Bilen sever. -Leonardo da Vinci |
|
||||||||||
|
Ona göre ise , üç yaşlarında iken bazı sesler duymuştu. Annesi, babası, komşular, akrabalar bir araya gelip toplandığı zamanlar o sesleri duyabiliyordu. Ağızlardan köpükler saçarcasına adeta kavga edercesine hırlayarak konuşarak , acayip, anormal sesler çıkarıyordu bu insanlar. Beş yaşına geldiğinde ise iki yıllık bir süre geçmişti ama aynı insanlar, hala yine aynı sesleri çıkarıyordu. Asıl ürktüğü, çekindiği, korktuğu ses ise annesiydi. Çenesi düşük kadın sadece uyuduğu zamanlar konuşmuyordu. Bir sürede babasını izledi seyretti. Bu çene yüzünden azılı bir şarapçı kariyerine ulaşan zavallı babasının çaresizliğine acımıştı. İlkokula başladığı ilk günlerde aynı sesleri oralarda da az da olsa işitmişti. Öğretmeni annesinden, babasında farksızdı. Sınıf arkadaşları da çevreden komşu, akraba çocuklarıydı. Onlarda farksız gibiydi. Dış dünyadan gelen bu yoğun parazit sesler farkında olmadan onu iç dünyasında sessiz bir yolculuğa çıkarmıştı. On yaşına bastığı günlerde o artık hiçbir şey duymuyordu. Hemen herkes ona acıyarak baktı. Adnan sağırdı ve zavallı bir duruma düşmüştü. Onunla dalga geçenlerde oldu. Ona yardımcı olmak isteyenler oldu. Ona bir şey duyurmak isteyen bir insanın kulağına iyice eğilerek bütün gücüyle bağırması gerekiyordu. O anda bazen duyar gibi olurken çoğunlukla yinede duymuyordu. O özürlü bir insandı. Böyle insanlara yardımcı olmakta bir sevaptı. Bu yüzden yaşam yolculuğunda ki süreçlerde başta ailesi olmak üzere okulda, mahallede, askerde, girdiği işlerde ona bir öncelik, bir kolaylık tanındı. Üstelik bu insanlarında devamlı surette Adnan’ın kulağına eğilerek bütün gücüyle bir dana gibi böğürerek bağırmaya da hiç niyet yoktu. En iyisi onu kendi haline bırakmaktı. Önünde yer alan bütün engeller tek tek ortadan kalkıyordu. Ona hayatın her alanında bir kolaylık sağlanmıştı. Askerden döner dönmez evlendirildi. Onun gibi çok az duyan bir kadın ona eş olarak sunulduğunda gülümsemişti. Kadın hem güzeldi hem de annesi gibi çenesi düşük bir dişi değildi. Üstelik yeni kurdukları o yuva çok sessizdi. Apartmanda ki diğer dairelerde çıkan, duyulan sesler, gürültüler, patırtılar yanında bu ev adeta bir huzureviydi. Bazı komşular bu yeni gelen sessiz aile ile tanışmak için evin kapısını çalarak sıraya girmişti. İçeri girenler daha oturur oturmaz iki donuk suratla karşılaşınca şaşırıyordu. Durmadan anlatan, çene çalan misafirler bu karı kocaya ne anlatabilirdi ki?..Onlar kendilerini boşa yoruyordu. Yeni evli bir çift ceset onları dinliyordu. Durmadan konuşan, durmadan bağıran misafirler sonunda yorulur, ayağa kalkar sonrada vedalaşmak zorunda kalırdı. Bu da onların ilk defa ve son kez misafirliği olurdu. Bu durum diğer hısım, akrabalar içinde geçerliydi. Adnan karsıyla sessiz dünyalarında çok mutluydu. Herhangi bir neden ile ne bir misafirliğe giderlerdi nede onların gelmelerini isterlerdi. Dış dünyada yaşayan bu sorunlu insanlardan ikisi de kurtulmuştu. Beklide sağır oldukları için Tanrıya şükür etmişlerdi. Hafta sonları eşini alır deniz, göl, dağ, bayır, orman dolaşır yer içer gezer tozardı. En mutlu olduğu anlardı onun için. Ama her şeye rağmen Adnan az da olsa biraz sosyaldir. O kopmuş olduğu dış dünyaya ara sıra girip çıkar . Binde bir olsa da bir meyhaneye girer eski arkadaşlarının, tanıdıkların masalarına gider oturur. Onlara katılıp bir kenarda sessizce içer. Yine çocukluğunda duyduğu o parazit sesleri duyuyordur. Elli yıl gibi bir süre geçmiştir ama insanlar sesler hemen her şey aynıdır. Gülümser onlara...İnsanlar hem öfkeli hem neşeli içiyordur. Yine ağızlarda köpükler saçan insanlar haykırıyor, konuşuyordur. Karısından, anasından, babasından şikayetçi olanlar yine isyan ediyordur. Patronuna, arkadaşına kahredenler bir yana evine gelen son hacizci bankayı anlatanları, oraya buraya küfür eden insanları duymaya çaba gösterir. Onları anlamaya çalışır Adnan. “Adnan param bitti, iki bira ısmarlasana” “Duymuyorum biraz bağır” “Hey Adnan iki bira dedik” “Duymuyorum” “Bizi Atatürk kurtardı” “Duymuyorum” “ Tayyip baba adam. Helal olsun ona” “Biraz daha bağır duymuyorum” “Aziz Yıldırımın sonu ne olacak?..” “Bilmiyorum” “Ya bu 28 Şubat?..” “Duymuyorum” “Doktorları, öğretmenleri vuruyorlarmış” “Bilmiyorum” “Ya şu Kürtler ya bu Araplar?..” “Duymuyorum” “Adnan emekli olmuşsun. Ne kadar ikramiye aldın?..” “ Duymuyorum biraz bağır. Biraz daha bağır Allahın belası adam duymuyorum seni ” Çakır keyif meyhaneden çıkarken gülümser, sonrada mutlu bir şekilde yine o sessiz mutlu evine doğru yola koyulmuştur Adnan...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şenol Durmuş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |