En bilge insanlar bile arasıra bir iki zırvadan hoşlanırlar. -Roald Dahl |
|
||||||||||
|
Danıld bu, yaşı ilerlemiş de olsa haşarı idi bayağı... Önüne gelen ülkeye fırça atmaya bayılırdı... Ayar vermeye kalkardı... Eskiden herkes korkar çekinirdi, şimdilerde ise kimse iplemediği için, her gününü morali bozuk geçirmeye başlamıştı... Günde on beş yirmi tane ülkenin başı ile telefonda görüşmezse rahat edemezdi, uykuları kaçardı... Siz şimdi onun Orta Doğu'da ki bir ülkenin başı ile yaptığı telefon görüşmesinin ayrıntılarına tanık olacaksınız ... Görelim bakalım ne konuşmuşlar... Telefon koyu kırmızı bir telefondur... Açık pembe olacak hali yok ya kardeşim... PTT'nin telefonu değil bu kıtalar arası görüşüyor her iki lider de... - Alooooo aloooooo aloooo diyorum ben Danıld yok mu sizin başkan? - Öhöö öhööö buradayım Sayın Başkan buradayım... - Nassın bakem dostum? - İyi işte ne olsun sen nassın bakem? - Ben de sömürdü... ay pardon ne dedim yahu semirdikçe semiriyorum işte - İyi semirmeler Sayın Danıld... - Sağ ol anam babam sağol... - Suriye'de terör örgütleri ile iş tutuyormuşsunuz doğru mu? Danıld bir an da kızarır, bozarır, yanındakiler hemen kutudan bir iki ilaç verirler... Danışmanlarına bir Clark çeker, Clark bakışı atar, bir taraftan da ''Ne ayak?'' der gibi elini sallar... - Yok be Recebim yok öyle bir şey kim söylediyse sana yanlış söylemiş... Bak danışmanlarım da yanımda yok yapmadık diyorlar... - İyi de sizin bir bayan subay onlar ile halay bile çekmiş, hatta başa geçmiş elinde mendil, dilinde Kandil tey tey tey diyerek ekibi oynatmış, buna ne diyeceksin? - O kızı ben çok eskiden tanırım. O folklor hastasıdır, laf olsun diye ekibin arasına girmiş o yoksa başka bir numara değil, sıkıntı yapma Recep'çiğim bu kadar... - Biz de keriziz ya ya yedik bu ayakları, yemedik de yedik say... - Saydım gitti be! Danıldın karşısında sekiz on tane danışmanı Danıld bize danışsın da aman danışıklı dövüş olmasın diye beklemektedir... - Ya Danıld bak kafamız bozuluyor bayağı... - Bozulmasın, bozulmasın. Biz verdiğimiz sözleri hep tutarız... - Hani o verdiğiniz silahları bir bir toplayacaktınız... - Hiç merak etme Recebim ramak kaldı topladık, toplamak üzereyiz, topladık mı ben sana fotoğrafını whatsapdan gönderirim billahi... Bak yemin ederken ayağımı bile kaldırmadım, güven bana... - Hiç güvenesim yok. Daha önce de söz vermiştiniz... - No no no bu sefer harbi söz... - Harbi derken harp mi yapacağız - Yok sen yanlış anladın delikanlı sözü demek istemiştin... - Ne delikanlısı Danıld gelmissin seksenine merdiven dayamışsın hala delikanlılıktan söz ediyorsun. Yeme bizi yeme... Bir an sessizlik olur. Daha sonra tekrar devam ederler... - Danıld, dostum şu Pensilvanya da ki papazı niye vermiyorsun bize? - Pensilvanya'da papaz mı varmış? Hangi Kilise'nin papazı acaba? Bizim papazlara bir sorayım da sana bilgi veririm sonra. - Sana bir sürü bilgi belge verdik papaz ile ilgili, tonlarca klasör... - Dur bakayım sorayım bir danışmanlarıma... - Sor sor da geldi sana o belgeler... - Yok be gelmemiş, posta da gecikti galiba sanırsam - Ayak yapma bize Danıld benim adamlarım getirdi teslim etti... Yine bir müddet sessizlik olur. Danıld danışmanlarına döner, biraz da sinirli ve hiddetle... - Bana bakın ulaaaaaaaaaayn danışmanlar kime diyoruuuuuuuuum Recebimin bize gönderdiği bu papaz ile ilgili belgeler niyyyyyyyyyyeeeee gelmedi benim önümeeeeeeeeee... Danışmanların cevabı - Kem küm kem ve küm kem kem ve küm küm dür... - Bak gördün mü Danıld cım cevap veremiyorlar... - Sen hiç merak etme Recebim ben şimdi onlara öyle bir ceza vereceğim ki analarının ak süt... Ay pardon analarından emdiği pastorize olmayan sütleri burunlarında fitil fitil getireceğim... Danışmanlarına döner Danıld Amca hışımla - Kalkın bakayım ayağa. Kaldırın tek ayağınızı şimdi de içinizden bine kadar sayıp öyle duracaksınız anladınız mı? Recebime beni mahçub ettiniz... Danışmanlar da bıyık altından gülmektedirler... - Danıldcık sizin Ortadoğu'da ne işiniz var? Çok sık gelmeyin artık. Sizin memleket uzak yorulursunuz, dizlerinizin bağı çözülür... - Uzak muzak geliyoruz ne yapalım bizim çocuklar yağma... ay pardon yağlı yemekleri seviyorlar, Ortadoğu'nun yemekleri de yağlı mağlı o sebeple başka bir şey değil... - Öyle yağma yok. Gelin bizim yemeklerimizi yiyin. Ben sana bir hamsi tava yaptıryaım vallhi parmak marmak kalmaz, sonra da kimselere hııııı hııı diye parmak gösteremezsin... - Yok yemem ben o zaman yemem. Kimselere parmak gösteremedim mi ölürüm billahi ben ölürüm. Ortadan çatım çatım çatlarım... - O zaman ben de sana iyi geceler diyeyim ve bir şarkı armağan edeyim Danıldcım... - Arabesk olmasın da klasik mlasik bir şeyler yolla - Bak yolluyorum, iyi dinle bu şarkıyı ''Bu akşam ölürüm beni kimse tutamaz sen bile tutamazsın yıldızlar tutamaz.'' Murat Kekili'den gelsin sana, öptüm başkanım ibibiğim, Sam Amcana da selam söyle... Tühhhh unuttum o ölmüş müydü yahu?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Zeytinci, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |