Doðaüstü henüz anlayamadýðýmýz doðal þeylerin adý. -Elbert Hubbard |
|
||||||||||
|
Ey zaman...Bazen ne denli hýzlý akarsýn, yetiþemeyiz. Bazen nasýl da yavaþlar, durursun; itesi itesi gelir insanýn ya da insan seni yok saymak isterken kendi yok oluþunu özler öyle anlarda. ..................... Ayarlanabilir yataðýn arkasý, neredeyse dik duruyor. O, orada öylece oturuyor. Yataðýn sol üst tarafýnda, yukarda, “Bip bip” diye sesler çýkaran koca bir ahtapot baþý. Ahtapotun aðzý, gözleri siyah yeþil ýþýklarla zikzaklar çiziyor. Sürekli, sürekli...Bip bip... O, görmüyor, duymuyor , bilmiyor. Öylece oturuyor. Yataðýn iki yanýnda, çeþitli sývýlarla dolu þeffaf torbalar, yüksek metal askýlarda. Hortumlar, hortumlar...Sývýlar vücuda akýyor, oradan aþaðýda asýlý duran baþka torbaya boþalýyor. Göðsünde korse, altýnda sayýsýz dikiþ. Gýrtlakta tüp ve hortum. Öylece oturuyor. Otuz beþinci gün bu serüven baþlayalý. ................... Kadýnýn tanýdýðý bir tablo bu, deneyimli. Sonunda, katmer katmer açan ihanet çiçekleriyle ödüllendirildiði kaç deneyim yaþamýþtý böyle. Çiçeklerin kimini ertelenmiþ öðrenmelerle almýþtý, kimine bile bile, caný yanarak ama susarak uzatmýþtý ellerini. Gözaltýndaki morluklarýný saklar umuduyla baþvurduðu koyu mavi far kullanma alýþkanlýðýný armaðan eden, uykusuz ve sayýsý belirsiz, korkulu nice hastane günleri. (Zor ve zoraki aflarýn anasý lanet olasý vicdan, kör olasý, olmaz olasý hatta, isyan bilmez vicdan) Ama abininki çok uzadý, iki ameliyat üst üste ve onun da üstüne þu azgýn mikrop. Dayanýlýr gibi deðil. Kadýnýn yüreðinde umarsýzlýðýn önü alýnmaz isyaný. Beyninde binbir parça kristal, binlerce iðne batýyor, batýyor... Boðazýnda bir koca tokmak, itsen inmez, çeksen çýkmaz. Böyle zamanlarda gözyaþlarý yasaktýr. Onlar da bilirler böyle zamanlarý, (Gözyaþlarý da öðrenir) akmaya kalkýþmazlar hiç. Karþýsýndaki anlar, diye düþünürler. Hasta umudu görmelidir hep, gözleri görmese de. Yaþamý hissetmelidir hep, hissetmediðini sansak da... Senin görevin, hep yaþamý anýmsatmaktýr ona. Gözlerinde korkuyu asla görmemelidir hasta. O, öylece oturuyor. Görmüyor, duymuyor, bilmiyor... Mu???.. Gözkapaklarýnýn, parmaklarýnýn istem dýþý kýpýrtýlarý... Belli ki bilinçdýþý rahat durmuyor. Durmasýn, sakýn rahat durmasýn... Binbir renkte kuzey ýþýklarý mý dans ediyor gözkapaklarýnýn altýnda?.. Kocaman bir gökadasý Samanyolu, yaðmur olup akýyor mu acaba?.. Karýsý, çocuklarý, damatlarý, torunlarý kanatlanmýþ mýdýr o uçsuz bucaksýzlýkta? Þimþekler çakýyor mu? Yýldýz yaðmurlarý mý yaðýyor yoksa? Þileplerde hangi dalgalarla boðuþmaktasýn þimdi?.. Yoksa Süveyþ’e ya da Cebelitarýk’a, Hamburg’a mý demir atýyor gemin?.. (Getirdiðin akik kolyelerim, defterlerim çeþit çeþit...) ....................... Vals, tango, slow gibi aðýr danslardan hoþlanýrdý, daha ortaokuldayken vurulduðu niþanlýsý. Çaça’lar, sambalar, mambolar, rock and roller, sonra twistler...Onlarý sevmezdi haným hanýmcýk niþanlýsý. Zamanýn deli dolu danslarý... Oturan adam, deli dolu kardeþini çekip piste fýrlatýþýný, Türkiye’de tam bilinmezken Avrupa limanlarýndan taþýdýðý danslarý öðretiþini anýmsar mý acaba?.. Yön Dergisi’ni, Das Kapital’in özet baskýsýný eve getiriþini, Akþam Gazetesini, eski Tip’i...Ýlkokulda, babasýnýn (Ucuza gelir diye) düzineyle aldýðý kalem ve silgileri sýnýftaki yoksul arkadaþlarýna götüren okuma oburu deli kýzýn, onun getirdiði kitaplara, dergilere gömülüþünü... Anýmsar mý artýk? On dört yaþýndaki asi kýzda, sönmeye hiç niyetlenmeyen özgürlük ve eþitlik ateþini bilmeden nasýl tutuþturduðunu, anýmsar mý? Prometheus’a öykünüþünü deli kýzýn... ...................... Orada oturuyor öylece. Sessiz çýðýlýklar da yasak size gözyaþlarý, susun, susun... Ya bilinçdýþý ispiyonluk ederse... Bilinçdýþý, baþýna buyruktur, uyumaz, düþ olur. Saný, varsaný olur uyanýþýn bir anýnda, binbir cisme bürünüp görünür, binbir sese bürünüp, duyulur. Susun siz de gözyaþlarý, uslu durun. ................. “Emin misin kýzým?” demiþti erkenden yitip giden babasýndan rol çalarak. Emin misin?.. Sýnýf farký, kültür farký, ekonomik durum, onu, ailesini yeterince tanýmama, falan filan... Deli kýz, on dokuzunda. Kitaplarý devirmiþ, tartýþmalara doymamýþ, yurdunu, dünyayý kurtarmaya durmuþ. Breh breh breh... Deli kýz deli, kaný ondan da deli... Her þeyi biliyor ki nasýl bilmek hem de... Dil, bir koca kürek. Yakýþýyor mu o dergileri, kitaplarý getiren abiye bu sorular?.. Ayýp, ölçütler bunlar mý olmalý? Sýnýflarýný insanlar mý seçiyor doðarken?.. Söylediklerin, aþýlmaz engeller mi sanki? Biz ki deðiþime, deðiþtirmeye baþkoymuþuz , kendimizle mi baþaçýkamayacaðýz? Kafalar ve gönüller birse eðer...Samanlýk seyran olmasa da bir uzun yolda yoldaþlýk var. "Hani çok gençsin , böyle kararlar çok düþünülerek ve bir defa verilir diye...Sen bilirsin elbette.” O zaman, böyle dedi ve öylece sustu, bakýp kýzýn deliliðine. Deli kýz, bir daha öyle deli deli, öyle hareketli ve öyle kývrak danslar etmedi. Hatta “Adet yerini bulsun’lar dýþýnda hiç dans etmedi. Kocasý bilmiyor, incinmesin falan diye deðil elbette (Aman kimse incinmesin), “burjuva” eðlencesiydi de ondan. Deli kýz, burjuvaziye isyan ederken yani fena halde bilinçlenirken epeyce köylüleþti. Köylüler, iþlerine geldiði kadar burjuvalaþýrken, deli kýzlar kendilerini törpüledi de törpüledi emekçi sýnýflarla iletiþim aþkýna. Müzik zevkleri uysun derken, müzik de dinleyemez oldu kimisi. Oku oku oku...Koþ, koþ, koþ...Neden hiç “Off” demez, yorulmazlardý acaba? Küçükkentsoylu, aptaldýr, korkaktýr. Kimi küçükkentsoylular, kentsoyluluða özenir, öykünür durur, yamanýr, kiþiliðinden olur. Kimi anamalcýya, anamalcýlýða isyan edeyim, küçükkentsoylu bencilliðimle savaþayým derken kurnazlýðýn tuzaðýna düþer, yine bir baþka biçimde kiþilikten olur. Küçükkentsoylu, iki arada bir derededir. Aþaðý tükürse sakal, yukarý tükürse býyýktýr. Küçükkentsoylu, kurnazlýðý hiç bilmez, yalpalar durur; yalpalamayý, aþaðýdaki de görür, yukarýdaki de. Çekiþtirir dururlar. Onun için hem aþaðýdan yer tekmeyi, hem de yukarýdan, paramparça olur. Sýnýfsal kültürel kalýtlar vardýr, evet, sýnýfsal arkaik kalýtlar...Küçükkentsoylu deli kýzlarla deli oðlanlar bilmezdi ki onlarý. Önce onlar vuruldular hep. (Ýlk fýrsatta tango dersleri almalýyým, evet yine dans etmeliyim hem de þöyle raconuna pek bir uygun. Silbaþtan, Arap yaþam biçimine isyan adýna ve yaþanmamýþlýklar aþkýna, hani þöyle görkemli devrimci inatla) ....................... Parmaklarýný kýpýrdatýyor oturan adam. Nedir imlediði? Kadýnýn yüzüne mi vuruyor bir þeyleri? Yooo... Yapmaz. Bilir ki deli kýz, kendine hiç acýmaz, yüzleþmeyi derisini soya soya yapar hem de. Hadi aç gözlerini oturan adam, aç... Ýzin verilince açacaksýn deðil mi? Bak, ameliyat yaralarýn nerdeyse geçti. Nerden buldu þu lanet streptokok seni, geldi akciðerlerine tünedi. Bak þimdi, tanrýsal bir edimde doktorlarýnýn hepsi. Nasýl sevecen ve nasýl insan gibi insan ve nasýl da tanrýsal birer insan hepsi. Ýnsandan yana umudu keseriz zaman zaman... Ama þimdi pek az bulunan bu insanlara rastlamanýn mutluluðunu yaþayalým birlikte, gel, umudu tazeleyelim... Bak, koskoca Yusuf Hoca yemeðini yedirdi sana biraz ayýldýðýnda. Dr. Ferda keza...O, gerçekten güzeller güzeli bir tanrýça. Ve diðerleri, hepsi... Onlarýn destanýný yazmalý birileri. Sonra göðüsleri yarýlmýþ, savaþýn acýsýný ana karnýna düþmeden taþýyan Iraklý, karakuru, bir yaþýna gelmemiþ minicik bebekleri, onlara uzanan bu kutsal elleri yazmalý biri. Ýnsanlýk için ve insanlýk aþkýyla. Savaþ tanrýlarýna inat hem de... Bebeler büyüdüðünde savaþlar bitsin diye. Haydi aç gözlerini oturan adam, yaþam seni çaðýrmakta... ......................... Uyandýrýldýðýnda, bir ara “Zaman geçmiyor burada” demiþti. Zaman geçmiyor. Haklýsýn geçmez abicim, geçmez. Hele bunca ýzdýrabý çekerken hiç geçmez. Yerden göðe haklýsýn. Derler ya hastane, hapisane ve askerde zaman geçmez. Bilmez mi deli kýz hiç, bilmez mi?.. Askerlik bir yana, talimli ne de olsa... Zaman dediðin nedir ki?.. Alt tarafý insanlarýn çizdiði görünmez bir sýnýr. Beyninde bir oyuncak olmalý senin için zaman. Izdýrabýna inat. Yaþam, bir büyük bilgedir. Sýnýrlarýný zorlarsan, ders almadan da bir yogacý direncini el yordamýyla öðretir sana. Haydi, hoþuna giden düþlemlere dal, durdur zamaný; hoþuna gitmeyenler oldu mu koþtur onu, akýp gitsin. Ýnan ki bunu yapýlabilirsin, tecrübeyle sabittir. Zaman ile oynanan oyunlar, bir direniþ biçimidir, taný ve öðren onu... Öðrenmenin yaþý yok ki... Haydi lütfen aç gözlerini... Aç gözlerini...Aç gözlerini... Yaþam seni çaðýrmakta çýðlýk çýðlýða... 05.07.2011 Vildan Sevil
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Vildan Sevil, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |