"...Kimseden korkmayan kiþi, herkesi korkutan kiþi kadar güçlüdür...”-Shiller-

Ülkemizi yönetenler gaf üstüne gaf yaparken dün bende saðlýk bakanýnýn “ domuz gribi” açýklamalarýnda, millete bulaþtýrdýðý baþka bir psikolojik hastalýk daha var, diye düþündüm. Adý “çaresizlik ve þaþkýnlýk” adlý bu iki virüs hem çok tesirli ve hem de tedavisi çok zor. Beyindeki kuluçka süresi kýsa sürüyor ve anýnda sinir sistemimize yayýlýyor. Yan etkileri ise donup kalma, ve korkudur.

Aslýnda bu hastalýk yayýlmasý yeni deðil. Korkular bulaþtýkça bulaþýyor. Þiþirilmiþ balondan baþka bir þey deðil bu domuz gribi. Anýmsarsanýz, her sonbaharda ya “kuþ gribi” ya da “sas gribi” dünyayý tehdit etmiþtir. Ýlaç devlerinin küresel soygunundan baþka bir þey olmadýðýný düþünmekteyim. 75 milyar dolarý daha þimdiden ceplerine indiren bu firmalar üçüncü dünya ülkelerini soyup soðana çevirmektedir. Onlarýn umurunda mý insanlar ölmüþ, sakat kalmýþ, aþý sonrasý DAWN SENDROMUNA tutulmuþ insanlarýn çoðalmalarýn olacaðý, sanki bilmiyorlar.

Daha önceden de yalanlar, safsatalar basýn-yayýn dünyasýnda günlerce pompalandýkça vatandaþ panikledi. Bu korku filmlerindeki gibi, senaryolar her gün TV’lerde masaya yatýrýldý. Bu safsatalar bizim ekonomimize de ket vuracaktýr. Hani bizi teðet geçen ekonomimize…

Bu nedenle ülkemizde korkutmak yerine hiçbir bilimsel veriye dayanmayan bu hastalýkla “nasýl?” baþa çýkabileceðimiz konusunda virologlarýn açýklamasý ve koruyucu önlemlerin alýnmasý için saðlýk eðitimleri vermesi gerekiyor. Felaket tellallýðý yapacaklarýna bilgi ve saðlýk eðitimi kapýlarýný açsalar daha iyi olur.

Daha önce sars’ta ne olduysa domuz gribinde de o olacak. Aþý satmak için her yýl bu tür rezaletler nedense ülkemizde yaþanmaktadýr. Geriye baktýðýmýzda trilyonlarca liralýk aþý tüketilmiþtir.

Domuz gribi, keneler, sars, kuþ gribi naylon üretilip üretilen aþýlarýn tüketilmesi için arz talep ardýþýðý oluþmaktadýr. Korkunun ecele faydasý yok. Baþa gelen çekilecek. Dünyada nice salgýnlar olmuþ eko sistem denge içinde korunmuþtur. Korku kültürü ile eðitilen bizler boyun eðme ve tüketme sürecine girmeye alýþmýþýz.

Korku, dedim de aklýma bir Hint masalý geldi.

“…Kedi korkusundan devamlý endiþe içinde yaþayan bir fare vardýr.

Büyücünün biri; fareye acýr ve onu bir kediye dönüþtürür.
Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacaðý yerde bu kez de köpekten korkmaya baþlar. Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüþtürür.
Kaplan olan fare, sevineceði yerde avcýdan korkmaya baslar.
Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsýn farenin korkusunu yenmeye imkân yok.
Onu eski haline döndürür.
Ve der ki;

‘Sen cesaretsiz ve korkak birisin.
Sende sadece bir farenin yüreði var.
O yüzden ben sana yardým edemem.’…”


Bilmediðimiz bir þeyden korkar olduk, az bildiðimiz bir þeyden de kuþkulanmaz olduk zaman içinde ama kuþkularýmýz çoðaldýkça yanlýþ bilgiler de üretir olduk.
Türkiye’de yeni bir dönem baþlýyor. Bizim üzerimize bir oyun oynanýyor. Bu senaryoyu yazan belli, oynayan belli, yöneten belli.

Kuzey Irak’ta koþullanmýþ 100 bin Amerikan askeri nedense yurdumuza geliyor, Ýncirlik’te çadýr kentler kuruluyor…

PKK’lý teröristler nedense birden bire Ýmralý’daki canavarýn emri ile ülkemize giriþ yapýlýyor ve havai fiþeklerle karþýlanýyor…

Domuz gribi, nedense bu aþamalarda ülkemize birden giriþ yaptý…

Bütün bunlar bende kuþku oluþturdu…

Kuþkunun olduðu yerde güven yeþermez…

Bakalým yarýnlarýmýz neler getirecek?

Ben yine de sarýmsak ve soðaný bolca aldým. Duydum ki en iyi antioksidan ve her türlü viral hastalýklara karþý vücudumuzun baðýþýklýðýný arttýran, sofralarýmýzýn olmazsa olmazlarý…

Sevgi ve ýþýkla…



Emine Piþiren/Akçay
27.10.2009