|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
18 Ekim 2003
Çocukluk Arkadaşım Halil
Çocukluk Arkadaşım Halil
Arzu Menteşeoğlu
... hala çocukluğumun çizgi filmi 'Vikingler'in müziği bana o tanıdık duyguyu ve seni hatırlatır.
|
|
ÇOCUKLUK ARKADAŞIM HALİL
Şehrin ortasında apartman dairesinde oturuyorduk büyükannemler ise ara sokak denebilecek, çocukların rahat rahat oynayabileceği yerleri olan bir sokakta. Yaşıtım bir sürü arkadaşım vardı. Sonradan, bana çok mutlu bir çocukluk geçirdiğimi söyleten o mahallede geçen yıllarımdır. İlkokul arkadaşlarımın çoğunu unuttum ilkokul sıraları benim için toz pembe hatıralar değil, ama o mahalle ah...orada gerçekten çok mutluydum. Kısa süreli arkadaşlıklar bile olsa orada edindiğim her arkadaşımı hatırlıyorum.. Her biri ayrı ayrı yazımın satırlarında anılmaya değerler, ancak bunu başka zamana erteleyip özellikle birinden bahsetmek istiyorum.
Büyükannemlerin evlerinin beş ev kadar üzerinde kalıyordu. 'Kalıyordu' diyorum çünkü ailesinin yanında değildi. Hollanda'da olan ailesi sanırım eğitimi yarıda kalmasın diye onu amcasına emanet etmişlerdi. Çocukluk arkadaşlarımın çoğunu simaen hatırlamama rağmen çok sevdiğim bu arkadaşımı çok istememe rağmen hatırlayamıyorum. Aynı yaştaydık. Ramazan Ağustos'a denk gelmişti ve her ikimizde dokuz yaşının verdiği kararlılıkla dilimiz bir karış dışarıda oruç tutmaya çalışıyorduk. Ayrıca o kurbanlık koyunları otlatmak zorundaydı. Buna mecbur mu tutuluyordu yoksa severek mi yapardı bilmiyorum ama ben yengesinin bir keresinde 'Eğer koyunlara iyi göz kulak olmazsa kulaklarının çekileceği' yolundaki ikazı üzerine zavallı çocuğa zorla koyun güttürüldüğü hissine kapılmıştım. Halbuki bir oğlan çocuğunun kendi mahallesinde koyunları otlatmasının ne gibi bir külfeti olabilir? Hafızam nedense hep ikimizin yalnız olduğu zamanları hatırlıyor. Ya o yaz başka çocuklar bir yerlere gitmişlerdi ya da ikimiz özellikle yalnız kalmaya çalışıyorduk. Halil koyunları dışarıya çıkarttığı zaman beni de çağırırdı yada bizim kapının önündeki otlara gelir, ben de onu görünce dışarıya çıkardım. Ayrılışımız içimde hep ukde olarak kalmıştır.
Bir sabah apar topar yazlığa götürüldüm. Ona veda bile edememiştim. Babam serbest çalışan bir doktordu. Hafta araları çalışıp, hafta sonları yazlığa gelirdi ve ben yazlıkta geçen tüm bir haftayı hafta sonu olup, babamla geri dönmek ve ona neden veda bile edemeden ortadan kaybolduğumun açıklamasını yapmak düşüncesiyle grup vakitleri hüzünlenerek geçirdim. Ancak, tasarladığım gibi geri döndüğümde bu sefer de o Hollanda’ya götürülmüştü. Meğer son koyun güdüşümüz son karşılaşmamızmış.
Yıllar sonra öğrendim ki hala Hollanda'da.
Halil! Çocukluk arkadaşım. Sana veda edemediğim için ne kadar üzülmüştüm bir bilsen...Ve hala çocukluğumun çizgi filmi 'Vikingler'in müziği bana o tanıdık duyguyu ve seni hatırlatır.
:: ah çocukluk! |
Gönderen: gönül sevinç / türkiye/Türkiye
|
1 Nisan 2005 |
|
| hiç unutulmuyor çocukluk yılları değil mi?
bende çocukluğumu yazılarımda yaşatıyorum...
öyle içten anlıyorum ki sizi ağlıyorum...
nadirdir benim ağlamam çok hislenince ağlarım hep.yazınızı içtenlikle tebrik ediyor devamını diliyorum.lütfen çocukluk anılarınızın yakasına yapışıp bizleri o yıllara götürün.yazılarınızın devamını bekliyorum...
sevgiyle kalın hep sevgiyle |
|
Söyleyeceklerim var!
Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?
Yazıları
yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz
ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız,
yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.
Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.
|
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
|
YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bıtkın kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevincler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene
karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
ATAOL BEHRAMOGLU
Etkilendiği Yazarlar:
Dostoyevski,Orhan Pamuk
|
|
|