Gerçeği arayan bir insan, öncelikle her şeyden gücü yettiğince kuşku duymalıdır. -Descartes |
|
||||||||||
|
Üretimin olmazsa olmazlarından bir tanesi de tabii ki “sermaye”dir. O nedenle körükörüne sermaye düşmanlığı yapmak yanlış olur. Ancak üretim araçlarına dönüştürülmeyen, sadece para olarak bir köşede bekletilen sermayeye de bir şeyler söylemek gerekir. Türkiye’deki sermaye risk taşımayan alanlara yöneliyor. Yıllardır durum aynı. Önceleri dövize yöneldi, sonra ise faize. Son zamanlarda döviz ve faiz umulan kârı getirmeyince borsayı baştacı yaptı. Sermaye fabrika kurmayla neden uğraşsın ki? İzin alacaksın, aylarca süren bürokratik işlerin peşinde koşturacaksın, açtıktan sonra işçilerle uğraşacaksın; vergisini, sigorta primini, kıdem tazminatını ödemeye çalışacaksın… Bir sürü şey. Borsa, döviz ve faiz böyle mi? Peki Türkiye’de sermaye sahibi zengin var mı? Birkaç gün önce birçok gazetede yer almayan, bir-iki gazetenin de küçük puntolarla bir köşecikte yer verdikleri bir haber: “Türkiye'nin yurtiçi ve yurtdışı milyoner sayısı Eylül ayı itibariyle geçen yılın aynı dönemine göre 3 bin 102 kişi artarken, yurtiçi ve yurtdışı yerleşiklerden oluşan milyonerlerin bankalarda tuttukları mevduat ise 48 milyar 683 milyon TL'lik artış gösterdi. Yurtiçi ve yurtdışı yerleşiklerden oluşan 32 bin 526 milyoner mudi hesabında, toplam 256 milyar 917 milyon TL bulunuyor.” Bu haber de gösteriyor ki zengin insanımız var ve her geçen gün bu sayı daha da artıyor. Okuyucu “bu haberden bana ne!” diyebilir. Çünkü zengin saysının artması onun işsizliğine, yoksulluğuna çare değildir. Tıpkı fert başına düşen milli gelirin 10.000 doları aştığı haberi gibi. İşçi, memur, emekli, işsiz, köylü düşünüyor:”Evde dört kişiyiz. On bin çarpı dört, eder kırkbin. Bu hesaba göre bizim haneye yılda kırkbin dolar girmesi gerekiyor, tabii adil bir bölüşüm varsa… Ohhh, gel keyfim gel! Kırk bin dolarla neler yapılmaz? Hadi ben bunun yarısından vaz geçtim, hiç olmazsa yirmi bin dolar olsa! Ona da razıyım.” Böyle düşünen garibim, kendisinden daha kötü durumda olanların da bulunduğunu biliyor mu, acaba? Yoksulluk sınırının da altında bulunan milyonlarca insanımızın bulunduğunu söyleyelim de bazı kişiler teselli bulsun. ** Bir gazete haberi daha: The Economist'in gerçekleştirdiği araştırma, Türkiye'nin en zenginlerinin servetlerini katladığını ortaya koydu. En zengin 100 Türk'ün toplam serveti 227 milyar dolar. ** Sermaye ürkek ve zenginler de korkak mı? Sermayenin ürkek olduğu kesin, ama zenginlerin korkak olup olmadığını bilemem! Çocukluğumdan hatırlıyorum: Oturduğumuz mahallelerde zenginlerin yaşadıkları konaklar vardı. Onların varlığı bizi rahatsız etmez, gözümüze batmazdı. Aynı şey öteki taraf için de geçerliydi. Sonraları zenginler yavaş yavaş mahallelerden villalara, sitelere taşınmaya başladılar. Villa ve sitelerin etrafı bir-iki adam boyunda duvarlarla çevriliydi. Bir müddet sonra bu yetmedi, duvarlar yükseldi. Gene olmadı, duvarların üzerine dikenli teller çekildi. Bu da yeterli görülmemiş olmalı ki güvenlik elemanları uygulaması başladı. Hayret, bu da yetmedi; villalar ve siteler kameralarla donatıldı. Bu da yetmezse hangi tedbire başvurulacağını doğrusu ben de merak ediyorum. ** Çok oldu, farkındayım ama bu son olsun! Bir gazete haberi daha: İçişleri Bakanlığı’nın 2011 yılı bütçe görüşmelerinde, kişi başına düşen güvenlik personeli sayısı ve özel güvenlikçiler tartışma konusu oldu. Bakan Atalay konuşmasında, bugün itibariyla Jandarma Genel Komutanlığı’nda 244 bin 966, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığında 71, Emniyet Genel Müdürlüğü’nde 230 bin 387 ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’nda ise 5 bin 283 personelin görev yaptığını açıkladı. Atalay, özel güvenlik sektörüne ilişkin de güncel verileri açıkladı. Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun çerçevesinde, bakanlığının özel güvenlik şirketlerine ve özel güvenlik eğitim kurumlarına faaliyet izni verdiğini ve özel güvenlik uygulaması bulunan tüm kurumları denetlediğini anlatan Atalay, “Özel güvenlik hizmetleri kapsamında 410 bin 659 gencimize özel güvenlik kimlikkartı verilmiş; bunlardan 218 bin 600’ü özel güvenlik sektöründe fiilen istihdam edilmektedir” dedi. ** Sözün sonu: Günümüzde polis sayımız 230.000’i aşmış, 218.600 tane özel güvenlik görevlisi istihdam edilmiş, Jandarmada 250.000’e yakın eleman görev alıyormuş. Bütün bu verileri alt alta koyup toplarsanız yaklaşık 700.000 kişi içgüvenliği sağlamaya çalışıyor. Soru şu olmalı: On sene önce içgüvenliği sağlayan eleman sayımız ne kadardı, suç istatistiklerimiz nasıldı, şimdi nasıl? Unutmadan söyleyeyim: Isparta ilimizde kişi başına düşen polis sayısında AB kriterlerinin üzerindeymişiz. Böyle bir ülkede sermayenin ürkek, zenginin de korkak olması için bir neden var mı? Sıcak para sahibi globalci kardeşlerimize(!) duyurulur.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |