Tanrı insanı yarattı, insan da sanat yapıtını. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Samim içine kapalı duygusal biriydi. Sosyal hayatı hiç yok değildi, ancak birkaç arkadaş ve sayılı aile dostlarından kurulu sınırlı bir sosyal hayatı vardı. Liseyi güçbela bitirdikten sonra, ilkokul üçten terk babasının 'Hiç olmazsa oğlum okusun' özlemine bile karşılık vermemiş ve babasının, 'memlekette, üniversite diploması olmayanı adam yerine koymadıkları' yolundaki tüm uyarılarını kulak ardı edip, her zaman sıkıntıyla katlandığı okul hayatına son vermişti. Bu yüzden, şu anda çalıştığı işe girebilmesi de büyük şanstı. Şans demek ne derece doğru olur bilemiyorum, çünkü babasından uzak bir akrabaya, ondan da şimdiki patronuna uzanan bir dizi rica minnet zinciri söz konusuydu. Karşıdan gören birine, oldukça sıradan, renksiz ve hatta sıkıcı görünebilirdi. Düşünmemeye çalışmakla birlikte, çoğu zaman ulaşmak isteyip de ulaşamadığı şeylerin özlemini duyardı. Baş edemeyeceği şeyleri düşünmeyi ilk gençlik yıllarındaki ateşli zamanlarından sonra terk etmişti. Çünkü içindeki isteği eyleme dökemediğini fark etmişti. Bu durum ise isteyip de ulaşamadığı şeylerden daha büyük sorun haline gelmeye başlayınca, insanın başına gelebilecek en kötü şeylerden biri olan 'öfkenin kendine yönelmesinden' kurtulabilmek için, ulaşmak isteyip de ulaşamadığı, başarmak isteyip de başaramadığı şeyleri düşünmemeye başladı. Bu durum kendisi için tasarladığı; tutkuyla bağlandığı biriyle yapacağı evlilik yerine, öyle uygun görüldüğü için, komşu kızı Ayşe'yle evlenip, sıradan bir evliliği olunca ve iyi öyle uygun olduğu için, iki yıl içinde ilk çocuğu ve arası fazla açılmadan da ikinci çocuğu dünyşaya gelince kökleşti. Artık hayallerinde bile, düşünmeyi zorunluluk haricinde en aza indirdiği ideallerine, evin nafakasını ve çocukların masraflarını karşılamadığı gerekçesiyle 'hiç' vakit ayırmaz oldu. Böyle yaşamaya alıştığına kendini her ne kadar inandırmaya da çalışsa, hayallerini görmezden gelmeye başladığı ilk anda ruhunda beliren kapkara nokta, zamanla derinleşen dipsiz bir kuyu halini aldı. Hergün biraz biraz, inanmadığı şeyler yapıp, inanmadığı şeyler düşündüğü ve inanmadığı bir yaşam sürdüğü için, hızla olmak istediği Samim'den uzaklaşıyor, her gün hayata karşı daha pasif ve biraz daha umursamaz oluyordu. Bu Samim'i kabullenemiyor, fakat asıl doğrularını da yaşayamıyordu. Nasıl da; yüksek öğrenime devam etmeme kararını, varını yoğunu bu uğurda harcamayı göze almış babasına açıklarken, hayattaki tek hedefinin mutlu olmak olduğunu söyleyip, mutsuz bir mühendis olmaktansa, mutlu bir diplomasız olmayı tercih edeceğini, bu işten hiçbir şey anlamayan babasına boş yere anlatmaya çalışırken, bir yandan da onun hayallerini yıktığı için üzülmüş, öte yandan da gösterdiği kararlılığı ve kendine inancı beğenmişti. Öğrenmeyi sevdiğini, ama okula hiç alışımadığını, asıl öğrenme sürecinin hayatın dinamiği içinde olduğunu boşuna anlatmaya çalışmıştı. Babasıyla arasında aracılık yapmaya çalışan annesine; Asıl bilginin içinde olduğunu ve buna ulaşabildiği takdirde hayatın görünen yüzündeki Samim'in neci olup, neyle uğraştığının ve insanların ona 'nasıl' baktıklarının hiçbir önemi olmayacağını, annesinin nemlenen gözlerine bakarak boşuna anlatıp durmuştu. Oysa yıllar sonra şimdi, en korktuğu 'sıradanlık hastalığı' na yakalandığını fark edip de, anlamazdan geldiği anlarda, aynı nemli gözlerle, yıllar önceki idealist ve kendine inanan güvenli Samim'in şimdiki halini özlüyordu. Güç durumda kaldığı, kendi kendinden utandığı, 'öyle davranmamalıydım' diye düşündüğü her an, kendine inanan Samim'in o an, o durumda nasıl davranacağını kurar, ama bu düşünce ağır geldiğinden, hemen vaz geçip, kabullenişle baş eğerdi. Gene kendisinden hoşnutsuzluk içinde akşamlayıp, hanımına 'iyi geceler' bile demeyi unutup, uyuyarak artık düşünmemek üzere yattığı bir gece gerçek kadar yoğun bir rüya(!) gördü. Kendisini rahatsız eden, iç seslendirmeleri yakasını bırakmayan bir sürü olayı ve her bir olayda kendisinin farklı his ve düşüncelerle farklı söyleyip, farklı davrandığı onlarca olayı ve onlarca olayın, yüzlerce versiyonunu, hem olayı yaşayan Samim, hem de dışarıdan izleyen Samim olarak ikili yaşadı. Sabah uyandığında(!) hiç konuşmadı. İşe de gitmedi. Endişelenen karısının sorularına da cevap vermedi. Sonunda kadıncağız, iş yerine telefon edip, Samim'in bir süre işe gelemeyeceğini bildirip, endişeli bir bekleyişle Samim'in sessizliğini paylaştı. Samim, bir hafta içinde uyumaya niyetlendiği her an, aynı rüyayı(!) görüp, geçmişte suçluluk duyduğu, öyle olmasını tercih etmediği herşeyi yeniden yeniden, başka Samim'ler olarak yaşadı. Herşeyi hissederek, tam bir gerçeklik içinde idealindeki Samim'le tanıştı. Kendine güvenli, yaşamak istediği şekilde yaşadığı için halinden memnun görünen ve buna da sonuna kadar inanan Samim'i tanıdı. İdeallerini kaybettiği için suşluluk bile duymayan, bu yüzden de çarklardan biri olmuş kof ama diğer insanlar gibi yalancı bir mutluluğu yaşayan Samim'i tanıdı. İdeallerinden uzaklaştığı için suçluluk duygusunu korkunç boyutlara ulaştırmış, hayatını karartan bu duygu yüzünden, duygu ve düşünceleri felç olmuş, kendini yer yüzünde fazlalık hisseden Samim'i tanıdı. Bir haftanın sonunda, aynı rüyayı(!) son kez gördü -tabii o zaman bunun son kez olduğunu bilmiyordu. Gördüklerinden sonra anladı- Tüm Samim'ler ve kendisi -aslında hepsi kendisiydi- bir pastaneye gidip sohbet ettiler. Hava kararıp, garson dükkanı kapatacaklarını haber verene kadar hayallerinden ve olmak isteyip de olamadıkları şeylerden konuştular. O zaman Samim anladı; Baştan beri olmak isteyip de olamadığı Samim'in elindkileri hiç kaybetmediği için kıymetlerini bilemediğini, başka Samim'lere özendiği için belki de kendisinden daha bedbaht olduğunu anladı. O günün sabahında, güne 'yepyeni bir Samim' olarak merhaba dedi. Hayatta herşeyin olması gerektiği gibi geliştiğini, pişmanlıkların içine gömülmediğimiz sürece onları yapıcı hale getirebileceğimizi anladı. Tüm sıradan görüntüsü altında yaşama anlam katan şeyin, amaçlar ve idealler olduğunu her zamankinden fazla hissetti. Ve daha önceki kendisinin hissettiği, geçmişe pişmanlığı ve idealleri gerçekleştireme-menin boşluğunu bildiği için, bir önceki kendisinin her zaman özendiği 'ideal Samim' den daha güçlü bir Samim'di artık.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Arzu Menteşeoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |