Bir önyargıyı yok etmek, atomu parçalamaktan daha zordur. -Einstein |
|
||||||||||
|
Tarımda su, tarımın can damarıdır. Üretici, suyun kirliliğine aldırmadan kirli sularla ürününü suladı. Kirlilik tarlaların verimini düşürdü. Hatta çoraklaşmasına neden oldu. Kirli sularla yapılan tarım insan sağlığını tehdit ediyormuş, kimin umurunda. Kirlilik seviyesi, kabul edilebilir sınırının on katına, yirmi katına çıkmış olmasına rağmen, o suyla, pişirilmeden tüketilen roka, dereotu, maydanoz, tere ve kırmızı lahana gibi ürünler yetiştirildi. Bu ürünlerin nasıl bir ortamda yetiştirildiğini bilmeyen tüketiciler, o ürünlerle yemek masalarını donattılar. İştah açıyor diye zevkle, ağız tadıyla yediler. Bizim sağlığımızı düşünen olmadığı için, hiçbir kontrole tabi olmadan soframıza gelen bu ürünleri, Avrupalılara da yedirseler ya. Olası mı yedirmeleri? Sık sık gazetelerde okuyoruz. Avrupa’ya gönderdiğimiz ürünlerimizin, kabul edilemeyecek kadar, hormon ve kimyasal kalıntılar nedeniyle geri gönderildiğini. Üretici ne yapsın? Hadi hormon kullanımında kusur onun. Kimyasal kalıntılar sudan kaynaklanıyorsa ne yapsın? Bir moda diye tutturmuşuz. Yıllarca mobilyada ceviz ağacından yapılmalar modaydı. Mobilya sanayisine malzeme sağlamak için önünü ardını düşünmeden ha bire ceviz ağaçlarını katlettik. Kestane ağaçları da aynı sonu paylaştılar. Şimdi de ağlaşıyoruz. Ceviz çok pahalı. Bu fiyata alınıp yenilir mi diye? Artık ceviz de, kestane de çok zenginlerin tükettiği meyveler oldu. İkisi de orta hallilerin bile elini yakıyor. Geçmişte çiçek yağını hangimiz biliyordu. Bildiğimiz iki yağ vardı. Zeytin yağı ve tere yağı. Susam yağı da vardı ama, o yemeklik olarak kullanılmıyordu. Amerika’nın soya yağı sofralarımıza girdikten sonra zeytin yağını unutur olduk. Zeytin yağı fiyatları, çiçek yağının ucuzluğuna ayak uyduramadı. Bizde de iki yüz ağaç zeytin vardı. Üçte iki karşılığında dahi toplayıcı bulamıyorduk. Toplanacak ürünün yarısı bile bize kalmıyordu. Sonunda kimini babam söktürdü. Kimi kendiliğinden kurudu. Sonunda üç ağaç zeytine kaldık. Onları da gidip toplama külfetine katlanamıyorduk. O yıllarda yalnız biz değildik zeytin ağaçlarını söken. Binlerce ağaç sahipleri tarafından söküldü. Aslında o zeytin ağaçlarının yerleri de, cinsleri de uygun değildi. Zira verimli arazilerde yetiştirilmiş zeytin ağaçlarının ürünü hem yağ, hem de kalite fakiriydi. Yıllar sonra zeytin yağı değerlenmeye başladığında, ilçe tarım memurlukları aşılı ve deli zeytin fidanlarını dikime de destek olarak dağıtmaya başladılar. Fidanlar her isteyene dağıtıldı. Oysa o fidanların tarıma elverişli olmayan, yamaç ve oldukça kıraç alanlara dağıtılması gerekirdi. Zamanla verimli arazilerde yetiştirilen zeytin ağaçlarının ekonomik olmadığı anlaşıldı. Yetiştirenler pişmanlıklarını ağaçları sökerek dile getirdiler. Fındıkta da tüketim sorunları yaşanmaktadır. Dış piyasa hedef tutulduğundan fiyatı oldukça yükselmiştir. İç piyasada Avrupa’ya uyarlanan yüksek fiyat nedeniyle halkın alım gücünü aşmaktadır. Bu nedenle az tüketilen fındık elde kalma riski taşımaktadır. Geçmişte turistik işletmeler, Avrupa’dan gelecek turist beklentisiyle yerli turistlere itibar etmemişlerdi. Avrupalı turistler gelmeyince, iç turizme, hem de promosyonlu olarak yönelmek zorunda kalmışlardı. İç turizm sayesinde kısmen de olsa doluluğu sağlayabilmişlerdi. Fındıkta da üretim fazlalığı varsa, ağaçları sökmek yerine iç tüketim teşvik edilmelidir. Kavrulmuş ay çiçeği yeme kültürü, sokak ve caddelerde kirliliğe neden oluyor. İç fındıkta ise böyle bir sorun yok. Üstelik fındık, insan sağlığı için oldukça yararlı Keşke ay çiçeği yeme kültürünün yerini fındık yeme kültürü alsa. Bu nedenle sokak ve caddelerimiz temiz kalır, fındık tüketimimiz de istenilen düzeye çıkar. Mobilya uğruna ceviz ve kestane ağaçlarımızı yok ettik. Montaj sanayi uğruna en verimli tarım alanlarımızı katlettik. Kirlettiğimiz deniz yüzünden balıkçılığımız yok oldu. Tarımın kalkınması için üretimin artması ve üretilenlere uygun Pazar bulunması gerekir. Pazar bulunması için sağlıklı ürün yetiştirmek gerekir. Sağlıklı ürün yetiştirmek için planlı tarıma yönelinmesi gerekir. Tarım için temiz su gerekir. Kaliteli, verimli ve hastalıklara dayanıklı tohum üretmemiz gerekir. Oysa biz ne yaptık? Zirai araştırma enstitülerinin tohum geliştirme ve üretme bölümlerini kapattırdık. Ceviz ve kestane ağaçları bol yağmur alan arazileri ve nem oranı yüksek havayı sever. Katledilen ormanlarımız yüzünden kuraklık felaket olmuş. Bu ağaçların yetişmesi için gereken ortamı nerede bulacaksınız. Sayın Demirel’in biz plan değil pilav istiyoruz aldatmacası, ülkemize nelere mal oldu. Azalan sularımız yüzünden çeltik tarımı olabildiğince gerilediğinden, olabildiğince yükselen fiyatları yüzünden pilavlık pirinci de alamaz olduk. Anlaşıldığı gibi, plansızlık yüzünden evdeki pilavdan da olduk. Tüm bu olumsuzlukların yanında İMF ettiği ancak pişirilen aşın tuzu biberi olur. Son söz..... Ne yazık ki, tarım ülkesi Türkiye’mize bu olumsuzluklar yakışmıyor. Planlı ve verimli bir tarım, olumsuzlukların üstesinden gelebilen bir Türkiye dileğiyle. Özcan Nevres 08.10.02
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |