..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bu hafifçe kenara itilecek bir roman değil. Daha büyük bir şiddetle uzağa fırlatılmalıdır. -Dorothy Parker
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Ömer Faruk Hüsmüllü




14 Eylül 2017
Köpeğin Adı Badi - 11  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Cafer Aga çok öksürüyor. Birkaç dakika ara ile. İçerisi sigara dumanı dolu, kapı açık olsa da duman çıkmıyor, aksine çöreklenip odanın içine çöküyor.


:HEA:




     Cafer Aga'nın evi, daha doğrusu kulubesi ya da gecekondusu içiçe geçmiş iki odadan ibaret. Girişteki odayı mutfak olarak kullanıyor. İşe gitmediği vakitler burada oturuyor, tabii yemeklerini de bu odada yiyor. Girince solda üzerine basınca gıcırdayan tahta masa ve oturunca alttaki telleri bir o yana bir bu yana gidip gelen iki tahta iskemle var. Musluğun yanında bir buçuk metre uzunluğunda çok dar, kirden kara-yeşil-sarı karışımı bir renge bürünmüş tezgah, yanında duvara çakılı tabaklık, tabaklığın altındaki tahta bir sandığın üzerinde hem içi hem de dışı kirli iki tencere, yere bir halı serilmiş, ucuz bir şey olduğu belli, ama hayret yeniye benziyor. Kuzine sobanın üzeri tabak, kaşık, çatal ve bardak dolu. Mevsim yaz olduğu için orada durmalarında şimdilik bir sakınca yok.
     Pencerede kalın bir perde, kir içinde olduğunu söylemeye bilmem gerek var mı? Tavandaki lamba çok az ışık veriyor; üzeri sinek pisliği dolu. Kapının arkasındaki çivilere asılı birkaç pantolon ve gömlek var; hepsi kirli, leş gibi. Köşede bir gazete parçasının üzerinde iki çift ayakkabı. Birkaç kere tamirden geçtikleri belli. Bunların az ilerisinde tokası olmayan bir kemer ve parmak geçirilen yerleri kopmuş iki adet tokyo.
     Cafer Aga çok öksürüyor. Birkaç dakika ara ile. İçerisi sigara dumanı dolu, kapı açık olsa da duman çıkmıyor, aksine çöreklenip odanın içine çöküyor. Arada bir Cafer Aga ayağa kalkıp musluğun oraya ya tükürüyor ya da burnunu atıyor. Mendili yok, koluyla siliyor ağzını burnunu.
     Diğer odayı görmedim, kapısı kapalı. Yattığı yer orası olmalı. Cafer Aga, işte esnemeye başladı, ağzı kulaklarına varıyor esnerken. Gözlerinden de yaş çıkıyor, eliyle şöyle bir siliveriyor. Bira bitmedi, o gene şişeye bakıyor. Baktı, baktı, baktı... Ve şişeyi kafasına dikip sonuna kadar içti; lıkır lıkır sesler geliyor şişeden. Boş şişeyi masaya hızlı bir şekilde koydu, çıkan gürültüden korkup geri sıçradım. Ohh, çektikten sonra:
     -Korkma Kalo, korkma o(ğ)lum. Cila yaptık biraylan, cila. Uyku vaktidir artık, sen de dışarı! Ha sana yuva yapacaktık, unuttum bak! Serhoşluğumdan değil, yaşlılıktan unuttum. Gel evin arkasından bir sandık alalım.
     Dedi, yalpa yapa yapa bahçeye çıktı, ben de peşine düştüm. Dışarısı gündüz gibi; bahçeye vuran sokak lambası ve ayın şavkı ortalığı aydınlatıyor. İki köpek karşılıklı havlıyorlar, sesleri çok yakından geliyor. Kulubenin arkasında kesilmiş odunlar ve birkaç tane de sandık duruyor. Üzerleri kalın bir naylonla örtülü. Yağmurdan böyle korunuyor olmalılar. İnsan dışkısı kokusu aldım, evet bahçenin duvarının yanında küçük bir tuvalet var. O da yıkıldı yıkılacak.
     Cafer Aga, neredeyse dağılacak gibi görünen büyük bir mukavva kutuyu çekeleyerek evin kapısının yanına getirip koydu. Bana,
     -Yat ora! Deyip içeri girdi ve kapıyı iteledi.
     Yatağın/kutunun içine girdim, uzandım; gerinmeye başladım. Bir yandan gerinirken öte yandan da küçüldüğümü fark ettim. Küçüldüm, küçüldüm, küçüldüm... Küçücük kaldım. Kafam bir fındık tanesi kadardı; gözlerim mi? Uzaktan bakıldığında görülemeyecek kadar ufak; yanyana konulmuş iki nokta gibi. Bedenim yaprak, ellerim ve ayaklarım incecik bir çırpı adeta. Minicik, minnacık bir mahluk olup çıkmıştım. Biraz sonra, büyümeye başladım, buna büyüme denemezdi belki. Zira şişiyordum. Arka sağ patime bir pompa bağlanmış, buradan hava basılıyordu. Şiştim şiştim; hem de ne şişme. Balon benim yanımda hiç kalır. Şiştim de, ya patlar... demeye kalmadı, patladım. Ve tabii her şey paramparça!
     Bunlar olurken uyanıktım, hallüsinasyon dedikleri bu olmalı. Yoksa içkiyi Cafer Aga içti ama ben mi sarhoş oldum? Kendimi kutunun dışına attım can havliyle. Parçalarımı arayacaktım. Bulursam birleştirecektim. Etrafa bakındım, kendime ait bir şey bulamadım. Bütün bahçeyi dolaştım belki bulurum umuduyla.
     Yaşadıklarım başıma inen sopanın bir sonucu olmalı. Uzun bir süre öylesine gezindim. Ortalıkta çıt çıkmıyordu. Az önceki havlayan köpekler de susmuşlardı. Kendimi iyi hissetmeye başlayınca sandık içine girdim ve bu yoksul evde, yeni yuvam sandık içinde o gece derin bir uyku çektim.      
(Devam edecek...)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın 1. bölüm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 2
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Köpeğin Adı Badi - 80 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 32
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26
Göçe Göçe - Köyümüz Yok Olmuş - 48 (Son Bölüm)

Yazarın roman ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ücretsiz Kitap Dağıtabileceğim İstanbul’da Bir Mekan Arıyorum
Bir Edebiyatçı Gözüyle Mağaranın Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Mağaranın Kamburu – Yorum: 6
Mağaranın Kamburu
Bir Romanın Anatomisi: Mağaranın Kamburu
Bir Anı Defteri Buldum - Roman
Ömer Seyfettin Eserlerini Nasıl Yazardı?
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri - 2
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri - 3

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Siyasi Taşlama: Neşezâde - 2 [Şiir]
Siyasi Taşlama: Karamsarzâde [Şiir]
Kusurî"den Tırtıklama [Şiir]
Zam Zam Zam... [Şiir]
Tırtıklama (Kazak Abdal'dan) [Şiir]
Yoklar ve Varlar [Şiir]
İstanbul,sana Âşık Bu Kul [Şiir]
Âşık Dertli"den Tırtıklama [Şiir]
Namuslu Karaborsacı [Şiir]
Dostlarım [Şiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yıldırım adını kullanarak çeşitli forumlara yazı yazdım. İddiasız iki romanım var. Çok sayıda siyasi içerikli yazıya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öğretmeniyim. Yazmaya çalışan her kişiye büyük bir saygım var. Çünkü yazılan her satır ömürden verilen bir parçadır.

Etkilendiği Yazarlar:
Az veya çok okuduğum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.