..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yalnızca sevgiyi öğret, çünkü sen osun. -Anonim
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Ortamsal > Mudi Beya




6 Nisan 2010
Abdülrezzak Holding  
Mudi Beya
Kahramanımız Abdülrezzak , bir dakikanın altmış kere kafasına kaya kütlesi gibi indiği bu zor anlardan birini farklı bir boyutta yaşadı!... Yutkunacak oldu, ağzı kurumuştu; dili damağına yapıştı!... Öylece kaldı!... Ama, Abdülrezzak, hazmetme kapasitesi sayesinde bunu da atlatır evelallah!...


:BJCF:

ABDÜLREZZAK HOLDİNG (5.Bölüm )



Üniversite Hastanesinin çay salonunda buluşmaları zor olmadı. Cam dibinde bir masaya mesafeli bir şekilde oturdular karşılıklı. Sözü ilk alan kadın oldu: “ İyi dinle, Abdülrezzak Efendi!... Esaslı bir şekilde ve son defa konuşmak amacıyla buluşmayı buraya aldım!... Öncelikle kendimi tanıtayım!... Gerçek adım, Ümmühan! Ama, yıllardır aklıma gelen adları kullanıyorum!... En çok sevdiklerim de Ayşe!... Fatma!... Emine!... Zeynep!... Seviyorum bu adları… Bir evin bir kızıydım! Babam eğitimciydi. Sağlıklı bir çocukluk dönemi geçirdim, denebilir… Aklım fikrim felsefe öğretmenliğindeydi!... İyi bir başarı puanıyla bu üniversitenin Eğitim Fakültesine girdim! Bu salonda tanıdıklarım var! İçlerinden bazılarıyla görüşmeyi sürdürüyorum. Sağlıklı bir çocukluk dönemi geçirdiğimi söylemiştim değil mi? Evet, söylemiştim; ama, iş tersine döndü!... Üstümüzden askeri darbe geçti!... Babam işinden oldu; hapislerde yattı!... İşkencelerden geçti!... (…………….) Ailem dağıldı. Eğitimim yarım kaldı!... Felsefe öğretmeni olamadım ya, yeni yaşamımda enine boyuna felsefe yapıyorum!... Gerçi, senin bu dediklerimden bir şey anlayabildiğini sanmıyorum; zira, senin aklın apış arasına takılı kalmış ama; gene de anlatayım!... Nerede kalmıştık? Enine boyuna felsefe yapıyorum, demiştim. Bir bakıma toplumdan intikam alıyorum!... (……………..) Bunu da, aralarında yaşamı sürükleyerek götürdüğüm toplum içinden seçtiklerim üzerinde deniyorum. Bak Abdülrezzak, sen onlardan değilsin!.. Üzerinde toplum adına bir intikam denemesi yapmaya bile değmezsin!... Unutma!.. Bu senin şansındır! Bu şansını iyi kullan ve düş yakamdan, bir daha da önüme çıkma!... E mi? Adam gibi adam olsan, senin evine bile giderek o dokuz çocuk doğuran kadıncağızı ve çocuklarını tanımayı bile düşünebilirim!... Bunun için oturduğun adresi bile belirledim sayılır!… O barakalardaki kadınları, çocukları gördüm!... Aaah… Aaah!... Çocuklar!... Ama, sen busun!.. Ben ne yapayım? Abdül sana söylüyorum; çocuklarını başına topla!... Karına destek ol!... Ezme kadıncağızı!... Unutmadan yineleyeyim: Kızlarına iki kere sahip çık!... Ne olursun yap bunları!... Senin bir diyeceğin var mı? Ben kalkıyorum!...”
Kadın sözünü bitirdi. Ayağa kalkmaya davranırken, tokalaşmak için elini uzatırken de, “ evine elin boş dönme ” dedi. Abdülrezzak, kadının tokalaşmak için uzattığı elinin avuç içine kıstırdığı parayı görmediği gibi yerinden doğrulmaya çalışırken , “ Ben nereye geleyim. ” diye soracak oldu!... Kadın, bu soruyu duymazdan ve anlamazdan gelmiş olamaz!.. Düpedüz duymadı; en azından arada kaynadı, adamın sorusu!... Kadın yeniden oturdu yerine ve sözcüklerin üstüne basa basa konuştu: “ Nerdeyse unutuyordum… Oysaki, seninle burada konuşmayı seçmemin bir nedeni daha vardı, değil mi ya! Sahi senin Hatçe kızın vardı, hemşire olarak burada çalışan!... Burada olan eski tanıdıklarımdan senin kızını tanıyan çıkmadı; ‘ yok öyle bir hemşire , dediler!... Bir tanışsak diyorum, Abdülrezzak Efendi!... Ne dersin? Hele bir çağır! Ya da telefon edelim!... Sence bir sakıncası mı var? Yoksa, ‘Aman ha!... Aman ha!... Kızımdan uzak uzak dur mu ’ diyorsun? ”
Abdülrezzak iki kere hıçkırdı sadece!... Aradan iki dakika kadar geçti… Kimi anlar gelip, aramızdan birileri için saniyelerin dakika; dakikaların saatler kadar uzadığı olmuştur kuşkusuz!... Yaşam bu!... Nerede ne olacağı hiç belli olmaz!... Sizin adınıza bu denli utanılası olmasa da, kimileri adına bundan bin kat daha rezilliklerin söz konusu olduğu zor anları yaşayanlarımız da az değildir belki. Örneğin, çırılçıplak bedeninizin en duyarlı bölgelerinden birine düşük voltalı elektrik verildiğini düşünün!... Bu durumda bir dakikanın içinde barındırdığı altmış saniyeyi düşündük sıra, yüksek voltajlı elektrik uygulanarak yaşamınızın sonlandırılmadığına isyan etmez de ne yaparsınız? Gerçi, isyan edecek durumda olmadığınız için, orada var gücünüzle bağırmanıza izin verilir!...
Kahramanımız Abdülrezzak , bir dakikanın altmış kere kafasına kaya kütlesi gibi indiği bu zor anlardan birini farklı bir boyutta yaşadı!... Yutkunacak oldu, ağzı kurumuştu; dili damağına yapıştı!... Öylece kaldı!... Ama, Abdülrezzak, hazmetme kapasitesi sayesinde bunu da atlatır evelallah!...
Bundan sonra aralarında herhangi bir konuşma geçmedi. Kadın, yerinden kalkarken, “ Hiç şaşırmadım! Hemşire faslının da yalan olduğunu buradaki tanıdıklarımdan öğrendim ; keşke asıllı olsaydı.” dedi ve salondan çıkıp gitti!... Daha öce bir araya gelişlerinde de böyleydi! Konuşmanın bir yerinde adamın çirkefliğinden ötürü kadın bir çok kez orayı terk etmişti…

……/….. Devam edecek



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın ortamsal kümesinde bulunan diğer yazıları...
Görme Engellinin Fendi Münasip Münasebattar' I Yendi
Görme Engellinin Fendi Münasip Münasebattar' I Yendi
Fanfinfon Çorbası
Abdülrezzak Holding 2
Abdülrezzak Holding (Altıncı Bölüm )
Abdülrezzak Holding
Abdülrezzak Holding 3
Ay Işığında Bir Temmuz Gecesi
Abdülrezzak Holding (4. Bölüm )
Abdülrezzak Holding (Yedinci Bölüm )

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Akşamdan Yazılan Mektup Sabahleyin Yazanı Tarafından Okunur Mu
İşte Geldi 8 Mart Bakın Neler Olacak
Ereğli Çamlıyayla 2015 Toroslar Geçişi
Öylesine Bir 8 Mart Yazısı
Kalleş Avrupalı!
Abdülrezzak Holding 1
Kriz Ortamında Ekonomik Garantili Konuk Ağırlama Önerileri
Genç Politikacı Adaylarına Öğütler!
Günlük: Kırkbirkere Maşşşahlah Tüüü! Tüüü! Tüüü!
Ona Öyle Demezler Peynir Ekmek Yemezler

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sıradışı Bir 8 Mart Kutlaması [Deneme]
Rabbiş Teyzemin Fanfinfon Macerası [Deneme]
Zevat Zerzevat Fiyat Vesaire… [Deneme]
Tezek İthalatı! [Deneme]
Muhteşem Bir Operasyon! [Deneme]
Günlük: [Deneme]
Milli Piyango Milyonerleri [Eleştiri]
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü [Eleştiri]
Gaz Bombası ve Basınçlı Su İle Saldırılması Olası Eylemlere Katılacak Olanların Dikkâtine! [Eleştiri]
Anlaşıldı Vehpi' Nin Kerrakesi veya Eşekten Düşen Karpuz [Eleştiri]


Mudi Beya kimdir?

Bilgisayar edinip İnternet ile yakından ilgilendiğim zamana kadar ülkemde okurdan çok yazarın varlığını düşünür ve bundan büyük kaygı duyardım. . . Uçsuz bucaksız olanakları bulunduğumuz odaya, ayağımıza getiren İnternetle tanııştıktan sonra, ülkemde okurdan çok yazarın olduğunu düşünmüyor, çok net biliyorum böyle olduğunu. Bunu bilmem, yukarıda sözünü ettiğim kaygılarımın katlanmasına neden oluyor. İçinde debelenmekte olduğumuz sorunların temelinde, okumayan bir toplum oluşumuzun katkısı sanıldığından daha daha çok diye düşünüyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
Jack London, Ernest Hemingway, Gogol, Zola, Aziz Nesin, Nazım Hikmet ve daha başkaları...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mudi Beya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.