"Denemeler"de gördüğüm şeyi Montaigne'de değil, kendimde buluyorum. -Pascal |
|
||||||||||
|
Bazen gözlüğümü nereye koydum diye sağa sola bakınıyorum. Oradan kızım hemen sesleniyor ''Baba gözlüğün gözünde ya'' ben de ''Hay Allah kahır of ki of vay anam ben aslında sizi denemek için şaka yapmıştım'' diye geçiştiriyorum, sonra da dönüp dönüp kendime kızıyorum. Kızmakla da kalmıyorum bazen de kendime ceza veriyorum. Gidiyorum Ceza'nın CD'sini müzik setine koyuyorum ve sesi de sonuna kadar açarak dinliyorum ki aslında hiç de sevmem adamların müziğini... Bu da bana iki türlü bir ceza oluyor... Akşam eve girmişim saat 20.00 sularında hanım sağ olsun yemekleri hazırlamış; eşim diye söylemiyorum bir de güzel yemek yapar ki parmaklarınızı, tırnaklarınızı bile yersiniz yani o hesap. Hep beraber oturduk sofraya. On beş yirmi dakikalık bir muhabbet ve yemek faslından sonra, her Türk ailesinin klasik davranış biçimi olan hareketi yaptık tabi ki, bildiniz değil mi? Televizyonun karşısına geçtik. Kış günü başka ne yapılır ki? Yarım saat kadar sonra meyve tabağımız soyulmuş elma ve dilimlenmiş şeftali kılığında önümüze yatı verdiler. Bir taraftan da elma ve şeftalilerin çığlıkları birbirine karışıyor ''Ağabey beni ye beni ye ne olur geçen sefer elmalardan başlamıştın bu seferde şeftalilerden devam et ağabey.'' Herhalde bu feryat ve çığlıklara kayıtsız kalamazdım. Sonra bir bakıyorsunuz, akrep ve yelkovanın birbirlerini kovalaması sonucunda saat gece on ikilere gelmiş... Pantolonu çıkartıp pijamaları çekince üstüme, şöyle bir ceplerimi yoklayayım dedim. Hay demez olaydım. O ne anahtarım yok, yok oğlu yok ortadan kaybolmuş, sizin anlayacağınız atta gitmiş. Aklımda bin türlü sorgu sual ''Acaba bir yerlerde mi düşürdüm, yoksa bir yerlerde mi unuttum, ya da birlerine mi çaldırdım gecenin bu vakti?'' Hanıma sorayım dur bir yol ''Hanım benim anahtarlarımı gördün mü buralarda?'' hanım sakin bir tavırla cevap verir. ''Gördüm az önce başka bir anahtarla kol kola girip biz yürüyüşe çıkıyoruz Ahmet Bey bizi merak etmesin dediydi.'' sinirlenir gibi yaparım. ''Sen daha dalganı geç bakalım hatun, dalganı geç.'' hanım yine oralı olmamışcasına '' Sen de dalga geçirtme Ahmet kendinle anahtar kaybedilir mi hiç.'' Yatağa yatarım dön babam dön oyana buyana uyumak ne mümkün. Sabah da olmayacak bu gece herhalde. Koyun mu saysam, tavuk mu? Acaba arkadaşlarımın birinin yanında mı bıraktım, yoksa düşürdüm mü, ya da çaldılar mı? O gece saatler yıl gibi gelmişti. Nihayet sabah yedi gibi zar zor uyuyamadan uyanmıştım. Hanım sesleniverir ''Bak kapıda eskilerden bir arkadaşın seni bekliyor çok özlemiş görmeden gitmeyeyim demiş bu Ankara'dan.'' Hmmm! Sabah sabah ne arkadaşı bu ya ''Herhalde asker arkadaşlarımdan bir ikisi ile görüşürüm onlar olsa gerek.''demeye kalmadan hanım yine ''A benim dalgın kocam anahtarı kapıda unutmuşsun kapıda, bu garip anahtar sabaha kadar kapıda beklemiş seni ''Acaba Ahmet ağabeyim beni ne zaman içeri alır da soğuktan tir tir titremekten kurtulurum'' diye de deminden beri bana dert yanıyordu anahtarcık...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Zeytinci, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |