Güzel birşeyin fazlası harika olabilir -Mae West |
|
||||||||||
|
Orhan Pamuk'un kitapları yerken hoşa giden ama bitirdikten sonra ağızda kötü tad bırakan tatlılar gibi geliyor bana. Hani, her lokmayı yuttuktan sonra o tad ağızda kalmasına rağmen, tadı hatırlamaya zorlayan garip bir merak yüzünden insan devam etmekten kendini alamaz ya. Belki imrenilip örnek alınacak karakterler oluşturmuyor olması beni rahatsız eden, belki de sayfalarda gördüğüm biraz da sıkıcı sıradanlık. Ama vermek istediği mesajı, oluşturmak istediği soruları bu sıradanlakla öyle güzel oluşturuyor ki. Başarısı bu yüzden. Her ne olursa olsun, hissettiğim o tad gerçek. Sessiz Ev'de hayatın bir kesitinin çok önemli olaylar zincirine bakmıyorsunuz. Günlük hayatın içine dalıyorsunuz. Bu da yüksek şahsiyetler, vurucu olaylar... görmeyi bekleyen roman okuyucusu için alışılmadık geliyor. Hatta arada bir 'Niye devam ediyorum ki?' diye sormaktan bile kendinizi alamadığınız oluyor. Sanki roman size bilgi vermek ...vs yapmak içinmiş gibi. 'Tarih bize okullarda öğretilen gibi değil' diyor Faruk,' tarihin ne olduğunu anlayabilmek için olup bitmiş olaylara herhangi bir bağlantı, herhangi bir nedensellik aranmadan gelişigüzel bakılmalı'. Sessiz Ev'de Faruk'un bu görüşünü yazarın hayata bakışında yakalıyorsunuz. Beş kişinin sıradan bir haftasına baktık bu kitapla. Öyle olduğunu zannettik veya. Çünkü tüm görünen sıradanlık altındaki günlük hayatta hepimizin yaşadığı fikir patlamalarını, anlık düşünceleri, hatırlamaları ve canlandırmaları gördük. Belki de bu nedenle gülümsedi bize roman. Karakterler ve olaylar herhangi bir klasikte rastlayacağınız gibi derinlemesine, çok yönlü değiller kesinlikle. Zaten yazarın yapmaya çalıştığı da bu değil. Aslında tam tersine kahramanlar - çünkü kitabın anlatım açısından özelliği birden fazla anlatıcı kullanılmış olması- tek yönleriyle verilmekte özenli davranılmışlar. Ancak bu durum kahramanın gücünü gölgelemiyor. Kahramanın gücü nedir: Ana hatlarıyla kahramanın neye nasıl tapki verebileceğini okuyucu tahmin edebiliyorsa kahramanın güçlü olduğundan sözedilebilir. Herşeye rağmen onun romanlarının ağzımda bıraktığı kötü tad gerçek gene de. Belki de kitaba sinmiş olan hüzün bu, tam olarak adlandıramıyorum.. Okuyorum.. Çok hızlı ve bıktırmadan okunuyor üstelik. Bıkmamamın sırrı bende mi yoksa? Yoksa artık ben mi hiç bıkmıyorum? Her kitapta bana temelde saçma da gelse, ne denli anlaşılmaz yahut uzak da olsalar, her ne kadar kendi düşüncelerimin ve hislerimin ifadesini bulmasam da karşımdaki sayfalarda ilgim hiç eksilmiyor. İyi kitap ölçüm birçokları gibi bana uyan düşünceleri ve hayat tarzını bulmam değildir kitapta. Her kitapta yazana ve hayata ait şeyler olduğu için bıkmıyorum kitaplardan. Yazarın ister istemez sayfalara aktardığı ruhunun izlerini sürebildiğim için bıkmıyorum. Milyonlarca insan ve milyonlarca yaşamı yorumlayandan biri bana kendini görme imkanı verdiği için minnatle okuyorum kitapları. Kitaplara beni bağlayan önce harfleri yanyana dizip, kelimeler yapan, sonra da kelimelerden cümleler yapıp onları da belirli bir sıra ve sanat kaygısıyla dizen çabaya olan saygımdır. Her kitapta kendini ifade etmeye çalışan ruhun kıpırtıları olmaz mı? Okurken yazarın en iyiyi oluşturmak için çabalayışını görmez miyiz satırlarda? O olayı veya bir cümleyi okurken yazarın onu o şekle sokabilmek için geçirdiği uykusuz geceleri, çayını yudumlarken yahut sıkış tepiş belediye otobüsünde, şehrin ışıklarını seyrederken camdan görünen dalgın aksini fark edip göz kırparak bir fikri, olayı, karakteri olgunlaştırmaya çalıştığını düşünmez misiniz? Sonra da kendilerini, hayatı ve insanları yorumlamaya ve bulduklarını bizlerle paylaşmaya çalışan kafa işçilerine saygı duymaz mısınız? Kitabın son cümlesini de son kez kontrol edip, ortaya çıkardığı şeyden memnun, ancak hala "daha iyi olabilir miydi" endişesi taşıyan, oluşturduğu karakter ve olayları ister istemez hayatına katmış, kelime cambazının hayaline karşıdan sevgiyle gülümsemek gelmez mi içinizden?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Arzu Menteşeoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |