Ey Yar...
sevdanın azı çoğu yoktu ki benim kalbimde zaten. Ya sevilirdi yada sevilmezdi, aşk işte bu kadar basitti.
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
Uyanış: Bir rüyanın dönüşüm sonrası. Aslında bir yalanı yakalamak. Her insanın tercih noktası. Şimdilerde yeni tanıştığım rol; insanı insana tanıştırmak. Bir yanım "O" diyor diğer yanımsa "Hayır". Gülmekten kendimi alamıyorum, hayatım hüzünlerime gülümsüyor. Ustalıkla nasıl da kaya olmayı seçenleri yeğliyorum.
Aşk, sevgiye geçiş basamağıdır. Aşk, karşılık hislerin uyanışıdır. Beğenmedir. Hoşlanmadır. Aradığını sanmadır. Duyguların karşılıklı kıpırdamasıdır. Heyecandır. Hayal kurmadır. Paylaşımdır. İkili yaşama hazırlıktır. Aşk yoğunluğu böylece cinsleri bir araya getirmenin bir yoludur. Ama zamanla bu yoğunluk azalmaya başlar. Başlama nedeni birlikteliğin yaşanmasıyladır. Çünkü aşk uzakken hoş ve güzeldir. İstek
Biliyorum kimse papatyaları ateşlere değişmez. Çünkü ateş can yakar.
Tıpkı "ayrılık" gibi
Aramızdaki şeyin adı konulamadı bir türlü. Aşk hiç olamadı, sevgi desek gerçekten sevenlere haksızlık olacaktı. Arkadaşlık dersek bebekler bile gülerdi. İşte aramızdaki bu adı bile olmayan şey senin için “eylence” benim içinse “işkence” desem belki de doğru teşhis bu olurdu.
Annen ne anlattıysa, hangi masalları anlattıysa, hangi gözyaşını sildiyse onu ararsın; bulamazsın.
Kulağında oğlunun kalp atımı. Nerede duysan tanırsın...
Gün olur gözümüzden güneş icat eder. Gün olur severiz.
Gün olur ellerimize tapar, sonumuzu alnımıza yazarız...
Ya yalan dünya, ya yalan zaman yada yalancı insan… Ya sahte sözler, ya sahte bakışlar ya da sahtekar bir ruh… Ya çakma düşünce, ya çakma aşk ya da çakma beklentiler… İşte karşılaşılanlar ve sonunda aldatılma ya da anlaşılamamanın bıraktığı ve artık şarj edilemeyen bir hayat; gerçek aşktan sonra
Gurbet…
Bir mektuptur,ucu yanık.
Bir sevda türküsü,şarkısıdır mahzun söylenen.
Yazılan şiirlerdir gidenin ardı sıra.
Güller de ağlar tıpkı senin gibi. Sen de bir kelebeğin ardından gözyaşı dökersin. Onun için hayaller kurarak, beynine giden damarlarından arzularını yürütürsün. Kalbinin bir başka attığını düşünürsün. Daha bir güzelleşirsin.
Sabaha karşı yazmaya alışmışım, ilk kez bu akşam erken dökülüyor satırlar…
Yalansız bir dünyada gözlerim seni gördü. Ve seni yaşadı, içimdeki ıssızlığında. Düşlerden, gece uyandı, sabahında sevgine.
Devrildim öylece..
Kalbimin sağına seni,
Soluna hayatı alıp özledim öylece..
Sonra da sana sarılırcasına cümlelere sarıldım.
Cümleler aktıkça yüreğimden..
Bazen en güzel hikayeni yazacağın bembeyaz kağıdın, ansızın elini kesmesi gibi sinsi bir düşmandır, aşk…
Sen..Ben..Bir de biz…Biz ki bu sevdaya başlamadan sonumuzu çizen iki kahramandık sırtları hiçbir zaman birbirine dayanmayacak..Biz ki tek umudun peşine takılıp ölümü birbirimizin dudaklarından içen iki kurşunduk girse de yüreğimizin en derine…Kanasa da gövdemiz gözlerimiz hiç acımayacak...İki yoksulduk biz gözlerimizde sevdamızın varlığıyla zenginleşen..Tek bir yolduk avuç içlerimizden düşüp
Ne olduysa oldu aklıma takıldı birden- durup dururken- Nedir aşk? Ayaklarımızı yerden kesenLeylayla Mecnun mu / Ferhatla Şirin mi bizi bizden eden?...
Sen benim ellerimi zayıflatıyorsun.Her ne zaman sana ellerimi uzatsam, benim kolumu kanadımı kırıyorsun. Her ne zaman kollarımı sana açsam, boşluğu sarıyorum.
Emrah Safa Gürkan