Herkes ayný notayý söylediðinde uyum elde edilmiþ olunmuyor. -Doug Floyd |
|
||||||||||
|
Haftalardýr ikiye bölünmüþ yaþýyorum. Bir yanýmý Ege çekiþtirip duruyor, diðer yanýmý bu kent. Böyledir bu Ýstanbul. Ýnsan bünyesinin ürettiði birbirine en zýt duygular, ayný anda ve her an yaþanabilir bu kentte. Önce, Ýpek Nehir, beklenenden kýrk gün önce gelmeye karar vermiþ, ansýzýn geldi. Nasýl býrakýp gidersin, kibrit çöpü parmaklar, kuru üzüm tanesi bir aðýz ve gözler... Adettendir ya, hemen pay çýkarýverdim kendime. “Babaannesi kýlýklý, ivecen velet, bekleyemedi bak!”... Tezim derhal çürütüldü. Meðer, nedeni bilinmiyormuþ ama bu yýl erken doðum çok oluyormuþ. Yanýt hazýr da þimdi girmeyelim. Havadan, topraktan, sudan, hormonlu gýdalardan falan, diye baþladýk mý konu sapar. Ýpek Nehir yolu açtý. Müziðin arkeoloðu Jordi Savall’i dinledik. Ortaçaðdan günümüze kadar, baroktan kalkýp Avrupa’yý, Akdeniz’in etnisitelerini dolaþýp nefeslerini toparlamýþ, bize üfleyip gitti. Babasý, ninnilerin hepsini toparlayýp Ýpek’e götürdü. Ýpek Nehir, Savall’in müziði, Montserrat’ýn sesiyle uyuyacak. Ve... Ýþte geldi 1 Mayýs...1 Mayýs’ýn ilk kez yýðýnsal olarak kutlandýðý 1976 yýlýndan bu yana, korsan kutlamalar da içinde olmak üzere “Kaçýrdýðým hiç yoktur.” demeyeceðim ama sanýrým ikiyi geçmez. Tüm kutlamalarýn ayrý bir yeri, ayrý bir önemi vardýr yüreðimde.. Belleðimde ise her renkten, tattan aný..Ama bu yýl ki 1 Mayýs bir baþkaydý dostlar, bir baþkaydý..Bu saptamayý yaparken dilimi ýsýrýyorum, nazar deðmesin diye. Masaya da vurayým bari. Ritüel tamam. Yine de korka korka yazýyorum. 1976’da ilk kez, bu ülkede, “Vur kafasýna, al lokmasýný” dedikleri, iþçi ve emekçi kitleler, o güne deðin görülmedik bir yýðýnsallýkla Taksim’i doldurmuþtu. “Sömürülmek istemiyoruz, hakkýmýzý istiyoruz” demiþlerdi. Sonra, 1977’de; bugün bile, yani tam otuz dört yýl sonra, kimin attýðý hâlâ bilinemeyen(?) kurþunlara hedefe olmuþlardý. 1 Mayýs alaný kana bulanmýþtý. Otuz dört canýmýzý yitirdik o gün. Halkýn gücünden, uyanýþýndan korkanlar, o gün silaha sarýldýlar. Olmadýk oyunlarla toplumu birbirine düþman ettiler. Ardý ardýna aydýn cinayetleri iþlendi. Ayný silahla hem saðcý, hem solcu gençler öldürüldü bu ülkede. Ýþçilerin önderi, Disk Genel Baþkaný Kemal Türkler öldürüldü. 1.000.000 milyon iþçi yürüdü cenazesinde. Sonra da ortalýðý düzelteceðiz diye 12 Eylül faþist darbesi geldi ardýndan. Oyun o denli açýktý, o denli de önlenemez hale getirilmiþti. Korku mikrobu iþbaþýndaydý. Soðuk savaþ döneminin raconu, saðcý-solcu diye bölüp kýrdýrmayý gerektiriyordu. Soðuk savaþ sonrasý deðiþen dünya dengeleri, Türk-Kürt kapýþmasýndan çýkar saðlamayý gerektirdi. Bugün durum çok daha karmaþýk. Bu kadar kesin ayrýþtýrmalar yetmez oldu dünya kapitalizmine. Ters yüz edilmiþ ideolojilerin, etnik ayrýþtýrmalarýn yanýsýra dinsel, mezhepsel ayrýþtýrmalar ve uygun oyuncular gerekiyor. Kapitalizmin bunalýmý derinleþip, periyotlarý sýklaþýnca daha saldýrgan, daha düzenbaz oluyor. Konu kuþkusuz çok derin, karmaþýk, çok yönlü irdelenmeyi gerektiriyor. Bu yazýnýn sýnýrlarýný çok aþýyor. Ancak bu yýl ki 1 Mayýs’ýn önemini açýklayabilmek için biraz deðinme zorunluluðu doðdu. Korku bulaþýcýdýr, sevgili okur. Topluma saldýn mý hýzla yayýlýr mikrop ve saðaltýmý çok güçtür bu hastalýðýn. Ama cesaret de bulaþýcýdýr. Cesaret, korkunun yanýnda güçsüzdür, zor büyür, zor geliþir, kuluçka devresi uzun sürer. Burada söz konusu edilen, güçlünün gücünden aldýðý cesaret deðildir. Onun adý, zorbalýktýr. Dev gibi bir adamýn, küçücük çocuðu dövmesi gibi. Sözünü ettiðim cesaret, gücünü yalnýzca haklý ve doðru olmaktan alan cesarettir. Aðýr ve geç büyüse de ortaya çýkmaya görsün, en büyük güç diz çöker önünde. ABD’nin karþýsýnda Vietnam’ý, Kurtuluþ Savaþýmýzý ve diðer örnekleri anýmsayalým. Ýþte ben bu yýl, 1 Mayýs’ta, bu cesaretin tohumu çatlattýðýný hissettim. Onlarca yýl boyunca, korkutulup sindirilmiþ, her türlü ideolojik, ekonomik, propagandif, kýþkýrtýcý dümenlerle kafasý karýþtýrýlmýþ bir toplumun uykudan uyanýþýný, gözlerini ovuþturmasýný hissettim. Anladým, biliyorum, demiyorum dostlarým. Hissettim. “Nereden hissettin?” diyorsunuz. Anlatayým: Yýllardýr, bu tür eylemlerde görevli olarak bulunmadýðým için tek kiþilik örgüt gibi rahat hareket etme olanaðým oluyor. Alana bütün giriþleri, kortejleri fýr dönerek izleyebiliyorum. Eh, artýk göz aþinalýðý da var. Her eylemde ne kadar insan yerlere serilip oturuyor, ne kadar boþluklar oluþuyor? Fýr dönerken yürüyüþ rahatlýðýn nedir, gibi bir yýðýn ölçütler edinmiþiz. Ne yapalým, bir helikopterimiz bile olmadý ki þöyle havadan gözleyelim. Bu yýl ilk kez 1 Mayýs, pek çok ilimizde kutlanýyor. Bunda, seçimin yaklaþmýþ olmasý nedeniyle zorluk çýkarýlmadan izin verilip demokrat görünme isteðinin rolü olduðunu düþünüyorum. Ne ki bu rahatlýðýn saðlanmasýnýn, tüm illerdeki yýðýnsallýkta payý olduðunu sanmýyorum. Halkýmýz, caný burnuna doðru gelmeye baþlamamýþsa, kolay kolay evinden çýkýp eyleme gitmez. Buna karþýn, bütün illerde katýlým yüksek. Her sabah zorla kalkan ben, 1 Mayýs dedin mi, erkenden dikilirim. Mecidiyeköy’e sokulan ya da sokulmayýp yakýnýnýnda indirilen kalabalýklar; bindirilmiþ kýtalar dediðimiz, dýþardan gelen eylemciler hakkýnda kaba bir fikir verir. Ýstabul’a hiç sokulmamýþlarsa kaç otobüsün geri çevrildiði, polisle takýþýlýp takýþýlmadýðý erkenden duyulur. Diðer illerden gelenler, sabahýn erken saatlerinde ulaþmýþ olurlar çünkü. Çay ve simitle kahvaltý edilirken Ýstanbul’dakilerin katýlýmý beklenir. Bu anlattýklarým Taksim kutlamalarý ile ilgili. Taksim’e izin verilmediði zamanlarda eylemin yerine göre dýþardan katýlýmýn oraný saptanýr. Bu yýl, bindirilmiþ kýtalar yoktu, salt Ýstanbul halký alandaydý. Birkaç otobüsün gelmiþ olmasý bu gerçeði deðiþtirmez ve bu çok önemli. Önceki yýllarda, bizim ve bize yakýn yaþ gruplarý göze çarparken, son iki yýldýr yerimizi gençlere terkettiðimizi görmekten hem mutluluk duyuyor, hem de hüzünleniyorum. Hele bu yýl...Bu yýl her sýnýf ve katmandan gençlik, eyleme damgasýný vurdu. Sendika kortejlerinde, mahalle derneklerinde, politik örgütlerde hep gençler. Sendika kortejlerindeki gençlerin yaþlarý hayli küçük. Merak edip bazýlarýna sordum. “Ne iþ yaparsýn, sendikalý mýsýn?” dedim. “Ne sendikasý ya teyze..” diyorlar..Hayýr, ne yazýk ki sendikalý olamýyorlarmýþ. Taþeron þirketler aracýlýðýyla çalýþtýrýlýyorlarmýþ. Nerede yürüsünlermiþ, ilgili iþkolunun sendikasýyla yürüyorlarmýþ. Baþýbozuk muamelesi yapýlmasýn diye. Hele liseliler...Binbir çeþit adla bir araya gelmenin yolunu bulmuþlar. Büyük gruplar halinde olanlar da var, küçük gruplarlar halinde olanlar da. Çok kalabalýktýlar. Öyle belirli mihraklar falan diye kimse ne kendini kandýrsýn ne de baþkalarýný. Çocuklarýn sayýsý orada burada görüp de destek verdiklerimden çok daha fazla ve hiç mi hiç tatmin olmamýþlar. En akýllý, en gerçekçi, en net biçimde dertlerini anlatan da onlar. ÖSYM’ye, þifreye, þifrenin kaynaðýna verip veriþtiren pankartlar... Kül yutmamýþlar ve “Kral çýplak” diyebiliyorlar. Muhalefet partilerini bir kez daha ayýpladým, o çocuklar kadar cesur ve açýk olamadýklarý için. Okyanus ötesinden onlarýnda mý beklentisi var, diye düþündüm doðrusu. Kimler yok...Yazarlar, gazeteciler, tiyatrocular, sinemacýlar, feministler, baþörtüsüne özgürlük isteyenler, eþcinseller...Ýþçi konfederasyonlarýna, memur örgütlerine, politik örgütlere göre elbette küçük gruplar halindeler ama renkleriyle sesleriyle, dertleriyle varlar.. Davullar, zurnalar, halaylar, oyunlar, Grup Yorum, Kardeþ Türküler... Babalarýn omuzunda çocuklar..Bebek arabasý süren anneler.. Derdini anlatmak isteyen kesinlikle 1.000.000 çok üstünde insan. Konuþmalar baþladý, miting bitecek, Gümüþsuyu, Saraçhane, Mecidiyeköy kollarý hâlâ uzayýp gidiyor. Gezi alaný da hýncahýnç. Gerçekten bayrama, bayram yerine geldiler. Seslerini duyurmak için çoluk çocuk geldi emekçiler.. Yürüyerek Mecidiyeköy-Taksim, yürüyerek geri dönüþ. Trafik kapalý. Akþam 1977’deki þehitlerimizi anma toplantýsý. Sabaha az bir zaman kala da bu yazý bitiyor. “Yazma” dedim kendime, “Uyu, dinlen” dedim. Dinlemedi, “Paylaþ” dedi. “Paylaþ ki çoðalsýn umut ve mutluluk” dedi. Paylaþtým ben de. Bir yandan da umut ve mutluluðun verdiði enerjiyi deneyimliyorum. Þu saatte hâlâ zýmba gibiyim. Çünkü Ýstanbul, bu ülke tarihinin en yýðýnsal iþçi ve emekçi bayramýný kutladý. Gençleriyle, coþkuyla ve cesurca. Onlarca yýldýr üzerine serpilen, yaðlý, yapýþkan bir kil gibi saran ölü topraðýný silkelemek için kýpýrdandý bu halk, hem de kaç ilde birden. Þimdi çok uyanýk olma zamaný. Oyuna gelmeme zamaný. Tohumu çatlatan gerçek ve onurlu cesareti özenle büyütme zamaný. Dilimi ýsýrdým, tahtaya vurdum ama ne olur, ne olmaz. Ýnsanlar doðru dursalar, bilgisayarlarýn ne yapacaðý belli olmuyor bu ülkede. Bu ülke, bu halk, çok karanlýk gördü, hep bildi aydýnlýða çýkmasýný. Kadim topraklarýn çocuklarýyýz biz. Biz, nice uygarlýðýn býraktýðý iziz. Her türlü kilden arýnmasýný da biliriz. Hele bir isteyelim dostlar, hele bir isteyelim... 02.05.2011 Vildan Sevil
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Vildan Sevil, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |