..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Deney, herkesin hatalarına verdiği addır. -Oscar Wilde
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > Rüya Bayram




25 Mart 2010
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (15) (Keşkelerle İyikilerden... )  
Rüya Bayram
Çekilmez bir adam oldum yine / Uykusuz, aksi, lanet Bir bakıyorsun ki ana avrat söver gibi / Azgın bir hayvan döver gibi O gün çalışıyorum / Sonra birde bakıyorsun ki Ağzımda sönük bir cigara gibi tembel bir türkü Sabahtan akşama kadar sırt üstü yatıyorum ertesi gün Ve beni çileden çıkarıyor büsbütün Kendime karşı duyduğum nefret ve merhamet Çekilmez bir adam oldum yine / Uykusuz, aksi, lanet Yine her seferki gibi haksızım / Sebep yok olması da imkansız Bu yaptığım iş ayıp rezalet / Fakat elimde değil / Seni kıskanıyorum. Nazım ın bu şiirini okurken hayatın ikilemlerimizle yüklü bir yolculuk olduğunu düşündüm, iyikilerimle keşkelerimi tarttım, bir sağa bir sola baktım ve yine içimi bu mektupla dışıma attım. Şiirin sonuna bakarsak konumuz kıskanmaya daha uygun düşerdi ama derinine inince de kıskançlıkla sevdiğine güven ikilemi, sevmenin güzelliği ile kıskanmanın çekilmezliği düalitesi karşımda dikiliyordu.


:BCJF:
Keşkelerimle iyikilerim yarıştalar bu ara. Ne zaman dara düşse başım keşkelerim baskına çıkar üzerimde.. İyikilerim yetişmese imdadıma keşkelerimle boğulurdum o anlarda. Al sana düalite. Bu kavram her an bizimle. Bir iyiyiz bir kötü, bir geceyiz bir gündüz, bir kıvrım kıvrım bir dümdüz, bir iyikimiz var hemen ardı bir keşkemiz, bir sevinçle parlar gözlerimiz 1 mm ötesi gözyaşını saklar, bir ağlar, bir güler, bir an sever bir ömür nefret eder. Ne dengesiz kişilikleriz :)

"Neyi arıyorsan O'sun" der ya Mevlana. Ben hep böyle denge denge dedikçe acaba dengesiz miyim yoksa dengede kalabilmek için sürekli salınmakta mıyım tepeme vuruldukça? Sahi neyi arıyoruz bu hayat yolculuğunda?

Hepimiz birer garip yolcu değil miyiz hayat yolunda yolunu kaybedince perişan (Ne güzel şarkıdır, çok severim ben de). Peki yolun sonunu bilen var mı? Ya da varış zamanını? Yolun sonu belli, ama gideceğimiz yolları anlık kararlarla seçiyoruz ve hayatın içinden böyle geçiyoruz. Yarın ölmeyecek kadar kolay kırıp herşeyi tüketip, büyük hırslarla tükeniyoruz. Nereye gittiğimizi unutmak için saçmalıyoruz belki de. Hatta ben de yazılarımı belki de yolun sonunu unutmak için yazıyorum kimbilir.

Bir yol olduğu ve sonu olduğu, bizim de o yolun o sona ilerleyen yolcuları olduğumuz kesin de, yolculuğun bizim için ne anlama geldiği, nerelerde durup nerelerde hızlandığımız belli değil. Geride kalanlara keşke, elimizdekilere iyiki derken bir bakmışız bir anda yol bitivermiş ve yolculuğun asıl önemli yeri de tam orada bizi kim yaptığında belirlenmiş. Kim olarak geldik kim olarak gidiyoruz? Keşkelerimiz mi çok iyikilerimiz mi?

Ne yol ama! Monoton sandığımız hayat her gün yeniden başlıyor aslında. Hergün bir sürü yol çıkıyor karşımıza seçmemiz üzere. Hangi yolda karşımıza ne çıkacak bilmiyoruz, tahmin ederek ya da hislerimize güvenerek adımımızı atıyoruz, karamsarlıklarımızı umutlarla süsleyerek. Bir keşke bir iyi ki diyerek. Keşkeler hüzünlü, iyikiler kararlı kılıyor adımlarımızı. Yıldırımlar düşüyor bazen duvarlarımıza, ufak rötüşlarla geçiştirip devam ediyoruz yolculuğa. Kimi zaman yolda bizi kandıran şeyler oluyor yolculuğu yavaşlatan. Bir çiçek sarkıyor balkonun birinden, koklamak için burnunu uzatınca böceğin teki çıkıp içinden sokuveriyor. Bir çığlık yükseliyor içimizden ani. Yani güzel görünen tuzaklar var yolculukta. Bazen aynı yolda bazı mesafeleri defalarca gidip geldiğimiz oluyor. Aklımıza, gözümüze, gönlümüze takılan şeylere geri dönmek adına. Ama ne var ki kalamıyoruz geride, hep yürümek zorundayız. Ve bu geri dönüşlerde tökezlediğimiz de oluyor bir önceki geçişten kalan taşlarla. Bir süre ağrı içinde yüreği topal ilerliyoruz sonra onu unutturacak yeni sürprizler ya da zorluklarla karşımıza çıkıyor yol. Öğrendiklerimizle nasıl hareket edeceğimizi belirliyoruz bu şekilde. Başka balkondan sarkan çiçeği koklamadan içine bakmak gibi ya da taşları ortadan kenara çekmek gibi. Sonra sözü sözüne, yüreği yüreğine uygun insanlar yarenlik etmeye başlıyor zaman zaman seninle. Kiminin yarenliği sürüyor yolun sonuna dek, kimisi geliyor geçiyor hancı yolcu misali. Kimisi diken gibi hep tetikte tutuyor sizi, kimi kuş tüyü kadar hafifletiyor yüreğinizi.

Şu düalite mereti bütün seçimlerimizde hatta sevgilerimizde bile var. Kötüyü, bile bile seversiniz mesela. Doğru tek değil midir? Kötü sevilmez! Ama içinizdeki iyi dışınızdaki kötüyü yener. Nefret duygusu yerine sevgi duygusu taşırsınız bu kötüye bile. Sizi kırar, üzer, yıkar,sağlığınızı bile önemsemez (günümüzde en çok ihtiyacımız olan şey bu oysa) yine de onu sevmekten vazgeçemezsiniz. Bir gün nefret eder, bir gün seversiniz. Birgün kızar çeker gider, öbür gün dönersiniz. Al bakalım düalitenin zararlı yanı, affetmekle affetmemek arası gel git, kararlılıkla kararsızlık arasında savaş dur. Bunun hikayesini bir sonraki mektupta anlatacağım.

Düalite zıtlık, kararsızlık, dengesizlik getiriyor gibi görünse de hayatımıza, aslında yaşadıklarımıza anlam katmak için var. Savaş olmasa barışın, ayrılık olmasa birlikteliklerin, ölüm olmasa yaşamın, hastalık olmasa sağlığın, acı olmasa tatlının, yalan olmasa gerçeğin, nefret olmasa sevginin, yokluk olmasa varlığın kıymetini nasıl anlardık? Ya da yaşadıklarımıza doğru anlamları nasıl katardık? Bırakmamız ya da sımsıkı sarılmamız gereken şeyleri nasıl anlayabilirdik bu çelişkiler bizi düşündürmese, zaman zaman içimizi acıtıp, zaman zaman bizi güldürmese?

Umarım keşkelerimizle iyikilerimizin yarışında galip gelen iyikilerimiz olur ve bu yolculuk macerası bizi istediğimiz kişi haline getirerek son bulur..

KEŞKE bu mektubu daha uzun yazsa idim ama İYİ Kİ uzatmadım da okuyanları sıkmadım:) Düalite mi arıyorum:)her an her yerde.

Yolculukta karşılaşmak ve birbirimize güzellikler katmak üzere sevgiyle..

Rüya
25 Mart 2010

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Teşekkürler
Gönderen: Rüya Bayram / , Türkiye
26 Mart 2010
Ömer bey çok teşekkürler. Hayat felsefesi ve yazıları bu kadar etkili birinden güzel bir yorum almak çok mutlu etti beni.

:: Zevk alarak okudum
Gönderen: Ömer Faruk Hüsmüllü / , Türkiye
25 Mart 2010
Hayat felsefesi dedikleri bu olmalı!...Paylaşım için teşekkürler.Saygılarımla...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
En Kusursuz Cinayet Yaşama Sevincini Öldürmektir
Mutluluk
Hayatı Kuralına Göre Oyna!
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (7) (Okyanusta Bir İstiridyeden Desem... )
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (12) (Arzın Merkezinden... )
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (16) (Prangalardan... )
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (1) (Defalarca Düşülen Yamaçlardan... )
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (8) (Denge Takıntısından... )
En Dişli Öğretmen Hayata Dair...

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Hani Tek Bir Kişiyi Özlersiniz Her Yer Issız Gelir Derler Ya...
Uzun Metraj Korku Filmi, Bol Kan, Bol Siyaset, Bol Kavga, Boş Hayat!
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (10) (Sıradan Bir Masaldan... )
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (19) (Agah Efendi ile Söyleşirken... )
Herşeyin Bir Nedeni Var Ama Unutmayın Bir de Sonucu...
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (11) (Çocukluğumdan... )
Tüp Bebekler ve Çöp Bebekler
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (9) (Kalpten Kalbe Nasihatlerden... )
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (21) (Kimi Zaman Giden, Kimi Zaman da Gidilenin Yüreğinden... )
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (4) (Kuyunun Dibi... )

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Çelişki [Şiir]
(Kürtaj) Olmak Ya da Olmamak, İşte Bütün Mesele Bu... [Eleştiri]


Rüya Bayram kimdir?

Yaşamayı tüm anları ile seviyorum. Bazen acıtıyor her yanımızı hayat, bazen güldürüyor yüzümüzü beklemediğimiz bir anda. Yaşanmışlıklar anılarımız oluyor ve ben uslanmaz bir anı biriktiricisiyim. Hayat biriktirdiğimi ve kaçırdığım tüm zamanları yazıyla bir yerlerde sakladığımı düşünüyorum yazıya döktüğümde kendimi. . . Ve bir gün bir yerlerde onların içinde barınan herşeyin beni bulup kucaklayacağını hissediyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
Can Dündar,Ahmet Altan,Paolo Coelho,Goethe,Shakespeare,J.J.Rousseou


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Rüya Bayram , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.