• İzEdebiyat > Öykü > Fantastik |
61
|
|
|
|
"şaşırmayın yanılgıma.yanılmak benim yükleme haddimi belirler her zaman" |
|
62
|
|
|
|
Öykü, uzun bir geçmişin öyküsü |
|
63
|
|
|
|
Önümdeki ambulansta babam ölmek üzere. Onun kaburgalarını kırdım. Onun kaburgalarını kırdım. Onun kalbini de çok kırdım. Şimdi kırdığım kaburgalarının altında duran o yumuşacık, güvenilir, sıcak ve güçlü kalbi , babamın kalbini kimbilir kaç kere kırdım. Bunlar için bir kez özür dileyebilecek miyim? |
|
64
|
|
|
|
“ Babanı değiştiremeyeceğimi anladığımda gerçekten onu sevmeye başladım” demişti annesi.
Gülru’nun da kendini sevmesi, hatta hayatını devam ettirebilmesi için öncelikle kendini olduğu gibi kabul etmeye başlaması gerekiyordu. Ama birtürlü başaramamıştı, gerekli de görmemişti.
|
|
65
|
|
|
|
Soylu, Cervantes'in Don Quijote kitabını soruyordu. İstekte bulunan ve isteğin kendisi o denli gerçek dışıydı ki, Bay x rahatlıkla karşısındaki adamın zihninde yarattığı bir imgeden başka bir şey olmayacağını düşündü ardından tekrar kitaba gömüldü. |
|
66
|
|
|
|
Bana göre ne yazarsan yaz, kaleminden çıkan kelimeler ham çıkmamalı.
Söz, yazarın yüreğinden demlendikten sonra mürekkep olup akmalı kâğıda:
Yani demlenmeli, tıpkı çayın demlendiği gibi. Veya köpük köpük içmeye hazır Türk kahvesi gibi olmalı ve öyle yazıya geçmeli.
Tiryakisi de bunu anlamalı, anlıyor da…
Söz, kelimelere dönüşmeli kâğıdın üzerinde.
Kelimeler, rahmet bulutları gibi kümelenmeli, sonra; susuzluktan şerha şerha çatlamış toprağın dudaklarına değmeli.
|
|
67
|
|
|
|
Adam yürüyordu evine doğru. Korkuyordu biraz da. |
|
68
|
|
|
|
Sevdiklerimiz ellerimizden alınırken, iki savaşçımızı büyücüyle savaşması için görevlendirdik. Kara Köle mutlaka efendisi ruh toplayacısı büyücü ile birlikte yokedilmeli. |
|
69
|
|
|
|
Hava bir acaip,bir soğuk,bir korkutucu,bir elektrikseldi. |
|
70
|
|
|
|
Sıkı bir vuruş indi Althar'ın üzerine. Kalkanı ile durdurdu cüce. Kolu vuruşun gücünü hissetti ama Althar sarsılmadı. Aynen bir vuruşla kalkanını devin bel kemiğine yandan geçirdi ve süratle yanından dönüp geçerken bir de elindeki silahını diz kapağına vurdu. Berelenen bel kemiği ve parçalanan dizi yüzünden etdevinin dengesi bozuldu, sendeledi. Güçlükle ayakta kaldı. Cüce bir vuruş ile belkemiğini yine yokladı ve yine süratle yer değiştirip sağlam dizin üzerine kapandı. Bir ışık tebliği çaktı. Bir kutsal ateş topu daha gönderdi. Devin özü inledi. Dev hala dövüşme çabasındaydı. Sakatlanmıştı ama hala özünde güç vardı. Dayanıklılık tılsımıyla işlenmiş devlerden biriydi bu. |
|
71
|
|
|
|
Hşşşt… Sessiz olun… Duyuyor musunuz?
Zamanın ve mekanın ötesinde, zamansızlığın ve mekansızlığın hüküm sürdüğü bir yerde kelimelere ihtiyaç olmaksızın bir sohbet sürmekte… Kulak verin.
|
|
72
|
|
|
|
Kızıl Dolunay ve Smir'in öyküsü sürüyor. Bu bölümle birlikte 30 sayfa etti. Son bölüm birkaç gün içinde geliyor. 18 yaşından küçüklere tavsiye etmiyorum (şimdi kesin okurlar..) |
|
73
|
|
|
|
Yazı tam olarak düzenlenmiş değil taslak haldedir. |
|
74
|
|
|
|
Gız, ele bir gözel olanda ki...Güneş yüzlü, ceylan gözlü…Ahu bahışlı, gül gülüşlü. Al yanahlı bal dudahlı. İpeh saçlı, galem gaşlı. İnci dişli, salınarah gidişli.
|
|
75
|
|
|
|
Kaderleri verecekleri son savaşa bağlıydı. |
|
76
|
|
|
|
Çevremizde gördüğümüz her şey, bir ressamın kesin çizgiler konulamadan bırakılmış yaşam tasvirinin eskizi gibidir. Çünkü burada gün ışığı yoktur. Her taraf gündüz aldatmacası için lambalarla aydınlatılır ve gece aldatmacası için bir düğmeye basmak yeterlidir. |
|
77
|
|
|
|
"Konu kızı Mavi Şahinel." Faruk Şahinel duraksadı. Bu adı duymayalı o kadar çok olmuştu ki. Kalbine yıllar önce gömdüğü acısı yeniden alevlendi, gözyaşları halinde gösterdi kendini... |
|
78
|
|
|
|
Göğüslerine kadar düşen uzun, dolgun, siyah saçları, yeşile çalan mavi gözleri, dolgun dudakları ve top modellere dudak ısırtan düzgün fiziğiyle kendini beğenmekte oldukça haklıydı. |
|
79
|
|
|
|
İnci gibi parlıyordu dalında iken, sanki değerli bir taşmış gibi yaprakların arasında.. koparmaya kıyamazsın aslında ama biraz açlıktan, biraz meyvenin şehvetinden olsa gerek dayanamayıp atıyorsun elini dalların arasındaki o cezp edici meyveye.. o kadar arzulu bir uzanış ki bu, oklasalar şimdi kolumu vazgeçirtemezler bu maceradan.. evet dokunabildim nihayet, başka bişey gelmiyor elimden onu koparmaktan başka.. |
|
80
|
|
|
|
"Sokt..mun hunteri. DPSini si..m. Özlicez lan seni," diye üzgünce konuştu Faruk. "Nerden çıktı bu iş be olm. Ne güzel tıngır mıngır gidiyoduk işte. Hem zaten 2012'ye ne kaldı. Zaten kıyamet kopcak. Takılsaydık o zamana kadar böyle yumuşak yumuşak..." |
|