• İzEdebiyat > Öykü > Fantastik |
101
|
|
|
|
Kabuklarından çıkarıp düş tarlasına ektiği hayalleri gerçeğin fidesi olmadığından bu yana hayal kurmaktan vaz geçen Bedevi Çoban, düş tarlasını bir kereliğine olsun faal hale getirdiğinde ne ile karşılacağını bilmiyordu.. |
|
102
|
|
|
|
Kaptan Jonin gökdenizlerinin yıllanmış denizkurtlarından biriydi. Bir makine cücesiydi ve hem deniz hem de uçmak ile çok sıkı fıkı, renkli bir yaratılışa sahipti. Cengaver ve değerli bir kaptan, ünlü bir akıncıydı. Tayfaları da en iyilerdendi. Althar ile gezmeye başladığı şu son elli yıldan bu yana ekibi çok ciddi ve kıymetli takviyeler almış ve eski gemisini yenisiyle değiştirmişti. Şey, aslında eski gemisi biraz havaya uçtuğundan, Althar ona yeni bir gemi bulmuştu demek daha doğru da olabilir. Her neyse... |
|
103
|
|
|
|
Sıcacık şöminemizdeki neşeli alevler yüzümü aydınlatırken, taş döşemenin önüne oturmuş ellerimi ovuşturuyordum. “Neden kış ayları böyle soğuk olur ki?” diye de düşünüyordum bir yandan... |
|
104
|
|
|
|
Gökyüzünden çaldığı mavi renkli bir damla misali tebessümün ikramı yüzünde asılı kalmış bir özlemle başka bir renk olmaya değil başka bir rengi yaratmaya damladığını düşünürken... Bir öncesi bir sonrasının daha boyutuna yükselen hızın kucağında büyüttüğü, keyfaniyetin bekleme isteksizliğinde bir yolculuk, o anda girmişti akli düşlerine. Koyu kara bir renge dokunuyor akli düşün ilk karesinde. Sonra siyahın kaybeden sonsuzluğunda ruhundaki boşlukları dolduruyor. Bildiği kendi sanıyor kendini ama aynı kalamıyordu. O, o olmaya kalkan her acizin hazin akli düşüncesine kapılıveriyordu. Etrafındaki onun kelamlarına saygıyla selam duran ahaliyi gördükçe de bu akli düşünceleri kalbine zehirli bir ok gibi saplanmaya başlıyordu. O söylüyor ahali dinliyor, o söylüyor ahali yapıyordu. Dinlenilmesi ve itaat edilmesi hoşuna gidiyordu işçinin. Bu duygu farkına varmasa da onu adım adım Nemrud yapıyordu. Hatta aklından ondan daha dinlenilir ve daha güçlü olduğunu geçirmemiş değildi. Ancak bu düşüncenin bir duygu olup bedenini, kış mevsiminde karın toprağı sarıp yutması gibi sarmasına izin vermemişti işçi. |
|
105
|
|
|
|
“Sessiz bir törenle uğurlandı cesur kral. Başucunda sadece, onu sonsuz aşkıyla seven sadık Arwen vardı.” |
|
106
|
|
|
|
Önce kafamıza garip bir tabanca dayıyorlar sonra elektrikli testerelerle vücudumuz ikiye ayrılıyordu. |
|
107
|
|
108
|
|
|
|
Herkes gibi, kendi meleğinizi kendiniz yaratırsınız. Ve o, hiç de beklemediğiniz bir anda, sizi ziyaret ediverir. Sizi büyülü örtüsüyle kaplar ve öyle bir etkiler ki, gittikten sonra da ondan birşeyler mutlaka kalır. Onu özler, beklersiniz; çünkü o sizden bir parçadır aslında. |
|
109
|
|
|
|
.....Ergun ailesinin salonlarındaki çerçevenin içinde geçirdiği tüm süre boyunca, el ayak çekildikten sonra, bunun neden başına geldiğini düşündü durdu..... |
|
110
|
|
|
|
Kanıyordu ve yardım etmek, kendini öldürmekti. Bundan vazgeçti, üzgün olsa da. |
|
111
|
|
|
|
Bilindiği gibi nevrotik belirtiler gösteren herkese "deli" yaftası giydirmek gerekmez... |
|
112
|
|
|
|
ben havadan bir kuşum bokumla telleri boyayan, sudan balığım hafızamla cinsimi şaşırtan, bilememekten varlık, körelmekten göz ... |
|
113
|
|
|
|
"Bu yaptığının bir bedeli olacak, olmak zorunda." diyordu Einherjar ona şaşkınlıkla ve üzüntüyle bakan Alfur'a. "Ne kadar reddetsen de senin doğru söyleyip söylemediğini anlayamayacağım için yargılanmak üzere yüce Odin'in karşısına çıkacaksın." Alfur, Einherjar'ın bu sözünden sonra kapıldığı şaşkınlık ve korku duygusuyla "Ne, Odin mi?" diyebildi sadece. Einherjar, hala soğukkanlıydı, "Evet, Odin. Zira yaptığın şey, bu büyük suç, bu lanet doğrudan yüce Odin'le ilgili. Bakalım onun karşısında ne yapacaksın?" |
|
114
|
|
|
|
Bir çocuğun yaşının gerektirdiği işleri yapmasına, oyunları oynamasına olanak vermek gerekir. |
|
115
|
|
|
|
Günümüzden yaklaşık 50 yıl önce bizden habersiz bir antlaşma yapılmıştı ve bu antlaşma binlerce masum insanın yok olmasına neden olmuştu. |
|
116
|
|
|
|
Aldırmadan kaldıkları yerden dans etmeye devam ettiler.
|
|
117
|
|
|
|
Ölümü kandırmayı başardı Korinthos Kralı Sisyphos. Kendini almaya gelen ölümü, zincirlerle sıkıca bağlayıp kaçmayı başardı. Deli bir sevinçle koştu kırlarda, zincirinden kurtulamaz sanıyordu ölüm ve öylede oldu. |
|
118
|
|
|
|
Kim demiş, neden demiş, zevkler ve renkler tartışımaz diye? |
|
119
|
|
|
|
üyük bir keyifle dizin dibini izlerken Kemalettin Abi arkadaşlar merdivenlerden indi. Osman, “Nasıl güzel olmuş mu?” dedi. “Bayıldım,” dedim. “Avuçla para döktüm ama değdi doğrusu. Gezi teknesi olarak düşündüm bunu. Önümüzdeki haftadan sonra başlıyoruz. Binenler gelip bir daha binecekler, “diyordu. Osman konuşurken merdivenlerden çok güzel bir kadın indi. Uzun, dümdüz siyah saçları, kalem gibi kaşları vardı. Burnu, ağzı, gözleri, her şeyi yerli yerindeydi. Denizden iyice bronzlaşmış omuzlarını açıkta bırakan bir açık sarı bir tişört giymişti. Şortu ise paçaları kesilmiş bir kot pantolondan yapılmıştı. |
|
120
|
|
|
|
"Hepimiz yapmamız gerekenleri yapıyoruz Althar! Önündeki savaşa yoğunlaş!"
"Seni geri zekalı, s..k kafalı gölgeörücü! Liçleri üzerine çekeceksin!" diye gürledi Althar. Dostunu uyarıyordu. O anda ağzından çıkarken fark etti cüce. Rom'un gülümsemesini görmesine gerek yoktu. Romulion da bunu istiyordu. Gölgeörücü kendini yem olarak ortaya koyuyordu.
"Seni bin babanın çocuğu seni!" diye öfkeyle küfretti Althar. "Bunu yapma!" diye bağırdı paladinin sesi. Ama artık geç olduğunun o da farkındaydı. Olan olmuştu. |
|