"Kirazlar ve dutların tadını çocuklar ve serçelerden sor." -Goethe |
|
||||||||||
|
Ölümüm aklıma gelirdi de, gün gelir benim de bir “Marko Paşa” olabileceğim hiç aklıma gelmezdi… Tam -maalesef- bir “Marko Paşa” oldum çıktım. Sakın “Marko Paşa” nedir/kimdir diye sormayınız... İsterseniz sorun, soru sormanın her daim bir zararı olmaz faydası olur nitekim. Marko Paşa; denilince aklınıza “Marko Apostolidis” gelir/gelebilir tabii ki… Yani sabırlı yönüyle tanınan Rum asıllı Osmanlı Hekimi… Rum asıllı Osmanlı Hekimi Marko Paşa ki; hastalarını uzun uzun sabırla dinlermiş, dertlerine tıbbi yönden yardımcı olmakla kalmayıp, onlara manevi huzur ve rahatlık vermeye de özen gösterirmiş. Böylece ünü halk arasında yayılır Marko Paşa’nın… Siz buna dert anlatılası insan da diyebilirsiniz… Ha bir de… Bir de “Markopaşa Dergisi” var ki… Sabahattin Ali, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Mustafa Mim Uykusuz… gibi yazarların 1946’da çıkarttıkları bir mizah dergisi… O dönemlerde adeta ana muhalefet gibi etki gösteren bu derginin yazarlarına karşı birçok dava açılmış, kimi sayılar toplatılmış ve hatta dergi ismindeki “Paşa” kelimesinden dolayı zamanın "Milli Şef’i İsmet Paşa ile alay ediyor” zannıyla kapatılmıştır… İnanmayacaksınız ama “Markopaşa Dergisi” kapatılınca sırasıyla; “Merhumpaşa”, “Malumpaşa”, “Yedi-Sekiz Hasan Paşa”, “Hür Marko Paşa”, “Bizim Paşa”, “Ali Baba”…gibi adları altında yeniden çıkarılmıştır… Her ne ise ben onların hiçbirinden bahsetmek istemedim zaten. Ben “Marko Şevket Paşa”dan bahsetmek istedim ki bu adam zamanımızı temsil eden son Marko Paşa… Yani bendeniz… Lakin Marko Paşa olmakla ilk kez anladım ne kadar zor ve çetrefil bir görev üstlendiğimi. Meğer halkın sorunlarını dinlemek kadar, Marko Paşa olmak gibi zor bir görev yokmuş bu âlemde. Lakin bir kere Marko Paşa’lığa soyundum ya… Eski Türkçe’yle; dertler katar katar… Var mı derdin –ki vardır- öyle ise anlat Marko Paşa’ya… Anlat ki yazsın… Bir de bana sorun bunun mesuliyetini… Sabırla dinlemek, zaman ayırmak… Şimdi soruyorum da kendi kendime, ben bu tür sinir bozucu şeyleri yazmak için mi geldim… Edebiyat varken, edebi yazılar yazarak deşarj olmak varken… Sonra inanıyor musunuz siz “Marko Paşa” ile ilgili doğru bilgi verdiğime… Hem biliyor musunuz “Marko Paşa’ya anlat” deyimin ne olduğunu…. Masallarımızdaki “Kafdağı” deyimi ne ise; “Marko Paşa’ya anlat” deyimin karşılığı da odur… Yani daha açıkçası; yakınmayı dinleyecek kimsenin olmadığını vurgulamak için söylenen "anlat derdini Marko Paşa'ya" şeklinde bir deyim…. O halde ya ben derdimi kime anlatayım? Eh ne çare. Ben de, Marko Paşa’ya…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şevket Başıbüyük, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |