..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Denemeler"de gördüğüm şeyi Montaigne'de değil, kendimde buluyorum. -Pascal
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Ömer Faruk Hüsmüllü




24 Ekim 2017
Köpeğin Adı Badi - 41  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Ne olduğumu ben nasıl bileceğim? Psikolog filan da değilim. Sahi, acaba köpek psikologu var mı? Varsa ona bir görüneyim. Yoksa da olmalı. Ruhsal sorunlar sadece insanlara özgü değil ki, biz de hissediyoruz, biz de düşünüyoruz, biz de seviyoruz, biz de nefret ediyoruz; bizim de iyimiz kötümüz var, uysalımız var hırçınımız var, masumumuz var katilimiz var...


:AJDG:
Kaydırakta üç erkek çocuk; biri kayıyor, biri yukarıda onun kaymasını bitirmesini bekliyor, diğeri de kaydırağın merdivenlerini tırmanıyor. Üçünün de bakışları benim üzerimde; birininki ötekilerden farklı, benden korkmuş gibi. Yanımdan geçerken kafasını çevirip bana bakmasından da belli. Benden kendisine bir tehlike gelmeyeceğini nasıl anlatsam! Gerek kalmadı, az ilerdeki masada oturan başı örtülü kadına bir şeyler söyledi; o da “Hoşt, hoşşşt!” diyerek üzerime hücum etti. Birkaç metre geri çekildim, oradan gözlüyorum çocukları... Diğer ikisi bu korkakla alay edip gülmeye başladılar.

Bir çam ağacının altında üç tane plastik kabın içinde müşterilerden kalan yiyecek artıkları ve bir kapta da su bulunuyor. İki küçük kuş su içiyor, ne olduklarına dikkat etmedim, serçe mi bülbül mü, sığırcık mı? Kuşlara iki adım ötede şişman, boz bir kedi yatıyor; başını çevirip de bakmıyor bile. Onun yanında gene şişman bir köpek yatıyor; o da ne bana ne de kediye saldırıyor. Anlaşılan burada hayvanlar arasında tam bir barış var. Bu barışın nedeni yiyecek bolluğu olabilir mi? Çünkü yiyecek çoksa mücadele, kavga neden olsun ki!


Burası bir kır lokantası, dışında altı, içerisinde de dört tahta masa ve etraflarında tahta iskemleler var. İçeride müşteri yok, dışarıda üç masa dolu. İki masada ikişer kişi, diğerinde dört kişi oturuyor. Lokantanın park yerinde dört otomobil var, biri işletme sahibinin olabilir.

Onların niyetlerini tam olarak bilemediğimden yani şişman köpek ve şişman kediyle kapışmak istemediğimden plastik kaplardaki yiyeceklere saldırmayıp, masalarda yemek yiyenlerin gözlerinin içine bakarak bekliyorum. Beni fark etmediler. Az önce kaydırakta gülen çocuklardan ikisi bir masaya gelip oturdular. Yanlarındaki kişilerin anne-babalar. Çocukların önüne iki tabak sürdüler; birinde gözleme diğerinde köfte var. Yerken bir yandan da bana bakıp gülümsüyor çocuklar. Biri gözlemeden koparıp attı önüme, diğeri onu taklit etti, bir köfte gönderdi bana. Köfteyi havada kaptım; hareketim çocukların hoşuna gitti. Ama anne ve babalarının yiyeceklerini atmamaları konusunda biraz sert uyarıları gelince, tabaklarındakileri yemeye yöneldiler.

Diğer iki masayı da dolaştım, elim -pardon ağzım- boş ayrıldım yanlarından. Şişkoların yanına yöneldim. Burası yiyecek dolu. Yemeye başladım, köpekten de kediden de bir tepki yok. Onlardan boşuna çekinmişim. Doyunca suyumu da içtim.

Bir ağaç gölgesine uzanıp yattım, uyuyacağım. Aklıma Cafer Aga ve sütkardeşim Aslancık geldi. Onları çok özledim. Arayıp bulmayı denemeliyim. Bulacağıma dair en ufak bir umut yok. Onları bulmak bir yana, hayvan barınağı görevlilerinin beni attığı o yeri bile bulamazdım. Vicdansız adamlar, bizi göz göre göre ölüme terk etmişlerdi. Atılan köpeklerden acaba kaçı kışı geçirip sağ kaldı? Geride bıraktığım üç arkadaşım ne oldu? Annemi de özledim, acımadan öldürdüler annemi! Sevgilim Köpüş'ü de... Sık sık rüyalarıma giren Köpüş, her gün aklımda olan Köpüş...Bu sorular ve özlem duyguları arasında uyumuş kalmışım.

Kır lokantasında birkaç gün kaldım. Mekan sahipleri iyi insanlardı, hayvanları seviyorlardı. Müşterilerin de bazıları bize karşı oldukça iyi ve cömert davranıyorlardı. Kötü davranan, küfreden, vuran, vurmaya çalışan, taş atan da vardı tabii... Ne dersin; insan işte!

Burada rahatım yerinde olmasına rağmen gitmek için içimde dayanılmaz bir istek vardı. Rahat mı battı ne? Maceracı, serseri ruhlu bir köpek miyim ben? Ne olduğumu ben nasıl bileceğim? Psikolog filan da değilim. Sahi, acaba köpek psikologu var mı? Varsa ona bir görüneyim. Yoksa da olmalı. Ruhsal sorunlar sadece insanlara özgü değil ki, biz de hissediyoruz, biz de düşünüyoruz, biz de seviyoruz, biz de nefret ediyoruz; bizim de iyimiz kötümüz var, uysalımız var hırçınımız var, masumumuz var katilimiz var...

Bu yol üzerinde çok sayıda lokanta ve iki tane de petrol istasyonu gördüm, diğer yollara göre daha bakımlı ve araç trafiği çok fazla. O nedenle dikkatli yürümeliyim. Böyle diyorum da dediğimi uygulamıyorum. Yol genellikle düz, çok az viraj var. Düz olan yerden değil de virajın olduğu yerden karşıya geçmeye çalışırken başıma bir kaza geldi. Oysa karşıya geçmeyi istemem için bir sebep de yoktu!

Sağıma soluma bakmadan kendimi yola atıyorum. Bir fren sesi duyuyorum, havada uçuyorum, uçarken bir arabanın ön camını ve burnunu görüyorum... Kaporta rengini bile hatırlıyorum: Mavi. Sonrası? Sonrası yok. Başka bir şey hatırlamıyorum. Gözlerimi büyükçe bir kafesin içinde açtığımda her tarafımın sarılı olduğunu fark ediyorum. Neredeyim, neden buradayım, diye sorsam da ilk başta cevap veremiyorum. Olanları saatler sonra hatırlıyorum:

Ben karşıya geçerken, tam yolun ortasında iken aniden hızla gelen bir otomobilin sürücüsü beni görünce frene bastıysa da çarpmanın önüne geçememiş. Arabayı kullanan kişi Kenan Babaymış. Kenan Baba, emekli bir mühendis, tek başına yaşıyormuş. O gün havanın güzel olmasını fırsat bilip şehirden uzak, kırsal yerlerde dolaşmak istemiş.

Başka biri olsa belki de beni orada yaralı bir şekilde bırakır giderdi. Kenan Baba bırakmamış, vicdanlı bir insan. Çarpmadan sonra arabayı başka bir kazaya yol açmamak için güvenli bir yerde durdurup dörtlülerini yakmış, beni arabanın içine koyup şehirdeki bir veteriner kliniğine getirmiş.

Kliniğe geleli kaç gün oldu, bilmiyorum. Etrafı algılamaya başladığımda önce veterineri gördüm. Genç bir adam, çok da iyi bir insan. Benimle konuşarak diyalog kuruyor, başımı okşuyor, iyi bakılmam için bakıcı kadına talimatlar veriyor. Bakıcı kadın tam bir suratsız, bana kötü davranmıyor ama hareketleri çok sert; özen göstermeden yapıyor işini.

Klinikte kaldığım günler boyunca her gün veteriner iğne yaptı, ilaç verdi, yemek yeyip yemediğimi, su içip içmediğimi kontrol etti. Bir gün sargılarım söküldü, kafes içerisinde ayağa kalkıp biraz dolaştım, ertesi gün veteriner beni bahçeye çıkardı. Küçük bir bahçeydi. Olsun, gene de kafesten iyidir. Birkaç saat tek başıma orada bıraktı, sonra içeri aldı.

Böylece iyileştiğimi anlamıştım. Pekiyi bundan sonrası ne olacaktı? Ne olacağı belli, beni sokağa salacaklar ve gene sağda solda sürterek yaşama devam etmeye çalışacaktım. Veteriner o sabah, hem başımı hem de sırtımı okşayıp:

-Seni birkaç saate kadar taburcu edeceğiz, deyince sevinmedim aksine üzüldüm. Kibarca “Taburcu edeceğiz” diyor, yani sokağa atılıyorum, kovuluyorum. Nasıl üzülmem?

Öğlen oldun klinikteyim, birkaç saat daha geçti gene oradayım. Galiba beni unuttular diye düşünüyorum ve açık söylemek gerekirse seviniyorum.

Hava kararmak üzere iken veteriner yanında bir adamla geldi. Elindeki kağıtlara masa üzerinde bir şeyler yazmaya başladı. O adama da sorular soruyordu. Bir soru dikkatimi çekti:

-Kenan Bey, bu yaramazın adı ne, forma adını da yazalım, dedi.

O adamın adının Kenan olduğunu o zaman öğrendim, sonradan tanıdıklarının ona “Kenan Baba” diye hitap ettiklerini duyacaktım. Kenan Baba bu soru karşısında biraz şaşırdı, bir süre düşündü ve aniden:

-Badi, evet köpeğin adı Badi, dedi.

Böylece kayıtlarda adım “Badi” oldu ve tabii “Kalo” da unutulup gitti...

Bundan sonraki hayatım Kenan Baba ile birlikte geçecekti....

(Devam edecek...)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın 1. bölüm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 2
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Köpeğin Adı Badi - 80 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 32
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26
Göçe Göçe - Köyümüz Yok Olmuş - 48 (Son Bölüm)

Yazarın roman ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ücretsiz Kitap Dağıtabileceğim İstanbul’da Bir Mekan Arıyorum
Bir Edebiyatçı Gözüyle Mağaranın Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Mağaranın Kamburu – Yorum: 6
Bir Romanın Anatomisi: Mağaranın Kamburu
Ömer Seyfettin Eserlerini Nasıl Yazardı?
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri - 2
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri - 3
Bu Kitaptan da 100 Tanesi Ücretsiz!
Ücretsiz 3 Kitap

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Siyasi Taşlama: Neşezâde - 2 [Şiir]
Siyasi Taşlama: Karamsarzâde [Şiir]
Kusurî"den Tırtıklama [Şiir]
Zam Zam Zam... [Şiir]
Tırtıklama (Kazak Abdal'dan) [Şiir]
Yoklar ve Varlar [Şiir]
İstanbul,sana Âşık Bu Kul [Şiir]
Âşık Dertli"den Tırtıklama [Şiir]
Namuslu Karaborsacı [Şiir]
Dostlarım [Şiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yıldırım adını kullanarak çeşitli forumlara yazı yazdım. İddiasız iki romanım var. Çok sayıda siyasi içerikli yazıya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öğretmeniyim. Yazmaya çalışan her kişiye büyük bir saygım var. Çünkü yazılan her satır ömürden verilen bir parçadır.

Etkilendiği Yazarlar:
Az veya çok okuduğum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2025 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.