Çocuklarýn eðitimi, zaman kazanmak için nasýl zaman yitireceðimizi bilmemiz gereken bir meslektir. -Rousseau |
|
||||||||||
|
Deliye istediðini söyle, ama asla “Sen çok akýllýsýn!” deme. Çünkü inanmaz ve hakaret olarak kabul eder. *** Düdükler ötmeye, silahlar ateþlenmeye baþladý. Neyse ki insanlarýn üzerine deðil de havaya doðru ateþ ediliyordu, þimdilik... Grubun saraya yaklaþmasýný engellemek için çok sayýda güvenlikçi önünü kesti. Arka tarafta da bir o kadar ellerinde silah bekleyen güvenlikçi vardý. Grup düdük ve silah seslerine aldýrýþ etmeden yürümeye devam ediyordu. Ýsyancý yurttaþlarýn ellerinde sopalar ve birkaç tane de kazma-kürek vardý. Bunlarla silahlara karþý koyacaklardý ama nasýl? Güvenlikçilerle grup göðüs göðüse geldi. Her an istenmedik olaylar yaþanabilirdi. Bir yurttaþ baðýrdý: -Zalimlerin zulmüne deliler dur diyecek, alçaklar cinayetlerini kanlarýyla ödeyecek. Bu sözler grubun heyecanýný daha da artýrdý. Hep bir aðýzdan: -Ödeyecek, ödeyecek, ödeyecek... diye baðýrarak önlerindeki güvenlikçileri itelemeye baþladýlar. Onlar da tüm güçleriyle direndiler. Ýlk saldýrý yurttaþlardan geldi. Bir güvenlikçi kanlar içindeki kafasýný tutarak geri çekildi. Diðerleri de onu taklit ederek yaklaþýk üç adým gerilediler ve ellerindeki silahlarý ateþlediler. Grubun arkasýndaki güvenlikçiler de ateþ etmeye baþlayýnca iki ateþ arasýnda kalan yurttaþlar vurularak birer ikiþer yere düþmeye baþladýlar. Bazý isyancýlar, kaçmaktan baþka çare olmadýðýný anlayarak çatýþma alanýndan uzaklaþtýlar. Birkaç dakika sonra silah sesleri kesildi. Çünkü ayakta kalan tek bir yurttaþ bile yoktu, kaçamayanlarýn hepsi yerdeydi ve ölmeyenler acý içinde kývranýyordu. Ýsyanýn faturasý kabarýktý: Güvenlikçilerden iki ölü dört yaralý, yurttaþlardan dört ölü dokuz yaralý vardý. Yurttaþlarýn ölmesine ve yaralanmasýna tabanca kurþunlarý neden olmuþtu. Ýþin ilginç tarafý iki güvenlikçinin ölüm nedeni de kurþundu. Ya kaza ile kendi arkadaþlarýný vurmuþlardý ya da aralarýnda husumet olanlar düþmanlarýný kim vurduya getirmiþlerdi. Ýmparator olay ile ilgili raporu aldýktan sonra emir verdi: “Ýsyan hareketinin elebaþýsý derhal yakalanýp en þiddetli þekilde cezalandýrýlsýn. Bulamadýk, yakalayamadýk gibi mazeretle sakýn ola ki benim karþýma gelinmesin. Suçlu veya suçlu deðil, bir elebaþý bulmanýzý istiyorum. Bundan sonraki ayaklanmalarý önlemek için ibretlik bir ceza vermemiz lazým.” Ýmparator'un verdiði mesaj çok açýktý. Yani diyordu ki “Bana ibret-i alem için ceza vereceðimiz suçluyu bulun, bulamazsanýz yaratýn.” Emir yerine getirildi. Hemen olayla hiç ilgisi bulunmayan iri yarý, uzun boylu bir genç adam yakalnýp mahkemeye sevk edildi. Adam isyancý gruba katýlmadýðýný, gürültüyü duyunca ne olduðuna bakmak için dýþarý çýktýðýný, olaylarý uzaktan izlediðini, suçsuz olduðunu anlattýysa da hakimler onunla ilgili kararý daha yargýlama baþlamadan önce vermiþlerdi bile: Sanýk suçludur. Vatana ihanet suçu iþlenmiþtir. Cezasý idamdýr... Bütün yurttaþlar idamý izlemeleri için bahçeye çýkarýldý. Genç adam kurþuna dizilerek infaz gerçekleþtirildi. Bütün bu olaylarýn hepsi sadece yarým saatlik bir süre içinde gerçekleþti. Herkes tekrar yatakhanelerine dönmeleri konusunda uyarýldý. Dýþarýda kimse kalmayacaktý. Ýçeri girmeyen olursa uyarý yapýlmadan üzerine ateþ açýlacaktý. Ayrýca tüm yurttaþlara yemek saatleri dahil yirmi dört saat odalarýndan çýkma yasaðý getirilmiþti. Anlaþýlan yurttaþlarýn burnunu iyice sürtmek istiyorlardý. Ben yirmi dört saatlik yiyeceksiz hapis süresinin çoðunu odamda deðil de büromda geçirdim. Önceden sadece ayaklarýmýzda pranga varmýþ gibi hissediyorduk. Oysa þimdi bir de boynumuza esaret kemeri takýlmýþtý ve bu kemer her geçen gün biraz daha daralacaða benziyordu. Özgürlükler mi? Vaad olmaktan öteye geçemeyen söylendiðinde kulaða çok hoþ gelen ama uygulamada sayýsýz zorluklarla karþýlaþan özgürlük, artýk bizim için bir anlam ifade etmiyordu. Aslýnda bu devletin yurttaþlarý olan bizler, kendi istencimizle farkýnda olmadan özgürlüðü deðil, esareti seçmiþtik. Devrimin on sekizinci günü... Sýradan bir gün bitmek üzere. Vakit gece yarýsýna geliyor. Bahçedeyim. Benden baþka kimse yok galiba. Ortalýk çok sessiz. Ay ortalýðý aydýnlatýyor, dolunay deðil ama olmasýna az kalmýþ. Biraz ilerideki aydýnlatma lambasýnýn etrafý kelebek dolu. Ýzlemek için yaklaþýyorum. Hemen lambanýn yanýndaki banka oturuyorum. On binlerce kelebek ýþýðýn etrafýnda dönüyor, daha doðrusu dans ediyor. Bu kadar çok kelebek olmasýna raðmen birbirlerine hiç dokunmuyorlardý. Belli bir ritmdeki bu dans gerçekten çok etkileyiciydi. Hayran kalmýþtým, büyülenmiþ gibiydim. Becerebilsem ben de onlarla birlikte dans etmek isterdim ama maalesef bu bana çok yabancý bir hareket. Kelebeklerin bu dansýna “ölüm dansý” diyenler var. Bence bu benzetme hiç yakýþmýyor. Çünkü burada ölüm deðil, canlýlýk daha baskýn çýkýyor. Yere düþen kelebekler de var. Bunlara bakýyorum. Ölü gibi görünmüyorlar, az da olsa hareket ediyorlar yani canlýlýk belirtisi var. Ben gözlerimi yerden yukarý doðru kaldýrýp dansý biraz daha izlemek niyetindeyim. Orada çok kalmýþ olmalýyým, bir el omzuma dokundu ve: -Kargacý, vakit çok geç oldu. Ýstersen artýk içeri gir, dedi. Nöbetçi dolaþýrken beni görmüþ ve uyarma ihtiyacý hissetmiþti. Banktan kalktým, yerdeki kelebeklerin üzerine basmamak için çok yavaþ hareket ediyordum. Buna raðmen birkaç tanesini çiðnemek zorunda kalmýþtým. Üzüldüm. Ya benim ayaðýmýn altýnda ezilen kelebekler canlýysalar! Gece güzel baþlamýþtý, keþke baþladýðý gibi güzel bitseydi! Odama gittim ve yurttaþ isyanýndan sonra geçen birkaç günün özetini çýkardým zihnimde: Ýsyan yönetimi korkutmuþ olmalý ki bazý yurttaþlarýn da silahlandýrýlmasý fikrinden vazgeçilmiþti, dört kiþiden oluþan bir ispiyon timi kurulmuþtu, beþ ayrý kavga olmuþtu, bir hasta ölmüþtü, yemeklerin kalitesi iyice bozulmuþtu, memnuniyetsizlik ve korku hemen hemen tüm yurttaþlarýn yüzünden okunuyordu. Uyudum. Ertesi gün Demokratik Deliler Devleti çok büyük bir tehlike atlatacak ve bununla birlikte ilk millî kahramanýna kavuþacaktý. Bu millî kahraman kim mi? Merak etmiþsinizdir, söyleyeyim: Ben. Gülmeyin ve lütfen “Kargacý'dan millî kahraman olur mu?” demeyin. Biliyorum buna raðmen milli kahraman olmak bu kadar kolay mý, ucuz mu? Sorularý aklýnýza geliyor. Evet, bu kadar kolay, bu kadar ucuz! Anlatacaðým: (Devam edecek...)
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |