Sanatçının işlevsel tanımı bilinci neşelendirmektir. -Max Eastman |
|
||||||||||
|
Kız arkadaşım ile gidiyoruz geçenlerde döndü bana ''İsmail cep telefonu ile fotoğrafımızı çekte eve gidince faceye atalım.'' dedi. Desin ben de hemen yerine getirdim onun isteğini. Eve gidince hemen atmış faceye sonuç ne? Biz laykları beklerken abisi de görmemiş mi face de fotoğraflarımızı. Ondan sonra kıza bir dolu fırça hem vallahi hem de billahi, bir hafta on gün kadar görüşemedik... Sonrada fellik fellik beni arıyormuş ağabeysi, benim için ''Yakalarsam o dürzüyü büküştüreceğim.'' diyormuş. Biz öğrenciyiz daha. Neredeyse otuzuna merdiven dayadık hâlâ oku babam oku. Yok, yok lafın gelişi o tabi ki babam okumuyor, okuyan ben denizim İsmail. Bizim okulun servisine bindim geçenlerde, nereye gittiği mi anlamışsınızdır, okulun servisi ile nereye gidilir ki? Okula mı dediniz? Vallahi bravo ne kadar zekisiniz. Hemen şoför Şemsettin ağabey ile bir fotoğrafımı çekiverdim. Okula gidince laptoptan anında faceye atarsın İsmail. Bekle bakalım yine laykları? Ooo bizim Apaçiler hemen beğen butonunu harekete geçirmişler. Apaçiler dediğime bakmayın hepsi iyi çocuklardır. Birazdan sınava gireceğim. Hemen çekip faceye onu da atmam lazım ki nasıl bir sınava giriyoruz çıkınca herkes bilmeli. ''Bilse ne olur, bilmese ne olur?'' diyorsunuz. O halde niye mi atıyorum faceye? Olur mu ya, faceye yaşadıklarımı anında atmasam bu sefer arkadaşlarım beni içlerinden dışarı atar... Sınavdan çıktık. Birazdan hep beraber arkadaşlar ile kantine gidip bir şeyler atıştıracağız. Hele hele bunu cep ile çekip kesinlikle faceye atmam lazım ki kankam olan Sibel ile erkek kankam Timur buna benzer bir kantin de midelerine yemek tepiştirmeyi çok hızlı bir şekilde faceye atmışlardı. Kusura bakmayın yani onlardan hiç aşağı kalamam değil mi ama? Kantinci Necmi ağabeyinde parasız pulsuz reklamını yapıyoruz bu arada. ''Zaten okuldaki öğrencilerden başka kimse kantine gitmiyor mu dediniz?'' Olsun biz yapalım da Necmi ağabeyin reklamını belki ileri de işleri büyütür holding molding olur, belli mi olur? Bizim okul Allah var Ankara'nın en iyi üniversitelerinden birisi. Adı mı, boş verin reklam yasak okulda, sonra ceza meza alırız da, onu faceye atamayız üzülürüm çokça. Bu devir de hem de yirmi birinci yüzyılda bir şeyler yapacaksın, hem de arkadaşların ile onu da faceye atmayacaksın, hiç olur mu? Faceye atılamamış hayattan bir parça bir yaşanmışlığı, kaybedilmiş bir zaman dilimi sayarız biz en hasosundan hem de... Geçenlerde yine ev de arkadaşlar ile hem ders çalışıyoruz hem de ufak ufak demleniyoruz. Beni bir hapşuruk tuttu sormayın gitsin. Ama nasıl anlatamam. Hemen çağırdım ev arkadaşım Tuncayı al ulan eline hemen şu cep telefonunu çeki ver filmi mi. Çocuk da arkadaşım diye demiyorum cıva gibi delikanlı sizden iyi olmasın. Bir iki dakikalık hapşuruğu çekip hemen attık, nereye diye sormayın, artık biliyorsunuz, faceye tabi ki... Peş peşe geliyor değişik tonlarda çok yaşa mesajları hemen. ''Çok yaşa ağabey'' ''Çok yaşa kanka'' ''Çok yaşaaaaa emmioğlu'' ''Hay sen çok yaşayasın İsmailciğim.'' ''İyi yaşa bin yaşa gelirsin inşallah yüz yaşa.'' İşte böyleyken böyle. Aman da aman, bir de beğenmişler bir beğenmişler arkadaşlarım. Hem kızlar, hem erkekler. Mesaj yağmurunun ardı arkası kesilmedi desem yeridir. Kimisi de ''Ağabey ne güzel hapşuruyorsun ya şunun sistemini bize de öğretsene diyorlar.'' Şaşırdım hapşuruğun sistemi mi olur? Dalga geçiyor bunlar benim ile sanki gibi geldi... Öğrenci evinde çok da fazla düzenli tertipli şeyler olmaz. Bazı akşamlar kız arkadaşlarımız, bacılar geldi mi sağ olsunlar, ortalığı toparlarlar, azıcık yemek yaparlar bize, bacılar iyidir. Allah var biz de onları hep bacı kardeş bildik. Gönül işlerine karıştırmıyoruz. Bacının biri tam yemek yaparken bir çekerim fotoğrafını ben deniz cennet kuşu İsmail hemen atarım faceye. Yemek de biraz uzun sürecek belli ki... Bir baktım yarım saat sonra kapıda yedi sekiz tane okuldan arkadaş. ''Vay siz yemek yapıyorsunuz bacılara yaptırıyorsunuz da bizlere haber vermiyorsunuz ha?'' Sitemler bir dolu gırla gidiyor. Eee kapıya kadarda gelmişler hiç geri çevrilir mi? İyi de kardeşim yapılan yemek ancak üç dört kişilikti. Olsun ne yapalım başa gelen çekilir. Ekmeğe yükleneceğiz bu seferde bolca, peşine de mis gibi şaşal suyu, herhalde aç kalmayız. Allah var paramız bol gelince pederden valideden terkos suyundan şaşala terfi ediyoruz... Bunu yapmayacaktın artık dedim öbür ev arkadaşım Ender'e. Ne mi yaptı? Yok, yok sakın ısrar etmeyin bunu da yazmayacağım. Ama yazmasam da içimde kalacak bu seferde sıkıntıdan patlayacağım günlerce. Ne yaptı bu arkadaş bir tahmin edin bakalım? Hayatta edemezsiniz? Yahu adam tuvalete girerken fotoğrafını çekip faceye attı, bir de çıkarken çekip faceye attı. Sonrası mı? Oooo, onu hiç sormayın. O kadar layk almış, o kadar çok kişi beğendim düğmesine basmış ki sayamadık bile pes doğrusu vallahi pes, yok artık bu kadar da olmaz...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Zeytinci, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |