..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yalnızca hava, ışık ve arkadaşın varsa hiç üzülme. -Goethe
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Ömer Faruk Hüsmüllü




25 Mayıs 2018
Çapulcu Manyak - 10  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Bu dünyada her şey boş ve geçici, hatta önemsiz, gereksiz; bunu biliyorum. Bildiğim halde olaylardan neden etkilendiğimi bir türlü anlamıyorum.


:HJJ:
     Dünyayı sevmek istiyorum, olmuyor. Gerçi, dünya da beni sevmiyor ya! Pislik içinde, her türlü kötülüğün kol gezdiği, bu yalan dünyayı nasıl sevebilirim? Belki bunda dünyanın bir kabahati de yok; her ne kadar suçu onun üstüne atsam da. O değil mi bize sahip olduklarını cömertçe sunan? Güzellik duygusunu ondan öğrenip sanat eserleri yarattık, bizi besledi, ısıttı, barınak edinmemize yardım etti, temiz havasını ciğerlerimize doldurdu, bizi giydirdi. Buna karşılık her olumsuz durumla karşılaştığımızda, suçu onun üzerine atmak nankörlük değil mi?



     Bu dünyada her şey boş ve geçici, hatta önemsiz, gereksiz; bunu biliyorum. Bildiğim halde olaylardan neden etkilendiğimi bir türlü anlamıyorum. Bir taraftan böyle düşünürken öte taraftan şöyle düşünüyorum. Tutarsızlık. Sanki tek değil de iki “ben” var; hatta ikiden de fazla. Biri boş ver diyor, öteki boş vermek olmaz diye diretiyor. Bir başkası boş da verilebilir, verilemez de diye ikisinin ortasını bulmaya çalışıyor. Of be of! Bu “ben”lerin her biri beynimin bir köşesine gizlenmiş, oradan davranışlarımı yönlendiriyorlar. Bunlardan kurtulmanın bir yolu var mı? Kaçsam, peşimden geliyorlar, bir yere çakılı kalsam “Şöyle yap, böyle yap, yok hem şöyle yap hem de böyle yap!” diye bana emir verip harekete geçirmeye çalışıyorlar.
     Tekrar pencerenin yanına gittim; dışarıya bakıyorum. Değişen bir şey yok, ya da bana öyle görünüyor; veyahut da ben hiçbir şey görmüyorum. Bu evdeki hayatımın çoğu şu üçgen içinde geçiyor: Yatağım, masam ve pencere. Arada sırada mutfağa gidiyorum ve binde bir de salona. Burası tek katlı bahçeli bir ev; babamdan miras kaldı. Annemin bu evde çok emeği var. Rahatına eremeden öldü gitti. Babam uzun yıllar burada tek başına yaşadı, ben o sırada evliydim ve başka bir şehirde oturuyordum. Babam ölüp eşimden de ayrılınca gelip buraya yerleştim. İki odası bir salonu var. Salonun kapısı genellikle kapalı durur ve çok az girerim oraya. Salondaki eşyalar ilk alındıkları gibi dururlar neredeyse. Çünkü annem buraya “misafir odası” derdi ve misafirden başka da kimseyi bu odaya sokmazdı. Misafir ise ayda yılda bir gelirdi. İşte eskiden kalma bir geleneğin mirası bu salon-misafir odası. Odanın birini depo gibi kullanıyorum, diğerinde de hem yatıyorum, hem televizyon seyrediyorum, hem de bilgisayarla ilgileniyorum. Bina çok eski; en az kırk yıllık. Isınma soba ile. İstesem çok daha konforlu bir ev tutabilirdim; tutmadım. Paramı idareli harcamalıyım. Emekli ikramiyem bankada olduğu gibi duruyor, hiç el sürmedim, babamdan kalan mirası da nakite dönüştürüp bankaya yatırdım, gerektikçe buradan çekip harcıyorum. Param bittikçe hırsızlık yapıyorum; yani bankaya gidip babamdan kalan mirasın parasından çekiyorum. Kendim kazanmadığım için bu parayı harcamak bana göre hırsızlıktır.
     Bir çocukluk arkadaşım var; yılda iki ya da üç defa görüşürüz. Geçen buluşmamızda laf çalışmaktan açıldı. Ne yaptığımı, nasıl vakit geçirdiğimi sordu. Ben de ona:
     -Bilinmeyeni, bilmek için uğraşıyorum. Dedim.
     -Bildin mi buldun mu bilinmeyeni? Nedir? Diye sordu.
     -Hayır, bulamadım, bilmiyorum. Bilsem de kimseye söylemem. Hazıra konmak yok; herkes kendi arayıp bulsun. O yüzden bu yaşımda ben, en ağır işte çalışıyorum, deyince gözlerini açtı, suratını gerdi:
     -Nasıl yani? Dedi.
     -Nasıl olacak? Gece gündüz düşünüyorum; bundan daha ağır başka bir iş olabilir mi? Diye sorusunu cevapladım; sinirlendi, alaycı bir gülüş attı; belki de küfür etti ve kalkıp gitti. Onun o sinir bozucu gülüş sesi uzun süre kulaklarımda çınladı, ruhumu tırmaladı. Belki de bu onunla son görüşmemiz olur!
Devam edecek...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın 1. bölüm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 2
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Köpeğin Adı Badi - 80 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 32
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)
Göçe Göçe - Köyümüz Yok Olmuş - 48 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26

Yazarın roman ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ücretsiz Kitap Dağıtabileceğim İstanbul’da Bir Mekan Arıyorum
Bir Edebiyatçı Gözüyle Mağaranın Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Mağaranın Kamburu – Yorum: 6
Mağaranın Kamburu
Bir Romanın Anatomisi: Mağaranın Kamburu
Bir Anı Defteri Buldum - Roman
Ömer Seyfettin Eserlerini Nasıl Yazardı?
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri - 2
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri - 3

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Siyasi Taşlama: Neşezâde - 2 [Şiir]
Siyasi Taşlama: Karamsarzâde [Şiir]
Kusurî"den Tırtıklama [Şiir]
Zam Zam Zam... [Şiir]
Tırtıklama (Kazak Abdal'dan) [Şiir]
Yoklar ve Varlar [Şiir]
İstanbul,sana Âşık Bu Kul [Şiir]
Âşık Dertli"den Tırtıklama [Şiir]
Namuslu Karaborsacı [Şiir]
Dostlarım [Şiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yıldırım adını kullanarak çeşitli forumlara yazı yazdım. İddiasız iki romanım var. Çok sayıda siyasi içerikli yazıya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öğretmeniyim. Yazmaya çalışan her kişiye büyük bir saygım var. Çünkü yazılan her satır ömürden verilen bir parçadır.

Etkilendiği Yazarlar:
Az veya çok okuduğum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.