Sevgi ve İstek
Sevgi ve istek.. Hep eş değerde görülen ama bambaşka yönlere giden iki kavram.
"Yarın 13 Ekim. Bazı fikirler, tıpkı bazı insanlar gibi, çok yaşlanmak için yaratılmamıştır." - Oscar Wilde"
"Yarın 13 Ekim. Bazı fikirler, tıpkı bazı insanlar gibi, çok yaşlanmak için yaratılmamıştır." - Oscar Wilde"
Sevgi ve istek.. Hep eş değerde görülen ama bambaşka yönlere giden iki kavram.
Yorgun, argın şiirlerle yalnızlığıma sesleniyorum her gece. Göğsümde bir sıkıntı büyütüyorum hüzün mavisinde… Sustukça sus’uyorum ve susadıkça sana yazıyorum. Uykularımı böldüğün yerden kanıyor gecelerim duyuyor musun... Karanlık hayallerimle tutuyorum ellerinin mevsimsizliğini. Her sabah yalnız uyanıyorum, sessizce ağlıyorum, hala yaşıyorum neden… Uğruna verilmemiş bir can ne işe yarar bu
''Günlüğünde tanıştığımız günden bu yana her şey yazıyordu eve gelince beraber okuyup eskileri yad ettik, mavi kareli gömleğim de dolapta ve ben sadece evde baş başa yemek yerken giyiyorum, şu an eşim tarifini unuttuğunu keki yapmaya çalışırken ben bu satırları yazıyorum ve kalkıp birazdan kek yapmasına yardım edip
Zamanın sanki işlemediği, durduğu bu belirsiz yerde bir kez daha anlıyorum ki benim için güzel olan tek şey var, o da sensin... Ve anlıyorum ki sen olmadan
bütün o güzelliklerin hiçbir anlamı kalmıyor benim için... Sıradan belirsizliklere dönüşüyor her biri. Yaşamın bir anlamı kalmıyor sen yoksan...
" bu saatten sonra ne bir adım atarım ona, ne de adımı anarım onunla..."
Sana yazılar yazmak bir mayına basmak gibiydi ruhumla sen arasında. Kalsam olmuyor, gitsem çıldıracağım. Bir tek şunu biliyorum bir ömür seni bekleyip sana yazacağım.
Yeşil gözlerinde kaybolduğun zaman, nice ihaneti koynunda unuttuğun hazan, burada bir yerde olmalı...
Kuşlar anlamsızlaştı,kadın erkekleşti,tutkuyla sevilmeyen bedenler çoğaldı..
Bir hayal miydi bu, düş mü yoksa gerçek mi? Üzerimizde deniz kokusu... ve sarılıyoruz birbirimize, iki denizin birbirine kavuşması gibi... İşte böyle başladı hikaye...
Ağzımızdan çıkan her sözcük senin sigara dumanın kadar gereksizdi. Uçup gidiyordu sessizce. Hiç bir yüreğe değmeden ama zarar vererek.
Her dalında çiçekler açan bir bahar olamadım ömrünün son deminde affet… Lakin yüreğin yüreğime değdiğinde duyamadığın sessiz çığlıklarım karışırdı geceye, hiç bilmedin. Nefesin saçlarıma değdiğinde rüzgarlı bir Eylül gününde buldum kendimi. Gözlerimi çaldı yağmurlar, ufka bakan kirpiklerimden özlemler akıttım sana doğru. Sevdalı bir mektup olup savruldum, ümitsiz bir
İçimde ne olduğunu bilmediğim, bir sürü tanımlanmamış duygu var... Seni tanıdığımdan beri, ilk kez yüreğime uğruyorlar... Ben onlara "umutsuz aşkın acısı" adını verdim... Allah'tan değil; ama ben senden ümidimi kestim...
Allah korkusu, Allah’a aşkla bağlı insanın hissettiği korkudur. Allah’ın hoşnutluğundan mahrum kalmaktan korkmaktır... Aşık sevdiğini gücendirmekten, onun sevgisinin yok olmasından çekinir. Allah korkusu böyledir, çok daha şiddetlidir. İnsan Allah’tan korkarsa O’nun buyruklarına çok titiz olur, en çok O’nu sever ve en çok O’na saygı duyar. Egoist, bencil, nefsine
Herc-ü merc içinde kaybolup giden feryâdıma bir ses, boğulan ruhuma bir nefes veren ol Ey Sevgili!
Geceleri zifirî karanlığın sihrini seçen sırr-ı pünhanımın sırdaşı ol!..
Hayat kadrajında gelememiştik yanyana. Aynı kadrajda yer bulup, hayat deklanşörüne basarak, ölümsüzleştirememiştik bir fotoğrafla. Şimdi aynı kadrajdaydık o hayat köprüsü üzerinde. Ama ne zaman deklanşöre basmaya kalksam; fotoğrafın arka fonuna ya onun yakası yansıyordu, ya da benim. Fotoğraftaki tüm fonların bize ait olduğu bir manzarayı arkamıza alıp, defalarca
Sema Kaygusuz