Aşkta Bugün Yoktur
Kimine göre dünde kalmıştır aşk, kimine göre bugündür, kimine göreyse yaşanmamıştır asla... ya sizce?
"“İyi bir kitap, en az bir dost kadar iyidir; hatta çoğu zaman, dostu horlamaz ve sabaha kadar uyumaz.” – Jules Renard"
"“İyi bir kitap, en az bir dost kadar iyidir; hatta çoğu zaman, dostu horlamaz ve sabaha kadar uyumaz.” – Jules Renard"
Kimine göre dünde kalmıştır aşk, kimine göre bugündür, kimine göreyse yaşanmamıştır asla... ya sizce?
Anlamlı melodillerden oluşan bir eserde yalnızca es olabilmek, susabilmek başkalarının notalarının ardından,
anlamlıca susabilmek, bütünü bozmadan, melodiye tiz ses olmadan susabilmek...
Sevgi ve istek.. Hep eş değerde görülen ama bambaşka yönlere giden iki kavram.
Yorgun, argın şiirlerle yalnızlığıma sesleniyorum her gece. Göğsümde bir sıkıntı büyütüyorum hüzün mavisinde… Sustukça sus’uyorum ve susadıkça sana yazıyorum. Uykularımı böldüğün yerden kanıyor gecelerim duyuyor musun... Karanlık hayallerimle tutuyorum ellerinin mevsimsizliğini. Her sabah yalnız uyanıyorum, sessizce ağlıyorum, hala yaşıyorum neden… Uğruna verilmemiş bir can ne işe yarar bu
Sonu henüz belli olmayan, ansızın başlayan bir hikayeden küçük bir anı kublesi.
Zamanın sanki işlemediği, durduğu bu belirsiz yerde bir kez daha anlıyorum ki benim için güzel olan tek şey var, o da sensin... Ve anlıyorum ki sen olmadan
bütün o güzelliklerin hiçbir anlamı kalmıyor benim için... Sıradan belirsizliklere dönüşüyor her biri. Yaşamın bir anlamı kalmıyor sen yoksan...
..merak edilmeyen bir yürek kaç zaman tutunabilir anıların güler yüzüne..? Tutundum, çırpındım düşmemek için, uçurumun kıyısında bana uzanan elin yoktu, düştüm../ susuyorsun...devam et...
Müminler, acizliklerinin ve her an hata yapma ihtimali olduğunun bilincindedirler. Bu yüzden hata yapmak, asla küçük düşmelerine neden olmaz. Kendi yaptıkları ya da şahit oldukları hatalardan ders çıkarır, aynı yanlışa tekrar düşmemeye çalışırlar. Hata yapan bir mümini, tıpkı hastalanan çocuğunun kendi başına iyileşemeyeceği için yanından ayrılmayan bir anne
Sana yazılar yazmak bir mayına basmak gibiydi ruhumla sen arasında. Kalsam olmuyor, gitsem çıldıracağım. Bir tek şunu biliyorum bir ömür seni bekleyip sana yazacağım.
Yeşil gözlerinde kaybolduğun zaman, nice ihaneti koynunda unuttuğun hazan, burada bir yerde olmalı...
Bir hayal miydi bu, düş mü yoksa gerçek mi? Üzerimizde deniz kokusu... ve sarılıyoruz birbirimize, iki denizin birbirine kavuşması gibi... İşte böyle başladı hikaye...
İçimde ne olduğunu bilmediğim, bir sürü tanımlanmamış duygu var... Seni tanıdığımdan beri, ilk kez yüreğime uğruyorlar... Ben onlara "umutsuz aşkın acısı" adını verdim... Allah'tan değil; ama ben senden ümidimi kestim...
''Günlüğünde tanıştığımız günden bu yana her şey yazıyordu eve gelince beraber okuyup eskileri yad ettik, mavi kareli gömleğim de dolapta ve ben sadece evde baş başa yemek yerken giyiyorum, şu an eşim tarifini unuttuğunu keki yapmaya çalışırken ben bu satırları yazıyorum ve kalkıp birazdan kek yapmasına yardım edip
Her dalında çiçekler açan bir bahar olamadım ömrünün son deminde affet… Lakin yüreğin yüreğime değdiğinde duyamadığın sessiz çığlıklarım karışırdı geceye, hiç bilmedin. Nefesin saçlarıma değdiğinde rüzgarlı bir Eylül gününde buldum kendimi. Gözlerimi çaldı yağmurlar, ufka bakan kirpiklerimden özlemler akıttım sana doğru. Sevdalı bir mektup olup savruldum, ümitsiz bir
Aşk mühürlü zamandı ömür; bunu daha çok anladım. Silinmemecesine kazındı durdu tüm çağlara...
" bu saatten sonra ne bir adım atarım ona, ne de adımı anarım onunla..."
Kuşlar anlamsızlaştı,kadın erkekleşti,tutkuyla sevilmeyen bedenler çoğaldı..
Aşk iki kişinin hem başrollerini paylaştığı, hem de figüranı olduğu bir oyundur...Başrolde olduğunu zannederken insan, yan rollerden birinin kahramanı olduğunu fark ediverir keskin bir sızıyla. Terk eden rolünü çok iyi oynayan bir oyuncunun karşısında, elbette terk edilen olacaktır senaryonun acımasız tuzağında...