Bilim şaşkınlıkla başlar. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
Gerek başta Alpaslan Türkeş ve gerekse Dündar Taşer ile birlikte diğer 12 komite üyesinin 27 Mayıs darbesine katılma sebepleri, ülkenin içinde bulunduğu siyasi bunalım ve bunun sonucu olarak gelmesi kaçınılmaz bir hale dönüşen askerî darbede meydanı ve ülke yönetimini CHP yanlısı İnönü taraftarı güçlere ve zihniyete yönetimi bırakmamak, dolayısıyla da ordu içinde kendi düşüncelerindeki subayların tasfiyesine yönelik adımların önünü kesmek adına olacaktı. 14’ ler her ne kadar ihtilal komitesinin içinde yer alarak CHP yanlısı güçlerin iktidar oyunlarını bir süre için bozdularsa da, belli bir süreçten sonra ihtilal komitesi içerisinde yer alan diğer MBK üyelerinin tasfiye hareketlerinin ilk mağdurları olacaklardı. Bilindiği gibi daha sonra Komite içinde yaşanan anlaşmazlık sebebiyle 14 Kasım 1960 tarihinde başta Alpaslan Türkeş olmak üzere kendisi ile birlikte 14 kişi yurt dışına çıkarılacaklardır. Bu toplu sürgünde Taşer’ in kısmetine Fas çıkar. 14’ ler sürgüne gönderildikleri ülkelerde tam iki yıl kaldıktan sonra 1963 yılında tekrar Türkiye’ ye dönerler. Dündar Taşer 1965' de, 14'lerden Alparslan Türkeş, Muzaffer Özdağ, Rıfat Baykal, Numan Esin, Ahmet Er ile birlikte Osman Bölükbaşı' nın lideri olduğu Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne katılıp, aktif siyasete başlar. Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi' nin 8-9 Şubat 1969 günlerinde Adana'da yapılan genel kongresinde partinin adı Milliyetçi Hareket Partisi olarak değiştirilir. Partinin Genel Başkanlığına Alpaslan Türkeş getirilir. Taşer bu tarihten sonra ölümüne kadar partide Türkeş' ten sonra artık hep ikinci adam olarak kalacaktır. O yıllardan itibaren Avrupa'da esen sol rüzgârlar ve sosyalizm modası Türkiye'yi de etkilemektetir. Darbe sonrasında yürürlüğe konan 1961 Anayasası ile getirilen sosyal, hukukî ve siyasi haklarla birlikte çok sayıdaki komünist ve diğer sol akımlar, kısa zamanda yer altından çıkıp yer üstünde açıça yer üstünde faaliyet göstermeye başlarlar. O kadar ki, İhtilalci sol hareketlerdeki yoğunluk geniş bir kitleselleşme ile birlikte, millet ve devletin bekasını tehdit edecek düzeye gelir. Bu tehlikeye karşı milliyetçi gruplar da reflekslerini ortaya koyarak, antitez geliştirmek ve strateji belirlemekte gecikmezler. 1967-1968 yılları arasında Ülkü Ocakları'nın kurdurulmasında ve eğitiminde Dündar Taşer, beyin takımı içinde önemli görevleri yerine getirecektir. Taşer, bu birikimi daha Harp Okulu öğrencilik yıllarında almış, hatta 3 Mayıs 1944 tarihinde, ABD ve savaş galibi Avrupa ülkelerine şirin gözükmek amacıyla, dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ nün emriyle, Nihal Atsız ve arkadaşlarının “ Türkçülük ” suçu nedeniyle tutuklanıp “tabutluk” larda karşı karşıya kaldıkları işkencelere karşı çıkan grup içinde yer almış ve bu yüzden hakkında soruşturma işlemi dahi yapılmıştır. 1970’ li yıllara doğru, ülkenin içinde bulunduğu durum hiç de iyiye doğru gitmiyor, karşıt grupların birbiri ile olan mücadelesinin bir varolma ,ya da yokolma kavgası olduğunu düşünen Dündar Taşer, Türkiye’ nin, ancak M.Akif Bey’ in "Asım'ın nesli" olarak nitelediği, dinine, milliyetine, kültürüne ve tarihine sahip vatanperver bir gençlik eliyle kurtulacağına inanıyordu. O' nun hakkında Ziya Nur tarafından yazılan en önemli biyografik eser "DÜNDAR TAŞER' İN BÜYÜK TÜRKİYESİ" ismini taşıyan kitaptır. Yazar kitabına, “ Milletimiz son asırda yetiştirebildiği en büyük fikir, hareket ve davâ adamlarından birini, belki de en mühimini kaybetti…” (1) cümlesi ile başlar ve çelik kadar sağlam bir karakter ve gül yaprağından nâzik bir bedene sahip olduğundan bahseder. Sonrasında onun Türk-Osmanlı tarihi ile başlayıp 27 Mayıs darbesine dair çarpıcı tesbitlerde bulunur. Bu kitap vesilesiyle Dündar Taşer’ in kimlik, kişilik, inanç ve misyonunu en veciz ve anlamlı şekilde, ülkemizin yetiştirdiği büyük fikir adamı Cemil Meriç anlatacaktır. “Mağaradakiler” isimli kitabında Dündar