sendin..Meğer ellerin ölüm nakışlıymış..Bilemedim.. Bitirdin/ Sende bana ait ne varsa ezdin geçtin..Kirlettin içimdeki aşk tohumları..Sen gittin..Ben yavaş yavaş öldüm..Gittin..Sonra yanlışlarını sadece benim doğru bildiğim oyunda ebe oldum.Aydınlık içinde karanlığa boyanan yüzümü aynalarda seçemeyen bir kızım ben..Başıma örülmüş bir ihaneti mutluluk sanatı bilecek kadar küçük bir cümleydi yüreğim..Saçlarıma dokunan ellerinin benden başka yüreklerde yıkandığı bilmeyecek kadar saf bir kız cocuğu idim ben. Şimdi dizlerimin taşıdığı ağırlık kadar her gün dökülüyorum içimdeki yalnızlığa..Ve cesedi son anda hayata döndürülmüş ama yüreği hala morg ezikliğinde bir düş hikayesi gözbebeklerim..Biraz da nemli..Sakın gittiğin diye ardından dökülen yaşların izi sanma gözlerimde biriken bulutların yoğunluğunu..Bende beni taşımaktan bıkmışım / seni ve bana emanetini ( ihanetini ) nasıl taşıyayım ki ..Sahi sen kimdin ? Sen mi ? Ben her gece seninle ölmenin gururunu dualarımı işlerken,başka bedeninin terinde cenazemi taşıyan saldın sen. Gözlerinde beni bir misafir gibi taşırken sen, ben sana niyetlenip her gece sana kavuştuğumda senin özleminin iftarını açıyordum gözlerinde,..Ağrıyan başım, sızlayan her yanımda senin varlığında huzura taşınırken meğer sen benim denizlerimde benim gözlerimde kendini / kirli emellerini temize çekmekteydin..Ellerin saçlarımda tel tel dolaşırken meğer sen başka nehirlerde yıkanan bir topraktın bende. Bilemedim.Oysa ben sana temiz bir hayat vermiştim..Adım gibi berrak, yüzüm gibi parlak..Ama sen kirli yüzünü benim temiz sevdamda yıkadın...Bana gelişlerin yalan, beni özleyişlerin bir oyundan ibaretmiş..Sezemedim..Sen bu oyunda senarist, ben ise figüran..Figüranlıktan bihaber.. Sensizliğin bir kalem etmediği düz bir yolda ilerliyorum..Yürüdükçe yokuş oluyor içimdeki yaraların..Kapanmıyor senin arsız dikenlerin..Öyle büyüktün ki içimde, tarihin raflarına gömülsen de hala ihanetin iç ceplerimde..Öyle bir ihanettin ki bende, korkularım, senli yaşadıklarım gözbebeklerimin ıslak neminde..Sorarım ey doğruluğumu yalana gebe bırakan adam; bu kanlı hançerin sebebi ne ? Bu ihaneti yaşamak için sana ne yaptım ben ? .Seni sevmek, seni özlemenin seni hayatımın en büyük dileği yapmanın bedeli miydi yoksa çektiklerim? Biliyorum beni öldürdükçe sen hayatlandın.Ben sustukça sen kirli yüzünle büyüdün..Büyüdün...Gözlerime baka baka yalanlarını savururken sen kanatlandın başka diyarlara..Saçlarıma uzanan ellerinde başka bir koku dolaşırken ben seni hayatımın merkezine yerleştiriyordum..Adına birçok anlam vermeye zaman bulamazken, yani ben sana ölüyorken meğer sen beni benimle öldürüyordun..Niyetin beni öldürmekti niye bu kadar bekledin ? Madem ben ölecektim..Bu ızdırab, bu sancı niye? .Bıraksaydın beni bana; kendimin en büyük katili ben olurdum..Soframda en büyük bereketin nefesinin olduğunu bilirken sen bana avuçlarından zehir akıtandın..İçimde sana büyürken meğer ben sende bir cümle.Bitti artık kelimeler..Boşluktayım..En dipte..En derinde..Ölmenin acısından değil; senin beni öldürmek için beni bende öldürme cesaretinden korkuyorum artık..Yüreğimin kirlenmesinden değil, sana açtığım gökyüzümden ihanet şarkılarının yankılanması...Artık kapatamıyorum kulaklarımı..Gittiğim her yer senli bir yalanın arka sokağı..Bastığım her yer senden kalma bir acı..Tarifi yok..İlacı yok..Tükendim bende..Soyundum kendimden..Kovuldum sana aitliğimden..Kırıldım orta yerimden..Ha düştüm ha düşeceğim..Sakın tutma beni..Şimdi her yanımdan sensizlik akıyor..Aktıkça bir yanım, bir yağmur bulutuna gözlerimi iliştirip hıçkıra hıçkıra acıyorum kendime..Sonra da susuyorum...Sen kadar ölüyorum..Ama kendim kadar yer edinemiyorum hayatın en can alıcı yerinde.. Biliyorum , bir gün öleceğim..Ama senin için değil; senin gibi kirli yüzü temize çekmenin ağır bedelini ödeyemediğim için..Sen kanatlarımı kırarken ben seni hayata nakışlandığı zannederdim..Ne kadar büyük yanılgının içindeymişim meğer..Sana gelen her yol benim sonummuş..Şimdi git sevgili diyeceğim ama beni öldürmeden gitme..Gitme...Kendini bende arındırmışken niye öldürmedin beni...İçimdeki cocuğu kürtaja zorlarken gözlerimdeki cenini niye hayat verdin ? .Madem bir gün gidecektin, niye denizlerimi niye umutlarımı kirlettin ? Yüreğim paramparça..Gözlerim kan çanağı..Aldandığıma, gözlerimdeki yaşa değil sitemim; sana yüreğimde bu kadar anlam yüklediğimedir..Sakın yanlış anlamayasın..Sahte gülüşlerin hala gece yarısı ürkeklerime denk gelirken, sen benimle oynadığın masalın hangi sahifesinde kaldın...Masal bitti / Sen yüreğimi iğfal ettin...Sen içimdeki " aşk " kelimesini ayrılığa gelin ettin..Şimdi sevinebilirsin...Neden diye sorma bana..Sen benim bu dünyada en büyük dileğim'din..Şimdi bende koca bir hiçsin..Seni sana gömdüm...Sana dair tek bir nefesim yok artık..Seni hayat sanmıştım mutluluk safında..Meğer sen ayrılıktan alıntı yapılmış koca bir yalanmışsın...Örttüm üstümü sıkıca..Kapadım yüzümü.. Kapadım kirpiklerimi bulutların arasında, küçük bir dilek tuttum..” Sensiz, temiz bir hayat dileğimle “ seni içimde öldürdüm..İtiraf ediyorum; katilin benim.. Sana ise tek bir sözüm bile yok..İhanetinden başka yerin yok bende…Koca bir boşluksun bende… .................... Kirlendi dilimdeki yirmi dokuz harf… Köklerimden çekildi içimde çocuk.. Ama sana inat, Küçük bir su yolu buldum.. Topraklara gözyaşlarımı akıtıp, Senli yaralarımı çamura bandıra bandıra yol alıyorum küçük dünyama.. Sonra çöktüm içimdeki çocuğun ayak uçuna.. Gözlerimi kapayıp bir dilek diledim sonra… Sensizlikten başka her yana giden bir patika yol… Gözyaşlarımı rüzgara karıştıracak küçük bir pencere.. Senli hatıraların yer almayacağı bir alfabe.. Alıntısız bir cümle.. Sade bir mutluluk.. -- Çok şey dilemedim değil mi ? --- 09.10.2008 Hikaye : Alıntı Yazar : İsmail Sarıgene
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İsmail Sarıgene, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |