Dengeli bir rejimde yemeğin yeri çok önemli. -Fran Lebowitz |
|
||||||||||
|
Ülkenin genel durumunu göz önüne alırsak, bir kaç zamandır, ne memurlar, ne esnaflar, ne öğrenciler, ne de emekliler gidişattan pek de memnun görünmüyor. Bizler bu durumda sıkıntılı memurlar, sıkıntılı esnaflar, sıkıntılı öğrenciler, sıkıntılı emekliler, sıkıntılı ev hanımları olarak yaşıyoruz hayatımızı. Sıkıntı bizim göbek adımız bundan sonra. Hem de sıkı can kolay kolay çıkmaz derler. Her ne kadar başkaları canımızı çıkartmaya kararlıysa da biz de direniyoruz canımızın çıkmaması ve streslerimizin azalması için. Her gün olay her gün olay ülke de. Ahmet, Mehmet, İsmail, Hatice, Ayşe strese girmesinde ne yapsın? Benim gibi esnaf strese girmesinde ne yapsın? İsmail gibi memur strese girmesinde ne yapsın? Ayşe gibi ev hanımı strese girmesinde ne yapsın? Uzmanlar açıklıyor zaman zaman gazetelerde, kadın dergilerinde ’’Eğer ki stresten kurtulmak istiyorsanız şunları şunları yemeniz, şunları şunları yapmanız lazım.’’ Eee biz de eşek değiliz. Stres uzmanlarının stresologların dediklerini harfiyen yerine getiririz. Efendim, ’’Stresolog diye biri yok aslında, onlar psikolog mu diyorsunuz?’’ Anladım anladım. Olsun ha stresolog, ha psikolog, biz onların her dediklerini gözümüz kapalı yaparız. Gelelim o güzelim meyve muza, bayılırım da hem. Öğrendim ya stresi azalttığını, hemen o akşam üç tane muzu hominigırtlak götürdüm mideye. Oh be ne azaldı streslerim. Hemen belli oldu streslerimin azaldığı. Kız ile oğlana ders çalışmıyorlar diye 62 desibel kuvvetinde bağırıyordum. Şimdi 58 desibele indirdim bağırıp çağırmamın şiddetini. Hakikaten doğruymuş be muzun stresi azalttığı. Canım benim muz. Midem de biraz şişkinlik mi yaptı bu muz? Çay da azaltıyormuş stresi. Hanıma söyleyeyim de bir çay demlesin. Peşine de üç beş bardak çay içtim mi hem muzları hazmederim, hem de streslerim tavandan tabana doğru yıldırım hızı ile düşer, memlekette enflasyonun düştüğü gibi... Çay da çay ama ha! Durun bakayım, bu çayın bir içişte nereden olduğunu bile bilirim ben. Hmmm! Bir hüpletelim önce. Tamam buldum Rize-İkizdere’den bu çay. Şaka mı yapıyorum? İnanmıyor musunuz bana? İnanın, inanın adım gibi eminim. İkizdere’nin çayı bu hem de Ali Kemal Emminin çay tarlasından. Aç televizyonu Ahmet. Bir sürü toplumsal olay, toplumsal travma. Önce bir sel felaketi. Zincirleme trafik kazası. Ekonomi bakanından bir beyanat ’’Hiç kimseler endişe etmesin, ülkemiz şubat sonu veya mart başında düzlüğe çıkacak.’’ Oy ki oy! Senesini söylemiyor sayın bakan, artık bir daha ki senenin şubat sonu mart başı mı, yoksa daha sonra ki senenin şubat sonu mart başı mı? İki bin Yirmi altı senesinin şubat sonu mart başı mı? Allah’ın ayları seneleri biter mi? Şubata marta kadar da bizim canımız çıkacak sayın bakanım. Şu düzlüğe çıkma işini biraz öne alsanız nasıl olur? Amerika’da ekonomi dara düşüyor, Amerika nezle oluyor, biz burada hem ülser, hem kanser, hem sarılık, hem tifo, hem kolera, bütün hastalıklara yakalanıyoruz ülke olarak. Rabbım beterlerinden saklasın. Sam Amca derler ona. Nasıl bir amca ise? Aslında amca baba yarısıdır derler de bu Sam Amca ne baba yarısı, ne de baba bir adam gibi duruşu var. Sadece garip ve fakir, az gelişmiş ülkelere bir tokat vuruşu var. Ta Çin’den Maçin’den bile duyuluyor. O nezle oluyor ekonomisi raydan çıkıyor Türkiye strese giriyor, Yunanistan strese giriyor, Suriye strese giriyor, Irak strese giriyor. Velhasılı strese girmeyen kalmıyor. Ülkeler strese girince, ülkelerde ki insanlar bizim gibi gariplerde strese girmez mi hiç? Hem de ne stres ki sormayın gitsin. Yok, yok bu Sam Amca mevta olmadan bizim gibi ülkelerin ve bu ülkelerde bizim gibi garibanların, fakirlerin streslerinin azalmasına ve sağlıklı bir hayat sürmemize imkan ve ihtimal yok... Bitter Çikolata sitem ediyor bana ’’Ben de çok az bahsettin Ahmet Abim.’’ diye. Kendisine bayıldığımı biliyor da kerata, takılıyor bana... Zenci çikolata derim bazen ben ona, hiç kızmaz darılmaz bana, bitterim o benim. Sezen Cumhur Önal bile o müzik programlarını sunarken o meşhur ’’Çikolata Renkli Sanatçı’’ veciz cümlesini biter çikolatadan esinlenerek kurarmış. Ben de Sezen Cumhur’un yalancısıyım... Ya arkadaş televizyon seyretmesem ya da haber sitelerine bakmasam, gazete de okumasam streslerim bayağı azalır aslında. Ya da alıp başımı bir dağ köyüne gideyim. Bütün elektronik aletleri de -Cep telefonu-bilgisayar gibi- devre dışı bırakayım. Orman kokusu, papatya kokusu, Kurtların uluması, ayıların armut yemesi, çakalların çakallıkları, her şey doğal. İnsanda ne sıkıntı ne de stres kalır değil mi ama? Bir aydır stresi azaltıyor diye muz yedin Ahmet, narenciye namına başta portakal, mandalina, greyfurt olmak üzere onları da yedin. Çay da içtin. Ne oldu sonuç ne? Stres topunu bile sıkıp sıkıp bıraktın. Azaldı mı streslerin? Eh işte yaniiii! İyi de stres azaltan besinleri yemeye başladığımda bir ay önce seksen beş kilo geliyordum, geçen bir tartıldım tamı tamına doksan altı kilo olmuşum yahu! Yok birader yok, ben streslerim ile hükumetim ile Kurtlar Vadimle, abuk subuk haberlerimle, vekillerim ile yaşar giderim arkadaş. Yasaşın streslerim. Bak yine girdim strese yaşasın yazacaktım...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Zeytinci, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |