Hayatımızı Atılan Yanlışlıklar Temeli Üzerine Bina Etmeyelim
doğrularımızla yanlışlarımızı birbirinden ayırma yolunu seçmeyi neden reddediyoruz?
"Gerçekten de, bir yazarın ilham perisi, çoğu zaman son ödeme tarihiyle karıştırılır." — Virginia Woolf (kurgusal)"
"Gerçekten de, bir yazarın ilham perisi, çoğu zaman son ödeme tarihiyle karıştırılır." — Virginia Woolf (kurgusal)"
doğrularımızla yanlışlarımızı birbirinden ayırma yolunu seçmeyi neden reddediyoruz?
\*Hainden sadakat, riyakardan dürüstlük, korkaktan cesaret, hak yiyenden adalet, vicdansızdan merhamet, dalkavuktan doğruluk, asalaktan alın terine saygı, müfteriden doğru sözlülük, gösterişi sevenden tevazu, zevzekten sukût, haramiden helal kazanç bekleyen, daha çok bekler.
Sessiz, ekosuz, hiç kimsesin. Diyecek söz kalmaz geriye. Utanç olur, içini yakıp kavuran. Sesini duyuramayanların, yanlış notayı seslendirenlerin, kaderlerinden sıyrılamayanların utancı kalır üstünde. Çok ağır. Taşıyamayacağın kadar ağır. Silkinsen de aralıklarla, sorumlusu olmadığın bir yükten kurtulmak istercesine.
neden önümüzü görmemize engel olan hayatımızı karartan hırslarımıza kapılıp bizleri oradan oraya sürüklemesine izin veriyoruz
Ah benim dizimin dermanı, gönlümün fermanı, buğdayımın harmanı günlüğüm. Zobamın ateşi, göğümün güneşi, gözümün menevişi olan dert ortağım. Sana en güzel hitapları etsem, yine az gelir. Sen benim sırdaşımsın, gönüldaşımsın. Beni dinleyensin, sırrımı bilensin, kimselere söylemeyensin.
Bizler ne güzel Bir memleketin çocuklarıyız.....
Öyle bir aşk hikayesi işte!
Ey okuyucu, bu mesaj sana! Kâh kahvenin köpüğünde bir hayal, kâh mırranın acısında bir sitem. Lakin, daha ziyade içten bir selam.
Bir gün, küçük bir gerçek kalbine saplanıp dayanılmaz bir ağrıya dönüşür.
O ağrı ki, tarifi zor, bedenin değil, ruhunda. Olan bitenin tek tanığı olursun.
Seslendiremediğin düşünceler aklının orta yerinde dönerken en nihayet kaderini kabullenirsin.
Hayatta kötü şeyler olur. Belki herkesin başına gelmez.
\*Herkes konuşursa kim dinleyecek, herkes susarsa kim konuşacak?
ysa önceleri her şey ne güzeldi. Sen gelip parmağını sırtıma dürtüyordun. Ben şakacıktan çok kızıyordum. Ve seni kovalamaya başlıyordum. Al sana baldan tatlı bir kovalamaca. Kaç kez boşta bulunup irkilmiştim. Kızmalar, gülmeler, her şey ama her şey oyun gibiydi. Aradan ne kadar zaman geçti? Saymadım ki. Kaç ay