Taşer için ‘ BİTMEYEN RÜYA’ : “ TAŞER’ İN BÜYÜK TÜRKİYESİ “ başlığı özel bir bölüm açar ve satırlarına şöyle başlar : “ Taşer, coşkun bir zekâydı…Fetihten fethe koşan akıncı bir zekâ, (2) Yazının devamında ise, Taşer’ i ne devlet katında yüksek noktalara çıkmanın sarhoş ettiğini, ne de o durumdan bozgun haline düşmenin kendisini eleme garketmediğini vurgular. Onda feleğin “ germ-ü serdine” yani verdiği darlık-genişlik, iyilik-kötülük, acı-tatlı ilh. gibi inişli çıkışlı durumlara büyük bir vakar ve gülümseme ile bakmasını bilen bir yalçın irade bulunduğunu belirtir. O’ nun bütün endişesinin aynen Koçi Bey, Sarı Mehmed Paşa ve Cevdet Paşa’ da olduğu gibi, “ Devlet-i ebed müddet “ in kesilmesi olduğunu söyler. Daha sonraki satırlarda ise, Ziya Nur’ un kitabından hareketle, bizzat Dündar Taşer’ in ağzından 27 Mayıs darbesinin öncesi ve sonrasına dair endişeler şöyle anlatılır : “ Harekete tekadüm eden günlerde benim en büyük ıztırabım, yapacağımız işle, devletin yeni bir bâdireye sürüklenebileceği ihtimali idi… … Tarihimizdeki bütün inkılâb hareketlerinin milletin başına yeni belâlar getirdiği hakkında sarsılmaz bir kanaatim vardı. Bu gün bu kanaatim daha da pekleşmiştir…” (3) Meriç, Taşer’ in düşüncelerinden tesbitler yapmaya devam eder ve O’ nun 1961 Anayasası ile ilgili düşüncelerini belirttiği : “ Nitekim biz de aynı hataya düştük… Bir mükemmel Anayasa yapılırsa Türkiye’ nin Almanya veya İngiltere seviyesine geleceğini sandık. Ne yapalım ki Türk aydınının çok yanlış ve köklü zaaflarından biri de bazı mefhumlarda sihirkâr bir kudret tasavvur etmesidir…” cümlelerinde dile getirdiği hususları, Cemil Meriç teyid eder ve bu tesbitlere şu ilâveleri yapar: “ Bu vehmin başlıca kaynağı, aydının yabancılaşması. Kendine yabancılaşma…Bu garip mahlûk, yüz yıldan beri anayasa ile oynuyor…” (4) Dündar Bey'in en önde gelen arkadaşlarından birisi de kuşkusuz Türk düşünce hayatının özgün isimlerinden olan Prof.Dr. Erol Güngör idi. Taşer' in ölümümün hemen sonrasında, O' nun hakkındaki düşüncelerini şöyle dile getiriyordu Güngör : " Onu dinlerken ruhlarımızın yükseldiğini hissediyorduk. Taşer’in sırrı ne idi? Sırf anlatma kolaylığı sağlaması bakımından egzistansiyalistlerin bir tâbirini kullanacağım. Onlar, kendine yabancılaşma (self alienation) diye bir terim kullanırlar; buna göre insan bazan kendi özünü teşkil eden şeyden uzak, ona yabancı kalır ve bütün hayatı, sebebi anlaşılmayan bir sıla hasreti içinde geçer. Sanki ruh bedenden ayrılmıştır ve beden kaybettiği şeyin ne olduğunu, nerede olduğunu bilmeksizin çırpınır durur. İşte Taşer bu milletin “sebepsiz hüzünleri” nin sebebini gösteriyordu ve onlara öze kavuşmanın verdiği ebedî hazzı tattırıyordu. Gaziantep’in bir köşesinden böyle bir çocuğun çıkarak şehirde velvele koparıp ruhları tutuşturacak bir güce sahip olması, Türk milletinin engin kudretinin örneklerinden sadece bir tanesidir. Taşer onun mütevazı bir ferdi olmaktan en büyük saadeti duyacak kadar bu milleti seviyordu. Aziz arkadaşımız Ziya Nur bir gün onun için “fena fi’l-mille” tâbirini kullanmıştı. Tıpkı tasavvufun fenafillah mertebesi gibi, Taşer de kendi varlığını millet içinde eritmiş, fakat aynı zamanda içinde eridiği bütünü hakkıyla temsil eder hale gelmişti. Ölümün bir tatlı tarafı da onun sohbetlerine yeniden kavuşmak olacak. O gün gelinceye kadar kendisine Allah’tan rahmet ve mağfiret dileyelim, ona bol bol bağışladığı faziletten bize de nasib etmesini niyaz edelim.." Biz de yazımını benzer dileklerle bitirelim; kabri nûr, mekanı cennet olsun. Salih Zeki Çavdaroğlu DİP NOTLAR 1 Ziya NUR, Dündar Taşer’ in Büyük Türkiyesi, Kutluğ Yayınları, İstanbul,1974 2 Cemil MERİÇ, Mağaradakiler, Ötüken Neşriyat, İstanbul,1978, s. 109 3 Cemil MERİÇ, Mağaradakiler, Ötüken Neşriyat, İstanbul,1978, s. 110 4 Cemil MERİÇ, “a.g.e.” s. 111 http://ferahnak.wordpress.com/2012/06/12/vefatinin-40-yilinda-dundar-taser-1925-13-haziran-1972/
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Salih Zeki Çavdaroğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |