İnsan gülümsemeyle gözyaşı arasında gidip gelen bir sarkaçtır. -Byron |
|
||||||||||
|
Odadan içeriye girdi, giriş kapısına göre sol taraftaki somyanın üzerine oturup, odanın tam ortasında bulunan teneke sobaya baktı, sonra yerinden doğrulup, kapağını açıp içerisini kontrol etti. Kendi kendine ‘’İyi’’ dedi, ‘’İçerisinde odun var.’’ Sonra odadan çıkıp, yan taraftaki mutfaktan kibriti getirdi, sobayı uzun bir uğraş sonrasında yaktı. Oda hafif ısınmaya başladığında önce üzerindeki paltosunu çıkartıp, somyanın üzerine bıraktı. ‘’Karnımda grul gurul ötüyor’’ deyip, tekrar mutfağa yöneldi. Küçük tüpü, bir kazanla birlikte getirdi, kazanın kapağına açtı, içerisine koyduğu makarnayı çıkartıp, sobanın yanında bulunan su bakracından kazana suyu doldurup, tüpün üzerine koydu. Su ısınırken, somyanın yanındaki masanın üzerine bir gazete kağıdı serip, ekmeği poşetin içerisinden çıkartıp, ‘’Uff, çok da bayat. Şimdi bu soğukta dışarıya da çıkılmaz. Neyse bununla yetineceğiz’’ diye hayıflana hayıflana bir taraftan masayı hazırladı, diğer taraftan makarnayı kazanın içerisine atıp, pişmesini bekledi. Biraz sonra makarnanın suyunu süzüp, yağını da tamamladı. ‘’Yemek hazır’’ deyip, tüpün altını kapattı, kazanla makarnayı masanın üzerine koydu. Somyanın üzerine oturup, biraz durdu, sonra yatağına uzanıp, çantasını aldı, içerisinden mum çıkartıp yaktı, masanın üzerine özenle yerleştirdi. Vazo içerisinde duran yapma gülleri düzeltti. Bir parça ekmeği bölüp, karşı tarafına koydu. Gözlerini karşıya dikip, sanki karşısında birisi oturuyormuş gibi, ‘’Buyur sevgilim, bugün ki aşımızda hazır’’ diyerek, çatalı eline alıp, makarnadan alıp, ağzına götürürken, birden gözleri doldu. ‘’Ne yapıyorum ben’’ diyerek yerinden fırladı. Durdu, ağzındaki lokma büyüdü, boğazından geçmez oldu. .... Hülya, şimdi üniversite son sınıf öğrencisi. Mimarlık fakültesinde okuyor. Okula geldiği ilk yıllarda tanıştığı bir üst sınıf öğrencisi olan Ahmet ile uzun süren bir arkadaşlık dönemi, onları, birbirlerine olan ilgisini farklı boyutlara yönlendirmişti. Hülya okuldan çıkıp eve geldiğinde, yedek anahtarı verdiği Ahmet’i evde buldu. -Merhaba -Merhaba -Ne zaman geldin? -Biraz önce geldim -Dersin yok muydu? -Yoktu, canım sıkıldı, ilk kez anahtarı kullanma ihtiyacı duydum, sevinmedin mi yoksa? -Sevinmez olur muyum, elbette sevindim, üstelik şaşırdım -Karnın aç mı? -Hem de canavar gibi -O halde biraz ısın, sofra hazır -Ne yaptın? -Makarna -Çok severim -Biliyorum, o yüzden erken çıkıp makarna yaptım, sobayı yakıp seni bekledim -Buna sevindim Birlikte oturup karınlarını doyurdular, masada, her ikisi de o anın gizeminden kurtulmak istemiyordu. O yüzden de mümkün olduğunca ağırdan alıyorlar, hiç konuşmadan birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı. Ahmet birden durdu, ayağa kalktı, kapıya doğru yöneldiği sırada Hülya ‘’Ne oldu?’’ diye sordu. Ahmet tek kelime ile yanıtladı, ‘’Bir saniye’’. Kapının yanındaki ışığı söndürdü, ‘’Sana bir sürprizim var’’ deyip odadan çıktıktan kısa bir süre sonra elinde yanmış mum ile odaya döndü. Hülya söze başladı: -Hayrola doğum günü partisi mi var? -Hayır içimden geldi Mumu masaya yerleştirip, birbirlerinin gözlerinin içerisine bakarak, yemeklerine devam ettiler. Bu kez ayağa kalkan Hülya oldu, ‘’Soba sönüyor sanıyorum’’ dedi ve teneke sobanın kapağını açıp baktı, içerisinde henüz yanmamış odunların var olduğunu gördü, ‘Soba da iyi yanıyor ama’’ dedi. Ahmet, hemen devreye girdi -Üşüdün mü yoksa? -Hayır üşümedim, ama soğuk gibi geldi bana Sonra masaya tekrar oturmak için yöneldi, sonra vazgeçti, ani bir dönüş yaptığın da, ceketini çıkartıp, omuzuna koymaya çalışan Ahmet’le yüz yüze geldi, nefesini hissetmeye çalıştı, vücudunun ateşler içerisinde yanmaya başladığını, teninin her bölgesinde bir titremenin oluştuğunu fark etti. Her ikisi de bir şey konuşmadan, birbirlerine bakarken, birbirlerinin sıcaklığını, temaslarını hissetmeye başladılar. Böyle başlayan bu ilişki, zaman içerisinde devam etti. Fakat, bir türlü adlandıramadıkları bu ilişkinin nereye varacağı konusunda bir şey düşünmeyen Hülya, sürekli evlenmekten söz eden Ahmet’in amacını anlamaya çalışıyor, kendi kendine yönelttiği soruları ise bir türlü Ahmet’e yöneltemiyordu. Hülya kendinden emindi, duygularında emindi, Ahmet’i seviyordu, ona aşıktı. Onunla birlikte olmaktan, sohbet etmekten haz alıyordu. Sürekli düşünüyor, soğuk kış günlerinde üşüdüğü zaman Ahmet’i aklına getirip, ısınıyordu. Ama Ahmet’te bir tuhaflık vardı. Hülya ihtiyaç duyduğu zaman değil, Ahmet istediği zaman Hülya ile görüşüyor, aynı okulda olmalarına rağmen, Ahmet Hülya’dan sürekli kaçıyordu. Hülya, artık bu gidişata bir nokta koymak istedi ve en yakın arkadaşı Fulya’ya durumu açtı: -Ahmet’i çok seviyorum -Biliyorum -Ancak şüphelerim var -Ne gibi -Ahmet’in beni sevdiğinden emin değilim -Neden? -Onunla kendi isteğimle birlikte oldum, daha sonraları sadece beni, benimle birlikte olmak için gelip, görüyor, bu da benim canımı sıkıyor -Ne düşünüyorsun? -Bir şey düşünemiyorum, kendimi çok kötü hissediyorum. Ben onu seviyorum, sevdiğim içinde birlikteyim. Ama o beni farklı görüyor, sadece cinsel istek ve arzularını tatmin etmek için benimle birlikte oluyor ve gidiyor. Ben neyim, ben bunu hak ediyor muyum? Gözünden yaşlar akmaya başladı, Fulya teselli etmeye çalışırken -Üzülme be arkadaşım. Sen seviyorsun, sevdiğin için gereğini yapıyorsun. Onunla birlikte olduğun için pişman mısın? -Hayır değilim, ben onu seviyorum, sevdiğim için de birlikte oldum -O halde doğru olanı yapmışsın, anladığım kadarı ile o seni sevmiyor -Sevmesin, benim ondan bir beklentim yok ki, bana sürekli seninle evleneceğim diyor, olmaz, erken diyordum. Geçenler de yine evlilikten söz etti, peki dedim, hafta sonunda sizinkilerle tanıştır beni dediğimde, tepki gösterdi, ‘’Olmaz öyle şey’’ direk, gözlerinin dışarıya fırladığını gördüm, böyle hiç görmemiştim onu -Sonra? -Sonra, çekip gitti -O halde artık birlikte olma, görüşme -Zaten görüşmek istemiyorum -O halde sorun yok? -Var -Nedir? -Bu tartışmamızdan sonra okul kantininde köşeye çekildim oturuyordum, bir arkadaşıyla geldi yanıma, beni tanıştırdı. Sonra arkadaşı yanımızdan ayrıldıktan sonra, bana ‘’akşam sana geleceğiz alem yapalım’’ dedi. Bende ne alemi diye sorduğum da, ‘’Anla işte’’ dedi, ‘’İki erkek, bir bayan, kurarız bir içki sofrası, kendimizden geçeriz’’ gibi laflar etti. Önce olmaz demek geldi içimden ama sonunu öğrenmek istedim, ‘’kendimizden geçtik, ondan sonra ne olacak?’’ diye sorduğum zaman, bana ‘’Ammada anlayışsız kadınsın, bu çocuk senden hoşlanıyor, senden bahsettim, o da tanışmak istedi, seninle ilgili çok güzel düşünceleri var. Biliyorsun, ben bu yıl okulu bitiriyorum, daha senin bir yılın var. Ben gittikten sonra seninle o ilgilenir, ihtiyaçlarını karşılar’’ dedi ahlaksız. -Peki sen ne yaptın? -Ne yapmamı bekliyordun, masaya vurup, kalktım, beni orospu mu sandım deyip, yanından ayrıldım -Çok iyi yapmışsın -Evet iyi yaptım ama kötü olan bir şey var -Nedir, hamile misin yoksa? -Hayır öyle değil. Ben onu halen seviyorum, içimden bir türlü atamıyorum. Onu görmezsem, sesini duymazsam yaşayamam. -Boşversene, olur böyle şeyler. Belirli süre acı çekersin ama sonra istersen unutursun. Benden sana tavsiye, unutmak için uğraş verme, sadce içine göm ve bir daha görüşme .... Hülya, arkadaşının sözünü tuttu. Bir daha Ahmet ile görüşmedi ama, onu her zaman ilk gün ki gibi sevdi. İstem dışı oluşturduğu ortam, onu sevdiği, unutamadığı ama kendisinden sadece yararlanmak için yaklaşan Ahmet’i aklına getirdi. 25.10.2004 – yozgat
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Seyfi Çelikkaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |