• İzEdebiyat > Öykü > İyileşme |
21
|
|
|
|
Aşk olsun! ... Kalan eşyalar, kargoyla gidecekti. Karton kolilere sığmayan; sabah kahvelerinin kokusu, sokaktaki çocuk sesleri, bulaşık yıkarken çaldığı ıslık, geride kalacaktı.
|
|
22
|
|
|
|
Her şeyden çok, biriyle konuşmaya ihtiyacım olduğunu hissediyorum son günlerde.
|
|
23
|
|
|
|
Daha doğmadan başlamış Sıdıka’nın çilesi, annesi dördüncü çocuğu çok diye istememiş, düşürmek için elinden geleni yapsada inatla doğmuş dünyanın bütün dertlerine meydan okur gibi. Doğmuş doğmasına ama ailenin dördüncü kız çocuğu olduğu için annesi bu seferde bakmak istememiş, bir hafta emzirmemiş tombul, siyah saçlı, yeşil gözlü kızı. |
|
24
|
|
|
|
Bu yörenin üreticileri de acımasızlık da diğer bölgeleri aratmaz. Bilakis düşünceme göre onları sollamıştır diyebilirim. Yunanlıların burada son sürat denize dökülmesinin sırrı da zengin mandalina ağaçlarıdır. Yani ortaya yağma, talan ve vatan denklemi sahnesi çıkıyor. Çıkardığım sonuç ve çözüme göre bu fabrikanın kurtuluşu için acilen yeni bir Yunan işgaline ihtiyacımız olduğu gerçeğidir...Üstelik hemde çok acilen diyebilirim.Saygılarımla arz ederim...
|
|
25
|
|
|
|
ben seni hep en çelimsiz en güçsüz yanlarından öptüm/ ondandır beni seven tarafın hep sakat hep çaresiz kaldı/ve ondandır ben hep tek başıma aşk yaşadım.
|
|
26
|
|
|
|
Çirkinlikten feragat, sen gibi güzelden doğma bir yavru bırakmakla olur. Öyle güzelsin ki tüm kâbusları gökkuşağının altından geçirebilirsin.
Güzelliğinin karşısında hürmetten titriyor, elleri kaftanında saklı, boynu bükük bir rezil.
|
|
27
|
|
|
|
Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın düzenlediği "Genç Kalemler" adlı öykü yarışması için yazdığım öyküm |
|
28
|
|
|
|
Soru umutsuz.Cevap mutsuz.Hiçbir şey değildi ki kusursuz.
|
|
29
|
|
|
|
Aslında kişinin en büyük savaşı kendisiyle, en büyük barışı da öyle. Kendine âşık olmak kötü belki, ama kendini sevmek gerekli, hep kendini düşünmek kötü elbette, ama kişi bazen kendini düşünmesini bilmeli. Ne de olsa herkes gittiğinde kendisiyle baş başa kalır insan. |
|
30
|
|
|
|
Biriniz de kalın benimle / Boşluktur içimde üşüyen / Elden ele taşırken iyi de / Canım yanıyor boş beklerken / Yalnızlık bana da aynı / Siz toprakta ben avluda / İçin için çürürken… |
|
31
|
|
|
|
Küçüklüğüm aklıma geldi. Oğlum Erbil’e ne kadarda benziyordum. Zavallı oğlum babasını cezaevi ziyaretlerinde görmekten helak olmuştu. Bir defasında “Babacığım sen hırsız mısın diye sormuştu. Bir gün babacığım sen amma da televizyonlardaki katil amcalara benziyorsun demişti. Babacığım lütfen annem komşuların merdivenlerini silmesin. Babacığım ben küçük Emrah olmak istemiyorum, lütfen buradan çık” diyordu. Benim oğlum küçük Emrah olmamalıydı. Canım oğlum diye iç geçirirken ben de aşağıya indim. Zangır zangır titreyen saatime baktığımda saat beşti. Neler oluyordu Allah’ın belası şehirde.
|
|
32
|
|
|
|
"Şizofreni mi? Paranoya mı? Ne tür manyaklık bu? Bu görüntüler ne zamandır
şekilleniyor? Bu düşünceler sanki benim değil!
Düşünemiyorum...Düşünemedikçede yabancılaşıyorum bu dünyaya...Afazi...Evet
bu hastalığı duydum..."
|
|
33
|
|
|
|
(susarak her zaman olduğu yere geçer)
-sessizlik, sessizlik, sessizlik
Veba: Sessizliğin sesi var mıdır sence? |
|
34
|
|
|
|
Hatırlıyorum nasıl büyüdüğünü, biliyorum nasıl bedenin gelişti. Ah veba neden hep böyle oluyorum seni soluyunca neden bu kadar derinlere dalıyorum hani bir kere olsun diyorum yüzeye çıktığımda bir nefes alabilsem. Soluğum kesiliyor artık seni aramaya çıkıyorum sokaklara insanlar taşlar dükkanlar üzerime geliyor veba nerdesin neresindesin şu kahrolası şehrin, gittiğimiz uğradığımız her yere gittim bulamıyorum ellerini. Vebanın salgılana bileceği her yere daldım yok yok ve yoksun veba. yapma bunu veba bana nasıl yaşarım hiç mi insafın yok. Duy sesimi veba be olur duy ölmeden yetiş üzerime dokun bir daha şu tenime.
|
|
35
|
|
|
|
Şimdi keseceğim bileklerimi (tabii ki kör) bir jiletle. Şair olacağım. |
|
36
|
|
|
|
“Yusuf’um ben.” Geriye çekildiğinde tekrar yüzüne baktım. Onu hatırlamıştım... |
|
37
|
|
|
|
Bir annenin gözünden engelli bir çocuğun yaşamla olan mücadelesi. |
|
38
|
|
|
|
Yol boyunca o’nu anlattı annesine. Eve geldiğinde çıkarmak istemedi üzerindekileri. Bir daha, bir daha baktı aynaya. Sanki şimdiden özlemişti öğretmenini. Utanarak sordu annesine “kıskanıyor musun anne”. Anne sadece gülmüştü bütün cevaplara denk. |
|
39
|
|
|
|
Üç ay sonra tetkikler yeniden yapılacak ve beni kurtaran Dr. Süleyman Özer Beye ne kadar teşekkür etsem azdı. O şimdiye kadar bine yakın aynı ameliyatı başarıyla gerçekleştirmiş ve benimkinde de elini çabuk tutmuştu. Kanseri başındayken yakalayıp, kurtulmuştum. Ama içimde olan bir kuşku da vardı:
“Ya, kanser hücreleri diğer dokulara sıçramışsa!..” |
|
40
|
|