..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bir kimse, neden oltasını, içinde tek bir balık olmadığını bildiği bir göle sarkıtır? -Adalet Ağaoğlu
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Ömer Faruk Hüsmüllü




22 Kasım 2018
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 9  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Izgara et kokusu geliyor burnuma. Az ileride salaş bir kebapçı gördüm. Küçük bir baraka, iki masası var dışarıda. Birinde iki kişi karnını doyuruyor,


:GGF:
     Demiryolunun kenarından yürüyorum. Raylar ışıl ışıl, gözlerimi kamaştırıyor. Traversler ağaçtan ve üzerleri yağ kiri ve siyah duman isi dolu, aralarındaki çakıl taşları daha temiz. Karşıya geçeceğim. Az ötede üstgeçit var. Şimdi o üst geçidin merdivenlerini tırmanacaksın, sonra tekrar ineceksin. Zor geldi bana bunu yapmak. Rayların üzerinden atlayıp gidiveririm.
     Tam rayların üzerine adımımı atıyordum ki kuvvetli bir el omzumdan tutup beni geri çekti, öfkeyle de bağırdı:
     -Dur! Ne yapıyorsun?
     Tam o sırada da düdüğünü acı acı öttürerek bir tren hızla geçti gitti. Arkama dönüp hayatımı kurtarana teşekkür etmek istediysem de hiç kimse yoktu. Bu trenler arka arkaya gelecek değillerdi ya, adımımı rayların üzerine atıp karşıya geçtim. Acıktım, paralarımı saydım; dışarıda karnımı doyurabilecek kadar vardı.
     Izgara et kokusu geliyor burnuma. Az ileride salaş bir kebapçı gördüm. Küçük bir baraka, iki masası var dışarıda. Birinde iki kişi karnını doyuruyor, diğeri boş. Boş olana oturdum. Dirseklerimi masanın üzerine koyup bekledim. Masa sallanıyor, ayaklarından biri kısa galiba. Az sonra kirli beyaz önlüğüne ellerini sile sile bıyıklı, kırk yaşlarında, oldukça şişman bir adam geldi başıma dikildi. Adamın göbeği kocaman, her nefes alışta bir körük gibi şişip kapanıyor. Gülmemek için kendimi zor tutuyorum.
     -Buyur, ne istersin?
     -Köfte ve ayran.
     -Köfte yok, ayran var.
     -Ne yiyebilirim?
     -Biftek, pirzola, uykuluk ve ciğer.
     -Tamam. O zaman pirzola ve ayran.
     Adam eliyle karşı tarafa bir işaret verdi. Çünkü birkaç metre ötede hayvan kesimi yapılan bir yer var. Mezbahaya benziyor. Oturduğum yerden içerisini görebiliyorum. Bellerindeki kılıflara takılı bıçaklarıyla kendilerinden emin adımlarla dolaşan üç adam dikkatimi çekiyor. Öylesine emin olmalarını ayıpladım. Bu adamlar kendilerini ne sanıyorlar acaba? Altı üstü katil ya da cellat işte. Girişte sağ tarafta üç tane dana var, az sonra başlarına geleceklerden habersiz biri ayakta saman yiyor, ikisi oturmuş ağızlarını şapırdatarak geviş getiriyor.
     Mezbahadaki adamlardan biri kanlı bir gazete parçasına sarılı bir kilo kadar eti kulubenin kapısına kadar getirip:
     -Ustaaa! Diye seslenince usta dışarı çıktı, eti aldı; getirenin eline biraz para sıkıştırdı.
     Adam eti bırakıp yerine döndü, sonra ayaktaki dananın ipini çözdü, çekeleye çekeleye hayvanı biraz ileriye götürdü. Diğer ikisi de geldi ve üçü birden danayı yere yıkıp arka ayağından birine zincir bağladılar. Sonra da vinçle hayvanı yukarıya doğru çektiler. Yerden bir metre kadar kafası yükselince de adamlardan biri bıçağını kılıfından çıkarıp, diğerleriyle şakalaşp gülüşerek hayvanın boğazını kesti. Kırmızı kan fışkırdı etrafa, kesen kendini bir adım geri attı; üstü batmasın diye. Hayvanın bedeni sağa sola sallandı, ayakları debelendi bir müddet... Ortalığı acayip bir kan kokusu sardı.
     Bendeki de akıl, bu manzarayı seyrederek nasıl yiyecektim yemeğimi? Yer değiştirdim, arkamı döndüm mezbahaya. Az sonra da et ve ayran geldi. Ekmek ve küçük bir tabak salatayı da sonra getirdi kebapçı. Yemeğimi yerken az önceki gördüklerimi unuttum.
     Yemeğim bitince tekrar yönümü çevirdim. Dana yüzülmüştü. Bu sefer bir başka adam asılı hayvanın karnını yukarıdan aşağıya doğru yardı. “Foşşş” diye bir sesten sonra neler dökülmedi yere neler! Kan kokusundan başka pis bir koku kapladı etrafı, zaten tezek kokusu geldiğimden beri vardı, ama bu çok daha beter bir kokuydu. Yemek parasını hemen ödeyip adeta kaçarcasına uzaklaştım oradan. Galiba artık aylarca et yemeyecektim!

● ● ●
(Devam edecek...)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın 1. bölüm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 2
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Köpeğin Adı Badi - 80 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 32
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)
Göçe Göçe - Köyümüz Yok Olmuş - 48 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26

Yazarın roman ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ücretsiz Kitap Dağıtabileceğim İstanbul’da Bir Mekan Arıyorum
Bir Edebiyatçı Gözüyle Mağaranın Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Mağaranın Kamburu – Yorum: 6
Mağaranın Kamburu
Bir Romanın Anatomisi: Mağaranın Kamburu
Bir Anı Defteri Buldum - Roman
Ömer Seyfettin Eserlerini Nasıl Yazardı?
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri - 2
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri - 3

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Siyasi Taşlama: Neşezâde - 2 [Şiir]
Siyasi Taşlama: Karamsarzâde [Şiir]
Kusurî"den Tırtıklama [Şiir]
Zam Zam Zam... [Şiir]
Tırtıklama (Kazak Abdal'dan) [Şiir]
Yoklar ve Varlar [Şiir]
İstanbul,sana Âşık Bu Kul [Şiir]
Âşık Dertli"den Tırtıklama [Şiir]
Namuslu Karaborsacı [Şiir]
Dostlarım [Şiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yıldırım adını kullanarak çeşitli forumlara yazı yazdım. İddiasız iki romanım var. Çok sayıda siyasi içerikli yazıya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öğretmeniyim. Yazmaya çalışan her kişiye büyük bir saygım var. Çünkü yazılan her satır ömürden verilen bir parçadır.

Etkilendiği Yazarlar:
Az veya çok okuduğum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.