Roman yazmanın üç kuralı vardır. Ne yazık kimse bu kuralların neler olduğunu bilmiyor. -Somerset Maugham |
|
||||||||||
|
Güneş ufukta kaybolurken zil sesi, minderin üzerinde uyuklayan kediyi sıçrattı. Ahu, gözlüklerini indirip saate baktı. Zil ikinci kez çalarken kalemini masaya bırakıp kalktı. Terliğinin tıkırtısına kedi hoplayıp zıplıyordu. “Kim o?” “Polis!” Zinciri çözüp, bir gözü görünecek şekilde kapıyı araladı. Kapının önünde duran iki üniformalı adama dikkatlice baktı. Esmer, geniş omuzlu kırk yaşlarındaki adamın elinde bazı evraklar vardı. Öteki tıknaz adam ise elini formasının iç cebine sokmuş, karıştırıyordu. Ahu boğazını temizleyip “Buyurun memur bey! Bir sorun mu var?” diye sordu. “Hanımefendi, evde beslediğiniz kedinizden şikâyet var.” Ahu duyduklarına inanamıyordu. Kedisinin kimseye zararı olamazdı ki. Kapının arkasına geçip üstüne başına çekidüzen verdi. Kapıyı sonuna kadar açıp ellerini göğsünün altında birleştirdi. “Kim şikâyet etmiş?” “Bu konuda biz bilgi veremeyiz.” Esmer adam hiç konuşmuyordu. Elindeki kâğıtları evirip çeviriyor, ofluyordu. Sarı miyavlamaya başladı. Huzursuzlaşmıştı. Ahu’nun bacaklarına sürtündü. Başını kaldırıp sahibinin gözlerinin içine baktı. “Kediniz çok gürültü yaptığı, apartman sakinlerini rahatsız ettiği ve evinizden kötü koku geldiği için şikâyet edilmişsiniz.” Ahu ne diyeceğini şaşırmıştı. “Ama…” ile başlayan sayısız cümle dilinin ucuna geliyordu. Kedisi yoldaşıydı. Dört yıldır bu dairede oturuyordu. Kimse en ufacık bir memnuniyetsizlik belirtisi göstermemişti. Hatta birkaç komşu, özellikle kedi beslediği için ona hayranlık duyduklarını söylemişti. Karşı dairenin kapısı açılınca iki adam ileri doğru adım atıp kapının önünü açtı. Serkan garip garip polislere baktı. On beş yaşındaki çocuk hem korkmuş, hem de şaşırmıştı. Sarı’yı görünce sevmek için öne doğru hamle yaptı. Tıknaz olan polis önünü kesip “Şu an olmaz evlat!” dedi. Çocuğun omzunu kavrayıp dostça sırtına vurdu. Çocuk yutkundu. “İyi günler!” dileyerek merdivenlere yöneldi. “Bakın işte onu sevenler de var.” “Hanımefendi! Siz bize fırsat vermiyorsunuz. Kediniz hakkında şikâyet var. Bu nedenle kedinizi bakım evine almak zorundayız.” Ahu geriye doğru sendeledi. Kapının pervazına tutunup sağ elini alnına götürdü. “Hayvan barınağına mı yani?” “Evet. Belediyenin barınağının nasıl sistemli işlediğini biliyorsunuzdur. Ayrıca geçici bir süre için.” “Nasıl yani? “ Soruşturma sürene kadar.” “Mahkeme size duruşma tarihini bildirecektir. Merak etmeyin iki hafta içinde sorun çözülmüş olur.” Ahu ne diyeceğini bilmiyordu. Kafası karışmıştı. Apartmandaki komşularını tek tek düşündü. Böyle bir şerefsizliği kimin yapmış olabileceğini tahmin edemedi. Esmer olan polis kağıt mendil uzattığında ağladığını fark etti. “Kedinize en iyi şartlarda bakılacaktır. Tatile çıktığınızı ve onu bize emanet ettiğinizi düşünün.” Sarı’yı kucağına almak için hamle yapan tıknaz adam kedinin tıslamasıyla geri çekildi. Ahu’nun arkasında duvar dibine sinen kedinin suratında düşmanca bir ifade vardı. İki adam bakışıp Ahu’ya döndü. “İsterseniz kedinizin mamasını ve araç-gereçlerini verebilirsiniz.” “Ah! Verebiliyor muydum? Bu beni çok rahatlatacak.” Kedinin birkaç kıyafetini, mamasını ağlayarak poşete koydu. Kedisine sarılıp tüylerini okşadı. Polisler sıkılmaya başlamışlardı. Ahu poşeti ve kediyi uzattığında ayakta duracak gücü kalmamıştı. İki adam hızla merdivenlerden indiler. Hıçkırarak ağlayan kadın dizlerinin üzerine çökmüş kedisinin binayı titreten miyavlamalarına kulaklarını tıkamıştı. Omzuna dokunan elle korktu. Geri kaçıp karanlıkta üzerine doğru gelen kişinin kim olduğuna baktı. Serkan’ı görünce rahatladı. “Abla neyin var?” “Sarı’yı götürdüler.” Hıçkırıklarının arasında zor duyulur bir sesle söylemişti. Serkan anlamadığını söyleyince tekrar etti. Çocuk şaşkınlığı sesine yansımıştı, “Sarı’yı niye götürdüler?” dedi. Ahu anlatabildiği kadar anlatmaya çalıştı. “Abla, ben o adamlardan kısa boylusunu dün gördüm. Bu çevrede Van veya Siyam kedisi besleyen var mı, diye sordu. Ben de Van kedisi var, dedim. Ama buranın adresini vermedim. Meğer polislermiş. Ben de serseriler diye düşünmüştüm.” Ahu söylenen sözcükleri artık dinlemiyordu. Ayağa kalkıp yalpalayarak telefonun başına gitti. İlk önce bilinmeyen numaralar servisini, sonra hayvan barınağını aradı. Karşısındaki adamın söylediklerini sessizce dinledi. Görüşme bittiğinde ahizeyi yerine koyamadan yere yuvarlandı. Kapı sesine gözlerini açtığında akşam olmuştu. Kalemini masaya koyup ayağa kalktı. Terliklerinin döşemeyi döven sesi kulaklarını rahatsız etti. Kapıyı açmadan önce ışığı yakıp terliklerini çıkardı. Zinciri çıkarıp kapıyı araladı. Tek gözle kapıda duran iki adama baktı. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi atarken, kapının arkasına geçip üzerini düzeltti. Sarı, ayaklarına dolanıp miyavladı. Ahu bütün cesaretini toplayıp iki polise kapıyı ardına kadar açtı.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Semrin ŞAHİN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |